Moramıdın Kahvesinde bugün muhabbet güzeldi. Kış günü olsa da yaşlılar doldurmuştu kahveyi. Üç masada yarı uyuklayan ihtiyarlar zaman zaman birbirlerine laf atıyorlardı.
- Ne düşünüp durun üle, diye sordu Örüzgelerin Sali, yan masada büzüşmüş oturan Kelaların Kemal’e. Kelaların Kemal, sandalyesinde başını iki elinin arasına almış hasta gibi duruyordu. Pek neşesi yoktu garibin.
- Düşün düşün boktur işin, insan eşek mi alır gışın, demiş adamcığın biri, diye söze girdi Zıbınsız Duran. “Eveli adamın biri yazın ilazım olur, bağa dağa giderin deye gışın bi eşek almış, onda yem yok yicek yok, gışın needen bulcek, gara gara düşünürmüş seninkinden”.
Kış günü olsa da yaşlılar doldurmuştu kahveyi ihtiyarlar ama kahveci Halilİbram memnun değildi müşterilerden. Yaşlı oldukları için akşama kadar bir çay içip oturuyorlar, oyun oynamıyorlar kısacası para bırakmıyorlardı. Zaten hemen hepsi Bağ- Kurdan altıncı basamaktan emekliydiler.
Çıktı geldi ocaktan Halilİbram
- Evet ağalar, çayımız yeni demlendi, dovşan ganı, çay getiriverem mi size? diye sordu ihtiyarlara. Pek cevap veren çıkmamıştı. Ama Kelaların Kemal
- Halilİbram ben sade süvari işcem emme kaynak olsun, dedi. Başkada ses veren olmayınca homurdana homurdana ocağa yöneldi.
- Ne homurdanıpban üle Halilİbram, gaveciliğin gaderidir bu, dedi, Örüzgelerin Sali.
“Evveli gaveci Veli’yi gızdıran deye dört akıdeş gavesine gider, her biri gavenin dört tarafına otururmuş.zaten gaveye zırf gaveci Veli’yi gızdıralım deye gideleemiş. Gaveci Veli bunlara bakaa, bakaa epey bi bekleemiş. En nihayet ocakdan seslenirmiş
- Ali sene ne bişiriverem, Ali “Veli abe ben şekeeli gave işcem emme bal gibe olsun.
- Yaşar sen ne işcen. Yaşar “Veli abe, ben sade gave işcem emme yanına Başdadlı suyundan getirive bi naşırfa”
- Hilmi sen işcen. Hilmi “Veli abe, ben orta gave işcen, yanında da Hasan suyu gatıve ge”
- Kamil sen ne işcen. Kamil “Veli abe ben az şekerli işcen, emme yanına Yonatca suyu gatıve ge”
Gaveci Veli gızaamış bunlara emme ne yapsın. Kendi kendine “Zıkkımın kökünü için gıran giresiceler” dermiş içinden. Hepsi aynısından içse işi golay, tek cezveden hepsini bişircek. Hepsi ayrı ayrı oluncaya gada tepesi ataamış buncazın. Yedeği külün içine sokup sokup “Dördünü bi araya getiremedim deyusların, dördünü bi araya getiremedim deyusların” deye deye söylenirmiş gari. Ya zor işdir gavecilik hey gidinin Halilİbramı hey.
( Geçen ay ki yazımızda hikâyenin kişileri Beyhafızlardan, Merhum Doktor Süleyman Öz ve oğlu Edip Öz olacaktır. Düzeltir, özür dileriz.)