O gün soğuk olmasına rağmen sobanın belli belirsiz yanmasından şikâyet etmiyorlardı Moramıdın kahvesindeki ihtiyarlar. Kömür ve odun fiyatlarının yüksek olmasından dolayı sobayı tutuşturmak için atılan odun ile az miktarda kömür akşama kadar yetiyordu kahveci Halilibram’a.
Soran olduğunda da “Evinize gidin oturun, garılar sizi evden koğlayınca buraya gaçıp geliyonuz, zaten ağşama gada içdiyiniz bi çay, burası neylen dönüyo, ceryanı, suyu, kirası nasıl ödeniyo sizin habarınız vaa mı” diye tersliyordu.
Sobanın yanıbaşında oturan Fakıların İsmet laf attı Gırhalların Metin’e.
-Mayış ne oldu, kaç para geçcek eline?
Gırhalların Metin cevapladı hemen.
-Ne bilem akıdeş, en düşük beş bin beşyüz debbala emme, daha benim mayış ayın sonunda yatıyo. Elimize geçince belli olur. Bu bahallıkda bu paralaa da yetmebba emme ne yapalım Allah devletimize, milletimize zeval veemesin.
Guzuların Hilmi lafa girdi,
-Dul garılara bilem bizim gada mayış veriyoladı. Hinci kaç para veecekle bilen yok. Bi bakıyon herkes emekli. Mayış mı yetee bu gada insana hey akıdeş, devletin de işi zor haa.
Gırhalların Metin, bıyığının altından kıs kıs güldü.
-Ondan ötüre zaten dul garıla gocaya vameyyo. Benim mayışım vaa, bu yaşdan sonra goca gahrı mı çekem ben deyyola.
-Doğru deyon hey akıdeş, benim başıma da geldi. Bizim o yanda genç bi oğlancık vaadı. Garısınnan geçinemedi, gadın accık deliydi, çekdi gitti. Genç oğlan bi gün benim eve geldi. “Abey benim önüme düşde, Eğnigölde dul bi gadın vaamış, bene isdeyelim” deye. “Gadının bi oğlu vaamış, hem oğlan da tay geldi, gelsin ben ona da bakarım, sevap olur” dedi.
“Eh” dedim gittik vaadık. Gadının babası, daha biz “Allah’ın emri, Peygamberin gavli” demeden, “Benim gızın sigortasını yatırıyom kaç yıldır. Bu oğlan sigortayı ödeyebilcek mi, siz onu deyverin” deyesiye gada oğlan boynunu bükdü. “Ben tezgâhta kalfalık yapıyom. Benim sigortam vaa emme aldığım üç guruş mayış, sigortasını ödeymem”deyesiye gada adam “Olmaz enki iş, hiç adını bilen gurman”, dedi. Harif bizi koğlumaktan beter etti. Biz de kalktık döndük geldik.
Fakıların İsmet, muhabbeti severdi.
-Eveliydi o işlee, hinci durum denişdi gari,eskiden garıla gocaya varıyoodu, dedi ve başladı anlatmaya.
- Anam dul olduğundan yanına gelen giden bek çok olurdu. Bi gaadeşliği vaadı anamın. Ara sıra yanına gelir muhabbet edeeledi. Safça bi gadıncıkdı emme, epey adam eskitmiş buncaz. Anam mugallipti, soraadı buna, “Kaç yon gocaya vaadın” deye.
Gadın hemen cevap veriydi anama.
“Hasan, Hüseyin, Veli, beş de ondan evveli, Recep, Şaban, Irmızan, bi de bene anca döven adam, bu gadıncık adam mı göödü be bizim gız”.