Moramıdın kahvesi o gün biraz tenhaydı. Havanın sıcak olmasının yanı sıra çaya kahveye gelen zamlar yüzünden insanlar pek kahvelere gitmiyordu artık.
Tıkırların Üsen, o gün erken gelmişti kahveye. Evde canı sıkılmış, “İki, iki dört deriz” diye inmişti Yukarı Bucaktan.
Selam verdi oturdu ocağın karşısına. Kahvesini söyledi kahveci Halil İbram’a. Tam kahvesi gelmişti ki, Şibillerin Hilmi girdi kapıdan. Hemen ona da bir kahve söyledi Tıkırların Üsen.
Muhabbet başlamıştı artık. Şibillerin Hilmi,
-Üsen abe epeydir görünmebbaadın ya, enmebban yalım çaaşıya bazara.
-Gelmedim hey akıdeş, dizlerimden hiç ıraatım yok. Evin önünde baaçam vaa. Oturuyom ceviz ağacının dibine. Uyur uyanık vakit geçiriyom. Ensem gelsem ne olcek, kimse galmadı bizim akıdeşleeden. Hepsi gittiler mezara. Bizlee de kör topal yaşıcez deye uğraşıp duruyuz el yoodamınnan, diye cevap verdi Tıkırların Üsen.
Abıkların Kemal, selamını verdi oturdu bunların yanına.
-Bizim o yanda düğün vaadı. Yemek yidik hep bir. Ben de ağşama gada gezen gelen dediydim. Ağşamoltu çalgı çalıncek, diye başladı konuşmaya.
-Ülen bu devirde hangi zenginmiş bu düğünde yemek yidircek, bi ekmek kaç paraya vaadı, diye sordu Tıkırların Üsen.
-Almancı bu adam bizim oğlan. Gız gelin edibba. Almanya’da bulmuşla birbirlerini gızlan oğlan. Gece ırakı bilem içircekmiş deye gurubbaaladı mahallede.
Şibillerin Hilmi gah gah güldü bu sözlere.
-Üle akıdeş, evveli her düğünde, sünnette yemekle yinirdi, hinci yemek veedile mi şaşırıyoz. Eveli iki gün, üç gün düğün tomba çalınır, mevlüdü ayrı, eğlencesi ayrı. Hinci öylemi ya. Needen kıscem deye düşünüyo millet. Goca goca gazanlaada göveçle bişeedi. Turşu bilen gazanlalan gurulurdu.
Bigün bizim o yanda saf bi gadıncığı turşu gazanının başına veemişle.
“Turşu isdeyen olursa çanakların içine gatıve”deye. Buncaz gari gelene gidene turşu verirmiş. Onda bi kedi çıkmış gelmiş turşu gazanının yanına. Başlamış miyavlamaya. Kedi miyavladıkça gadıncık, “Git burdan, burda yicek bişey yok, turşu bu turşu” dermiş. Bir olmuş, iki olmuş kedi meram annımamış. Gadın koğlaamış kediyi, kedi turşu gazanına sürtünür duruymuş. Gadıncık en nihayet kediyi ensesinden bi dutmuş kaldırmış turşu gazanının içine bandırmış çıkaamış, bandırmış çıkaamış. “Ben ne dedim sene turşu bu turşu” demedim mi deye bağırı bağırıveemiş.