-Usda ne soğuk vaabee, diye girdi kahveye Şibillerin Fehmi. Üstünde ince bir hırka vardı.
Acemlerin Üsen, ters ters baktı, çıkıştı buna.
-Ülen hem bek sovukvaadeyon, hemi de incecik ceket keyiyon. Ondan kellim hasdayım ben dersin, anca toktora git, vee bakalım ilaçgareç. Bizim devlet sizleelenuğraşmakdan zati belini doğruldumeyyo, diye laflarını arka arkaya sıraladı.
Çok sinirliydi Acemlerin Üsen. Lafını sözünü hiç sakınmaz, söyler geçerdi.
Moramıdın Kahvede o gün soba nazlı nazlı yanıyordu. Deyim yerindeyse kendini bile ısıtmıyordu. Şikâyet edenlere kahveci Halilibram,
-Görmebbamısınız siz havayı, zemheri bu zemheri. Ne vaa ne yok dıkıyom içine, benemindemeyyo, yanıp geçiyo. Sobanın üstündeki taanaaşını bile dondurcek bu soğuklaa, hem biyon elim deyeesebacaylan borularıtemizlicen,çekmebba, tüteyyoarasıra, diye cevaplıyordu. Ancak işin aslı, odun kömür çok pahallanmış, kahvenin masrafı artınca her gün zarar yazmaya başlamıştı. Sobanın karnını iyice doyurmuyordu velhasıl.
Durumu bilen Bodukların Hilmi, çaktırmadan dalga geçiyordu Kahveci Halil İbrahimle.
-Bene bak, odun kömür yok demeyonda, boru dıkalı, baca çekmeyyodeyon. Bak ben sene bi şey deyveren de dinle, dedi ve başladı anlatmaya.
“Ben, ufacıkkene bek fakirdik. Babam ben üç yaşındayken ölmüş, anam gocayavaamamışbidee. Neyse gış günlerinde sokulurduk galangelin güldüren tenke sobanın başına. Onda nenemlen dedem hiç kakmazlaadı ki başından. Çöneeleduralaadı. Biz doğru dürüst ısınımazdık bilen.Sobada odun yandığından gelip geçiveriydi. Gündüzleri okul bittikten sonra Hacının baaçasınagideedik, gızanlaalanoynumaya.
Gazıkoynaadık. Odunların galınlarınıseçeedik, tahraylan ucunu sivrildirdik. Biz ordanburdantoplaadık odunları, emme zengin cıbaaları evlerinden alır gelirdi. Cillopgibegazıkdüzeeleedigaribunlaa. Senin elinde ne vaa, kendinden geçmiş odun parçası vaa. Ülen zenginlerin odunları bilen pırıl pırıl olurdu akıdeş. Neyse biz garigazıklarıütcezdeye kendimizden geçeedik. Hileylenhurdaylangazanırdıkgari oyunu. Ondan kellim doğru eve. Bigucak odun getirmişsikgari, yüzlü varıydık eve. Başka zaman ağşamezeninnen bir eve girdik deyeeşşek dayağını yirdik emme gışın odun bulduk geldik deye sobanın dibine çöneedik. Yokluğun gözü çıksın, kör olsun. Neleeçekdik, hey akıdeş, dedi, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle sildi. Ikıldeyeıkıldeye doğruldu, çıktı gitti kahveden.
Hala nele cekiyoz akıdeş.Bugünler dahada fakiriz,talan var Bodukarın Hilmi Amca!