-Üle ne le bu hava, Şubat ayında bile bu gada ıscak olmadıydı, dayanılcek gibe değil, diyerek girdi Moramıdın Kahvesine Çakalların Eyüp.
Çakalların Eyüp şakacı, muhabbeti bol bir adamdı.
Moramıdın Kahvesinde tavanda dönen vantilatöre rağmen terleyen Çılbakların Hilmi, ensesinde biriken terleri mendiliyle silerek karşılık verdi.
-Amma adamsın ha, hemen girer girmez dıgıştırdın lafı, Eyenbuhur başladı gari, gayrak gızılı derle bu ıscaklara, dedi.
Çakalların Eyüp, çekip getirdiği sandalyeye oturdu. Çılbakların Hilmi’nin masasına doğru eğildi, selamını verdi, halini hatırını sordu.
Kahveci Halilibram’a seslendi, iki çay söyledi.
Çayların gelmesiyle birlikte Aşgellerin Kamil, ağır ağır belini doğrultarak geldi kahveye.
Çakalların Eyüp, kahveye gelirken bunu görmüştü. Ona doğru dönerek,
-Üle abe, ne oturub duruydun betonların üsdünde, kimi beklebbaadın, diye sordu.
Gülerek karşılk verdi Aşgellerin Kamil.
-Üle akıdeş söylenme, dedi.
-Geçen gün benim torunlan bazara endik, “Dede, ben hemen üç, beş bişey alan gelen, sen hurda oturugo” dedi.
Ben de Çaaşı Camisinin garşısında havuzlan, mermer oturak gomuşla, ben ne iş yarıcekki bu deyodum. Garabalık biberini bek severim, Bozyörük yılanı gibe oldu muydu durdurana aşk olsun. Onu yimiden garnım doymaz. Yidim dökdüm yidim dökdüm. Emme ben de mayasıl va. Amanın coğur azabı etti. Ben de o gün mermerlerin üsdüne oturyasıya gada ne acı galdı ne yanma. Üle buncazı kim yapdıysda helal olsun, benim gibe mayasıllılara düşündüle de ondan yaptılar yalım deye bek sevindim. Şimdi her gün geliyom, ıscak mıscak dinlimeyom, dayandığım gada dayanıyom. Parkın adını da Mayasıl Parkı goduk, herkese deyveriyon. Mayasılı olanlara gidin oraya oturun, bişeyeciğiniz galmaz deyom. Kim düşündüyse Allah razı olsun, bek hayıra girdile galan.