Şehrimizin kestane ve kirazı ile meşhur Alandız köyü(mahallesi)nin kestanesi bakanlıkça tescillenmiştir. Kestane işletme tesisi vardır, köy kooperatifi tarafından işletiliyor. Alandız diğer en büyük özellikleri ise Buldan köyleri içinde ilklerin başarılmasıdır. Kuşkusuz bunu başaran insandır. Bu köyün lokomotif insanlarından birisi de Kasım Dayı namıyla İbrahim Kasım Çolak’tır.(1934-1999). Muhtar seçildiği 1972 yılından itibaren dört dönem muhtarlık yapmış. Kurduğu ekip ile harikalar yaratmış. Hani derler ya, her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. İşte Kasım dayının karısı Emine yenge tam böyle bir Yörük kadını. Allah’ın kendisine verdiği beşeri münasebeti(insan sosyal ilişkilerini), muhtarlık mührüyle geliştirmiş, Manisa, Aydın, Denizli, il, ilçe ve köylerinde pek çok insan ile dostluklar kurmuş. Manisa tarafından bir dostu ölümünden beş sene sonra yolu Buldan’a düşmüş. Oğlu Orhan’ı görünce, Kasım dayının öldüğünden haberi yokmuş ki “Orhan, baban nasıl, iyi mi?” diye sormuş. “Babam sizlere ömür “cevabını alınca pazaryerinde kaldırıma oturmuş, hüngür hüngür ağlamış. Ne oluyor diye insanlar başına toplanmış.
Kasım dayının köy girişinde iki katlı evi varmış. Alt katta kendisi dururmuş. Üst kat üç oda, bir salon misafirlerin yatması için kullanılırmış. Köye gelen misafir, ister vali, ister yabancı kesinlikle yemek yedirilir, ondan sonra yoluna, işine gidermiş. Muhtarlığı bıraktığı 1988 yılından sonrada bu gelenek ölümüne kadar devam etmiş. Kendisinin evde olmadığı bir günde yolda üç beş siyah araba belirmiş. Emine yenge yolu masa ve sandalyelerle kapatmış, evin önünde beklemeye başlamış. Kapalı yolu gören polis ve jandarmalar silahları alarak hemen dışarı koşmuş. Durumu bilen ilçe jandarma komutanı durumu anlatmış, ortalık sakinleşmiş. Emine yenge herkese bir şeyler yedirmiş, sonra yola devam etmişler.
Kasım dayının başarısında köyde kurduğu ekip ve tam destek veren köy halkı vardır. Bu ekipte öğretmen İbrahim Dönmez ve Yetimin oğulları denilen üç kardeşler(Acunsözler kardeşler) var. Bunların yaptıklarını şöyle özetleyebiliriz. Köy yolu yapımı, elektrik getirilmesi, köy merkezine su getirilmesi(çapa, kürek ile), telefon hattı çekilmesi, kiraz festivali düzenleme, yabani kestaneleri aşılayarak ıslah etme, yerli kirazları aşılayarak ıslah etme, ihracata yönelik kiraz yetiştirilmesi, yemek ve tatlı pişirme kursu.
Devletin resmi kanallarındaki vali dâhil her kademe memurlar ile iyi ilişkiler kurmuş. Yol, elektrik, telefon hattı yapımında çalışan herkesi evinde yatırmış, yemek yedirmiş. Köy öğretmeni İbrahim Dönmez’in teklif ve çabasıyla kiraz ve kestane ıslah çalışmaları yapılmış, kiraz ve kestane bahçeleri oluşturulmuş. Daha önce basit bir dinlenme yeri olan Kirazoluk’ta çevre düzenlemesi yapılarak Kiraz Festivali düzenlenmiş. Kasım dayı bahçesinden bir kilo kiraz satmamış, hep hediye edermiş. Kendisi alkol almazmış ama misafirleri için evinde içki bulundururmuş. Aydın vilayeti Horsunlu beldesinin ağası Hasan Cabar, bir adam öldürmüş. Alandız’a gelmiş. Sekiz ay barınmış. Buldan jandarması bu şahsı bildikleri halde Kasım dayıya saygısıyla tutuklama yapmamış. Ecevit’in çıkardığı genel af çıkınca, cezaevine girmeden memleketine geri gitmiş. Buldan Halk Eğitim Müdürlüğünden gelen uzman yemek öğretmenlerinin kursuna katılan bayanlar sayesinde, çevre köylerin içinde en güzel yemekler Alandızlı ailelerin evlerinde pişirilir. Bugün dahi geçerli. Köye ilk traktörü, ilk minibüsü o almış. 1 Temmuz 1999 Perşembe günü dostlarına kiraz hediye götürmek için traktör ile tarlaya giderken karısı Emine yengenin hemen birkaç metre ilerisinde, freni boşalan traktörün devrilmesi sonucu altında kalarak vefat etmiş. Cenazesine birkaç bin seveni katılmış.
Hikâye 1- Kaşıkçı köyünde Kamil Karaca adında tek öğretmen varmış. Yeni bir öğretmen atanmış. Perşembe günü Kamil öğretmen ile yeni öğretmen Kasım dayının minibüsü ile Kaşıkçı köyüne varmışlar. Kamil öğretmen, yeni öğretmen birkaç kişi, Kamil öğretmenin evine varmışlar. Akşam yemeğine oturmuşlar. Kamil öğretmenin eşi, yemek tenceresini sobanın üzerine koymuş. Oradan tabağa koyup, sofraya tabak boşaldıkça servis yapmaya başlamış. İkinci tabak bitince Kasım dayı sofradan kalkmış. “Nedir bu dilenciye verir gibi birer avuç koyuyorsun” demiş. Almış yemek tenceresini sofranın ortasına koymuş. Yemek yenmiş, sohbetler yapılırken kahveler gelmiş.” Büyükçe naylonun var mı?” demiş. Kamil öğretmen ”Var, hayrola ne yapacaksın?” deyince Kasım dayı şöyle demiş. “Yeni öğretmen sığır gibi yedi, sildi süpürdü. Gece yatağına yazarsın” . Yeni öğretmen kızarmış, bozarmış bir şey diyememiş. Sonra Kasım dayı izin isteyerek Alandız köyüne doğru yola koyulmuş. Onlar gittikten sonra yeni öğretmen Kamil öğretmene şöyle demiş. “Boş yemek tenceresini adamın kafasına geçirecektim”. Kâmil öğretmen gülmüş.
Hikâye 2- Kasım dayı yörenin namlı avcılarındanmış. 1988 yılı Ağustos ayında bir Pazar günü Karşıyaka mahallesinde oturan Kamil öğretmenin, domuz avcısı olan abisi terzi Ramazan Karaca’nın ricası üzerine yanlarına eniştesi Osman Fidan’ı da alarak Alandız’a Kasım dayının yanına domuz avı muhabbeti yapmaya gitmişler. Giderlerken Yayla köyünden meşhur domuz avcısı(Yayla ormanlarında Pars’ı vuran) Koca Hasan (Hasan Karınca) dayıyı alarak Alandız’a varmışlar. Gidiş haberli olduğu için Kasım dayının evine vardıklarında hemen hazır olan sofraya buyur edilmişler. Yemekler yenirken Emine yenge bir tencere üstü kaymaklı keçi yoğurdu getirmiş. Karnı doyan Kamil öğretmen, yoğurt tenceresinden bir kaşık alarak sofradan kalkmak amacıyla yoğurdu yemiş, kaşığı bırakacakmış ki, Kasım dayı şöyle demiş. “Gündüz dede ner derdi ya, itin yediğini it yer”. Bunun anlamı şu imiş. Sofradakiler yemek yerken, sen ayrı bir kaptan yemek yedinse onun hepsini tek başına yiyeceksin. Kamil öğretmen tok karnına bir tencere yoğurdu yemiş. Bu arada Emine yenge bir tencere cacık getirmiş. Bu defa Kasım dayı bir kaşık almış. Kamil öğretmen fırsatı değerlendireyim düşüncesiyle “Gündüz dede ne derdi ya?” dediği anda Kasım dede hemen lafı yapıştırmış. “Hiçbir şey demezdi”. Hemen önüne çekmiş cacık tenceresini, bir tencere cacığı tek başına yemiş. Gündüz dede köyün şakacı, nüktedan, esprili kişilerinden biriymiş. Köyden bir şahıs şaka yapacaksa lafa “Gündüz dede ne derdi ya?” diye başlarmış. Bı olayları terzi Ramazan ile Osman Fidan şaşkınlıkla izlermiş.
Kaynakça- Orhan Kasım Çolak(1958), emekli Alandız köyü öğretmeni Mehmet Algan(1958), emekli Kaşıkçı köyü öğretmeni Kamil Karaca(1952).