ÇAKMAK
Akçeşme’den aşağı giderken Gocaköprüyü geçince sağ tarafa Karadere – Buldan çayı bağlantı kanalında gidildiğinde Noterci Esat çeşmesi yanındaki Notercinin bağını aslen Beyler köyünden olan Gök Bekir Güngör(1900-1981) satın almış. Gök Bekir, şehirdeki evinden bağına eşek ile gelir gidermiş. Bir bahar günü, bağdaki asmaları budamak amacıyla şehirdeki evinden çıkmış, eşeğine binmiş, biraz gittikten sonra bir sigara tüttürmek için tütün tabakasını cebinden çıkarmış, bir sigara sarmış. Sigarasını ağzına koymuş, tütün tabakası sol elinde olduğu halde, diğer eliyle ceplerinde çakmağını aramaya başlamış. O zamanki çakmaklar Muhtar çakmağı denilen, çakmak taşlı, pamuğa benzin dökülerek yakılan çakmak imiş. Bağ evinin önüne varmış, çakmağı bulamamış. Eşekten inmeden geri dönmüş, şehirdeki evine gelmiş. Kapıdan hanımına seslenmiş. “Hanım, ben çakmağı evde unutmuşum. Onu alıver” Kapıya çıkan hanımı Gök Bekir’e şöyle bir bakmış. Sonra konuşmuş. “Bekir, çakmak avucunda, tütün tabakasının yanında duruyor” Meğer Gök Bekir, tütün tabakasını ile çakmağı aynı anda çıkarmış, çakmağın avucunda olduğunu hatırlayamamış.
Kaynakça- Habip Peköz – (1938)
TAVŞAN AVI
Ayakkabı imalatçısı Uzun İbrahim Uyum (1942-1988), anası ile Zeytinci Hilmi Yalabıkoğlu(1945-1997) babası amca çocukları imiş. Yani ikisi akraba imiş. İki arkadaş 1975 yılında Bostanyeri köyünün Arıklar Mahallesi Kuruyayla bölgesine keklik avına gitmişler. Kısa bir zaman sonra şanslarına büyük bir erkek tavşan vurmak nasip olmuş. Bugünlük nasibimiz bu diyerek geri dönmeye karar vermişler. Zeytinci Hilmi, askere gitmeden tarla sürme zamanında, babası Halil Yalabıkoğlu’nun kızgınlıkla attığı bir tokadın kulağına denk gelmesiyle kulak zarının yırtılması sonucu bir kulağı duymazmış. Zeytinci Hilmi’nin bir Jawa motosikleti varmış. Ava bununla gitmişler. Ayakkabıcı Uzun İbrahim’in boyu iki metreden uzun olduğu için bacakları da uzun imiş. Avı bitirip dönüş kararı verilince Zeytinci Hilmi Jawa motosikletine binmiş, çalıştırmış “İbiram abi hadi atla” demiş. Ayakkabıcı Uzun İbrahim, arkaya dolaşmış, bacakları uzun olduğu için daha kıçını koymadan, Zeytinci Hilmi vermiş Jawa’ya gazı, fırlamış gitmiş, oturdu diye düşünmüş. Koyulmuş yola. Yolda bir kulak da az duyduğu için habire konuşurmuş, “İbiram abi, şöyle, İbiram abi böyle”. Evlerine gelmiş. Jawa’yı stop ettirmiş. “İbiram abi in” demiş. Bakmış arkada Uzun İbrahim yok. Hemen geri dönmüş. Herhalde yolda düştü diye düşünmüş. Motoru ilk çalıştırdığı yere kadar gitmiş. Bakmış ayakkabıcı Uzun İbrahim çönür armut ağacının dibinde oturuyormuş. Bıyık altından kıs kıs gülüyormuş. Arkasına bindirmiş, oturduğundan emin olunca yola koyulmuş. İkisi de vurdukları tavşanın etini kasaptan kıyma yaptırmış. Ertesi günü Ayakkabıcı Uzun İbrahim evinde tavşan köfte ziyafeti varmış. Köfteler pişirilip sofraya konulunca ikisinin hanımı birbirlerine bakar, köfteden yemezlermiş. Sebebi de her ikisi de hamileymiş. Halk arasındaki inanışa göre “ Hamile bayan tavşan eti yer ise doğacak çocuk üst dudağı yarık olur, yani tavşan dudaklı olur” inanışı imiş. Durumu fark eden ayakkabıcı Uzun İbrahim “Yiyiniz bayanlar yiyiniz, Allah’ın (CC) izniyle bir şey olmaz” deyince onlarda yemişler. Çocukları Murat ve Muammer sağlıklı dünyaya gelmiş.
Kaynakça- Ahmet Baki Üstün(1955), Gülşen Yalabıkoğlu(1949)
ÇİLBİR
Karşıyaka mahallesinden Hacıveliler ailesinin Karadere bölgesinde büyük bir tarlası varmış. Arpa, buğday ekilen tarlanın bir kenarına kavun, karpuz, domates dikerlermiş. Tarlada armut, elma ağaçları da varmış. Bir yaz günü Hacı Veli Salih Çimenci(Ö.T 1955), atının eyerine bir heybe meyve, sebze yolarak doldurmuş. Şehirdeki evlerine gitmek için yazlık evden yola çıkmış. Atına binmemiş. Atının yularının çilbirinden(İpinden) tutmuş. Çilbiri sırtından aşırmış, başlamış yürümeye. Evlerine gelmiş “Çüş hayvan, yükünü indirelim, yoruldun” demiş. Dönmüş bakmış, arkada hayvan yok. Atın yuları başından çıkmış, yerde sürünmüş gelmiş. Tekrar geriye dönmüş, atları tarlalarının birkaç yüz metre alt tarafında komşularının bağının kenarında otluyormuş.
Kaynakça- İbrahim İşçioğlu(1943), Fırıncı Mehmet Çakmak(Ö.T.2010)