Tahminen 1800 yılların ortaları… Bugün Hamam Boğazı diye bilinen Dokuma Pazarı Caddesinin kuzey tarafında yaşayan bir aile var. Oldukça varlıklı bir aile… Bölgenin adeta yarısı bu aileye ait. Ailenin reisi de Ahmet Refik. Ahmet Refik çevresinde sevilen sayılan biri. Yardımsever biri; çevresinde yardıma muhtaç kişilere karşılıksız yardım yapmasıyla da biliniyor.
Ahmet Refik’in iki eşi var. Bir evde iki ve daha fazla eş olur da birbirlerini çekememezlik olmaz mı. Bu iki eş, evin asıl hanımı benim diye sürekli çekişme halindeler. Bu çekişme zaman zaman kavgaya dönüşmekte, bu durumda da evde huzur bozulmakta. Bundan en fazla etkilenen de Ahmet Refik. “Durun yapmayın, her ikiniz de bu evin asıl hanımısınız. Her ikinizi de seviyorum. Sizi birbirinizden asla ayrı tutmuyorum” dese de çekişme devam ediyor.
Tabi her şeyin bir sınırı var. Bu çekişme Ahmet Refik’in de sabır sınırlarını zorluyor. Öyle bir noktaya geliyor ki artık sinirler de dayanmaz oluyor.
Böyle sinirlerin de iflas ettiği bir akşam saatinde Ahmet Refik’in tepesi atıyor. Evde kim varsa dışarıya çıkarıp, evi ateşe veriyor. Ve eşlerine dönüp, “Alın işte ev, paylaşamadığınız bu muydu?” diyor.
Yangın çevredekilerin de yardımı ile bir süre sonra söndürülüyor söndürülmesine ama, Ahmet Refik’in bu yangından sonra adı da Evyakan Ahmet Refik olarak kalıyor.
Evyakan lakabı Ahmet Refik’in çocukları Ali, Ahmet, Mustafabey ve Osman’a, onlardan da çocuklarına geçerek günümüze kadar ulaşmıştır.
Verdiği bilgiler için Evyakan sülalesinin temsilcisi Özcan Durusoy’a teşekkür ederiz.