[email protected]
Değerli okurlar, bu ay sizlere geçtiğimiz yıllarda yazdığım üç adet şiirimi sunmak istiyorum. Şiirlerde geçen mekân ve semboller Buldan’dan izler taşımaktadır. Edebiyat türleri içinde evrensel bir dili olan ve duyguların en estetik biçimde yansıtıldığı şiir sanatına karşı ilgi son yıllarda maalesef azalmış durumda. Hepimizin hafızalarında iz bırakan şairlerin o en güzel şiirlerini uzun seneler önce kaleme aldıklarını görüyoruz. Günümüzde yaşam koşullarının zorluğu ve tercihlerdeki farklılaşmalar da şiir sanatı başta olmak üzere bazı sanat dallarına olan ilgiyi azaltmış olabilir. Ancak ben hangi yaşta ve hangi mesleki branşta yer alırsa alsın her insanın şiirin evrensel diline ihtiyacı olduğuna ve insan ruhunu besleyen en önemli ögelerin şiir, edebiyat ve sanat olduğuna inanıyorum.
Selam ve sevgilerimle.
TAHTA MASA
Pencerenin kenarında bir tahta masa
Masanın üstünde
Bir bakır çaydanlık,
Bir gümüş çerçeve…
Çaydanlıkta ıhlamur,
Çerçevede bir eski fotoğraf…
Pencerenin dışında ince uzun bir yol,
Yolun üstünde eski taşlar
Kenarında birkaç ağaç
Taşlar biraz eğri biraz yamuk,
Ağaçlar yorgun ve yaşlı…
Pencere iki kanat
Bir kanadı açık diğeri kapalı,
Her bir kanadında altı parça cam
Camlar eski ve ince
Ahşabın yıpranmış boyası…
Bakır çaydanlık küçük boy,
Üstünde altı parça motif
Üçü sağ tarafında üçü de sol
Kulpu ahşap, üstten tutmalı
Küçük ve sivri kapağı kapalı…
Gümüş çerçeve üç ayaklı,
Üst kısmı işlemeli ve alınlı
Yanlardan inen üçer ince sütun
Camının köşesinde ince bir çatlak,
Fotoğrafın hatırasında eski bir hüzün…
Bakır çaydanlığın motifi ile
Eski taşlar,
Gümüş çerçevenin sütunu ile
Yorgun ağaçlar,
İki kanatlı pencere ile
Bakır çaydanlığın ahşap kulpu,
Ya da fotoğrafın hüznü ile karışan
Ihlamur kokusu…
Yıllar, yaşanmışlıklar,
Hatıralar…
Hepsini ahenk ile tutan bir arada,
İşte bu tahta masa...
BAHÇE
Bahçenin ortasında bir küçük havuz,
Havuzun kenarında bir demir iskemle
İskemlede uyuklayan beyaz bir kedi
Havuzdaki suyu renklendiren;
Bir sabah güneşi.
Lakin yosunlaşmış havuzun duvarları ve dibi…
Bahçenin köşesinde bir erik ağacı
Güneşe uzanmaya çalışmış arkadaki dalı
Meyveleri dökülmüş biraz altına,
Karıncalar sıralanmış
Taşıyorlar onları yuvalarına…
Bahçenin çiçekleri otlarla karışmış,
Frenk gülü ve ortanca
İnatla çiçek açmış,
Yanında ise bunların
Eflatunlu beyazlı
Çıtır pıtır cennet kuşu çalısı…
Bahçenin duvarında eski taşlar
Üst üste özenle sıralanmışlar,
Alttakiler daha büyük ve ağır
Üsttekiler ise
Kendisini taşıyana sağır…
Bahçenin çıkışı bir tahta kapı
Kapı iki kanat
İkisi de kapalı
İki kanat arasında bir demir sürgü,
Sürgü tutsak etmiş;
Havuzu, iskemleyi, kediyi,
Ortancayı ve gülü…
KAPI
Görkemli bir kapı iki kanatlı
Ön cephesi işlemeli,
İşlemeler oya gibi detaylı
Figürleri ve şekilleri anlamlı…
Ustası vermiş o anlamı
Bilinmez ne hayaller kurmuş
Motifleri işlerken,
Şekilleri verirken…
Ustası için;
Her şekil bir büyük dünya,
Her motif bir tatlı hülya…
Kapının hem içinde
Hem de dışında bir hayat,
Hayatı yaşayanlar
Gelip geçmekte kapıdan çok rahat…
Ama farkındalar mı bilinmez?
Gelip geçerken açtıkları kanat
Durmadan zamanı ölçen
Sanki hiç bozulmayan bir saat…
En özel anların şahidi bu kapı
Kimi zaman coşkuyla
Kalabalıklara açıldı,
Kimi zaman da
Bir sabah ezanında
Usulca kapandı kanadı…
Çok sırlar saklamış,
Görmezden de gelmiş
Duygu yüklü bu kapı
Gözlerini hep yummuş;
Girerken mutlu olanın
Çıkarken ağladığına,
Eşikten ferahla çıkanın
Dönüşteki gamına…
Sevgili Ferit, Beni çok eskiden suya sabuna dokunmadan ,baskı dönemlerinde yazdığım günlere götürdün. Yüreğine sağlık. Ama herşeye rağmen mücadeleye devam.
Teşekkürler Temel Hocam..