1- ABDESTSİZ NAMAZ
Selçuklu ve Osmanlı devlet yönetimleri döneminde yapılan her medrese yanına cami, hastane, aşevi, yatakhane vb. yapılar yapılarak külliye oluşturulmuş. Cumhuriyet ilanından sonra laik devlet düzenine geçilince cami ve medrese bağımsız kurumlar olmuş. Medreseler de okula dönüştürülmüş. Bu yasaya göre Çarşı Cami ile okul arasına duvar örülmüş ama bir kapı konmuş. 1930 lu yıllarda Zafer İlkokulu Müdürü Vefa Uz, bir Cuma günü, Cuma namazına yakın bir saatte cami avlulusundan okul bahçesine geçmek üzereyken, o anda cami avlusunda abdest alarak ezan vaktini beklemekte olan Altun Hafız, tutmuş Vefa Uz’un kolundan “Şimdi Cuma namazı zamanı, gir bakalım camiden içeri!” diyerek camiden içeri götürmüş. Velhasıl Vefa Uz, abdestsiz namaz kılmak zorunda kalmış. Vefa Uz, Doktor Behçet Uz ve Müftü Rasih Uz’un kardeşi oluyor. Kaynakça- İrfan Uz
2-PAMUK İŞÇİLERİ
Buldan dokumacılığı tarihinde zaman zaman parlak günler yaşamış. Ama bazı yıllarda kriz yaşamış. Kriz yaşandığı 1870 li yıllarda, şehrimizden bir grup erkek Söke ovasına pamuk çapasına ve pamuk toplamaya gitmiş. Bu grup içinde Karşıyaka mahallesinden Hüdü Süleyman ve Akça Dayı varmış. Akça Dayının evi sonra Tenekeci Muzafferin kayınpederi Mehmet Ali Kuru’ya geçmiş, şu anda eski Muhtar Cabar İbrahim’de. Akça Dayı iki metrelik boyu, 150 kilodan fazla ağırlığı olan 1800-1900 yılları arasında yaşadığı söylenen, iri yeşil gözlü, kalın kaşlı biriymiş. Göğüs kemikleri iki parmak eninde, vücudu çık kıllı imiş. Kışın kar yağdığında göğüs kıllarının üstüne kar yığılırmış. Hayatında lastikli kara don, çarık ve göbeğine kadar açık gömlekten başka bir şey giymemiş. Normal beslenmesine ilave olarak her hafta bir keçi(erkeç) kellesi ile bir keçi ciğer takımı (karaciğer, akciğer, kalp, böbrek, iç yağı) alır yermiş. Bu bir grup Söke ovasında yerleştikleri toprak damda barınıyorlar, çalışıyorlarmış. Helalinden kazanıyorlar, çoluk, çocuklarının rızkını çıkarıyorlarmış. Ceviz karası soğukları başladığında Sökeli bir pamuk ağasının oğlunun düğünü olacakmış. Tarlada çalışan pamuk işçilerini de davet etmişler. Gelenek olduğu üzere düğünde pehlivan güreşi düzenlenmiş. Yörenin namlı başpehlivanı güreş meydanına çıkmış, rakip bulamamış.
Bu arada Buldan’dan giden pamuk işçileri de Akça Dayı’yı güreş meydanına çıkarmak için uğraşıyorlarmış. Hayatında hiç güreşmeyen Akça Dayı’yı ikna etmişler. Akça Dayı güreş meydanına çıkmış. Meydanda beklemekte olan namlı başpehlivan Akça Dayı yanına geldiğinde omuz hizasında kalınca pes etmiş, çekilmiş. Akça Dayı hiç güreşmeden ortaya konan ödülü (Tosun) kazanmış. Bu tosunu kesen pamuk işçileri, etin hepsini kavurma yapmış. İş sezonuna kadar, Buldan’a dönene kadar, kavurma yiyerek, beslenme yönünden rezil olmamış. Kaynak- Ali Uyum(1915-1995)