“Çünkü bilmediğini bilmek için bir hayli anlayış olmalı insanda: Bir kapının kapalı olduğunu anlamak için o kapıyı itmek gerekir."
Değerli hemşerilerim, 2024 yılının ilk yazısında sizlere tekrar Monteigne – Denemeler kitabından kesitlersunmak istedim. Kitap ve alıntılar, kitabın İş Bankası-Kültür Yayınları’ndan çıkan XXVI. basımına aittir. Montaigne, yukarıdaki alıntıda; müthiş bir benzetme ile insan varlığına öz eleştirisel bir halde önemli bir farkındalığın var olmasını aramanın gerekliliğine dem vuruyor. Kitabın devamında ise insan kararsızlığından ve çarelerinden bahsederek başka bir boyuta yelken açıyor Montaigne: “İnsanların en güç inandığım tarafı değişmezlik, en kolay inandığım tarafları da değişirliktir. Her gün yaptığımız şey, özlemlerimizin ardından, tesadüflerin rüzgarıyla, sağa sola, yukarı aşağı gitmektir. Ne istediğimizi ancak bir şeyi istediğimiz anda düşünürüz; şu her yatırıldığı yerin rengini alan hayvan gibi değişir dururuz. Şimdi ileri sürdüğümüz bir düşünceyi birazdan bırakır, sonra tekrar ona döneriz: Hep salıntı, gidip gelme, kararsızlık...Her gün yeni bir havaya uyarız;gönlümüz zamanın değişmeleriyle türlü hallere girer. Bir düşünceden bir düşünceye gider geliriz. Hiçbir şeyi kendiliğimizden kesin ve sürekli olarak istediğimiz yoktur. Rastlantıların rüzgârı insanı keyfinin istediği yere götürdüğü gibi, kendi halimizdeki kararsızlık da öteye beriye çekip değiştirebiliyor. İçinize dikkatle bakarsanız kendinizi iki defa aynı halde bulamazsınız. Ruhumu, baktığım tarafına göre, kimi şöyle, kimi böyle bir halde görüyorum. Kendimi bir şöyle bir böyle anlatışım, içime bir şöyle bir böyle bakışımdan geliyor. Kendimde, türlü haller içinde bulmadığım karşıtlık yok; utangaç ve yüzsüz, çekingen ve atılgan, sessiz ve geveze, kaba ve ince, ahmak ve zeki, babacan ve aksi, yalancı ve doğru sözlü, bilgili ve cahil, cömert ve cimri; yerine göre bütün bu halleri az çok kendimde görüyorum.
Nonde videmus
Quidsibiqisquevelitnescire et quaereresemper,
Commutarelocumquasionusdeponerepossit.
Görmüyor muyuz,
Bocalıyor insan, aranıyor hep,
Yer değiştiriyor, yükünü atmak ister gibi.LUCTERIUS
"Seneca'nın bir mektubunda anlattığı buna yakın bir hikâyeyi de ekleyelim: Bilirsin, diye yazıyor Lucilius'a, Harpasta, karımın soytarısı o deli kadın, babadan kalma göreviyle kalmıştır evimde; çünkü ben bu korkunç yaratıklara düşmanımdır, kaldı ki canım bir deliye gülmek isterse, hiç uzağa gitmeden, kendi kendime gülebilirim. Çok garip, ama gerçek sana anlatmak istediğim: Bu deli kadın kör olduğunu anlamıyor ve benim evimin karanlık olduğunu ileri sürerek, kendisini başka yere götürmesini istiyor yöneticiden ikide bir. Onun bu haline gülüyoruz; ama inan bana ki hepimizin düştüğü bir haldir bu: Kimse cimri olduğunu, kıskanç olduğunu kabul etmez. Körler hiç olmazsa bir yol gösterici isterler; biz kendi kendimizi sokarız yanlış yollara. Benim yükseklerde gözüm yoktur, ama Roma'da başka türlü yaşanmaz, deriz; ben gösteriş sevmem, ama şehir öyle istiyor deriz; öfkeliysem, güvenli bir hayat kuramadıysam suç bende değil, gençlikte, deriz. Dışımızda aramayalım kötülüğü, içimizdedir o;ciğerimize işlemiştir. Hasta olduğumuzu bilmemek de iyileşmemizi daha zorlaştırıyor. Kendimizi erkenden bilmeye başlamazsak, nasıl baş ederiz bunca dertler, bunca kötülüklerle? Oysa felsefe gibi bir ilacımız da var. Öteki ilaçları ancak bizi iyileştirirlerse hoş buluruz; felsefe ise hem hoşlandırır, hem iyileştirir bizi. İşte Seneca'nın beni konumdan uzaklaştıran sözleri; ama yararsız da sayılmaz bu uzaklaşma.” Kitabın tamamını okumanızı tavsiye ederim. Sevgi ve saygılarımla.