-Ne üle bu suratlarınız, ne gararıp durusunuz, Kemal dayının iç donu gibe, diye girdi geldi Moramıdın Kahvesine Mollülerin Fehmi.
Moramıdın Kahvesinde hakikakten o gün yüzler gülmüyor, muhabbet çıkmıyordu.
-Ne olcek, hayat bahalılığı bi yandan, Filistin’de çocuklar öldürülüyor bi yandan. Bizde gülcek surat mı galdı a bizim oğlan, hem neede göödün sen Kemal dayının iç donunu, diye cevapladı Haniflerin Üsen.
Hemen yanıbaşında oturan Metelikçilerin Yılmaz, sert sesiyle seslendi Mollülerin Fehmi’ye.
-Ha bene bak ya, durduk yeede gaşınma. Senin duzun guru. Alımanyalaadan geliyo tıkır tıkır yurolaa. Bizsek aldığımız üç guruş mayış. Yetircez, bitircez deye anamız ünlenibba. Laf isdime, geç otur huraya, ısmaala bakam çayları.
Mollülerin Fehmi lafı yemiş, usul usul geçti masadaki boş sandalyeye oturdu.
Kahveci Halilibrama’a “Üç çay yap ağam” diye seslendi.
Mollülerin Fehmi, Almanya’da emekli olduğu için geçim sıkıntısı çekmiyordu. Parayla, pulla işi olmadığından her zaman yüzü gülüyordu. Ama yanı başındaki arkadaşlarının suratı hep düşüktü.
-Akıdeşle, ben size Almanya’da yaşadığım bi olayı anladıverem, nasıl olsa çayı ısmaaladım. Dinlen gari bene, dedi, başladı anlatmaya.
-Bizim fabrikanın bi şöförü vaadı. Gızık bi adam. Eli yüzü hiç gülmez, gararır duruydu. Hatta adamın adını şöför İncigara Süleyman abey gibe gülmediğinden İncigara Süleyman goduyduk. Sabahları eekenden arabaya bineeken, ters ters bakaadı insanlara.
Bi gün akıdeşleelen iddiasına girdik, bire paket civarasına. “Ben bu deyusu güldürcem, vaamısınız iddasına. Güldürüsem hepinizden biree paket civara alırım, güldürümezsem ben size alıveecem” dedim. Girdik iddiaya.
Sabahleyin bindik bu suratsızın arabaya. Dışarıda yağmur yağıyoodu. Ben şemsiyeyi arabanın içinde açtım. Akıdeşlere “Girin bakam şemsiyenin altına” diye seslendim. Onlaada hepsi birden şemsiyenin altına girdile. Sokulduk hepimiz şemsiyenin altına. Araba çalıştı yola çıktık. Bi ara ani bi fren yaptı. Meğersem bizim şöför dikiz aynasından bizi göömüş. Biz birbirimize dutunduk sımsıkı sankim yağmurdan korunuyoz. Döndü aakasına bi bakdı, başladı gülmeye, nası gülüyoya. Yüzü gülmeyen bizim suratsız hakır hakır gülüyo. Sanki Türkçe “Hay Allah, müstehakınızı versin” der gibi gonuşuyo bizlen. Biz hiç oralı bile olmadık. Yörüdü araba, adam dönüp dönüp bakıyo, kıkır kıkır gülüyo. O adamın bile yüzünü güldürdük, size de çay ısmalaadım, sizinde yüzünüz gülsün gari.