[email protected]
İletişim; kişiler arasında duygu, düşünce, bilgi ve haber alışverişidir. Duygu, düşünce, bilgi ve haberlerin akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılmasıdır.
Tanım kısaca böyle ama toplumda iletişimin uygulanma biçimi o kadar farklı ki, özünde kişilerin birbirlerini anlaması temeline dayanan bu bilgi, duygu ve düşünce aktarımı maalesef olması gerekenin çok ötesine geçmiş durumda.
Büyük çoğunlukla insanlar birbirleri ile doğru iletişim halinde değiller. Aktarılmak istenen eğer bilgi veya haber ise bunun karşı tarafa doğru ve tüm açıklığı ile anlatılması çok önemli. Eğer aktarılmak istenen bir duygu veya düşünce ise olabildiğince samimiyetle, nezaket ve saygı kuralları içinde ve karşı tarafın yanlış veya eksik anlamasına müsaade etmeyecek biçimde aktarılması da çok önemli. Fakat toplumda ne yazık ki durum hiç de öyle değil. Yeteri kadar dini bilgiye sahip olmadan başkalarına din dersleri verenleri mi ararsınız? Hiç ekonomi eğitimi almadığı ya da bu konuda bir araştırma çalışması dahi yapmadığı halde başkalarından veya medyadan duyduğu yarım yamalak haberleri ekonomist edasıyla anlatanları mı ararsınız? Herhangi bir haberi kendi kafasında oluşturduğu senaryo ile birleştirip bambaşka bir biçimde anlatanı mı arasınız? Ya da duygu ve düşüncelerini karşı tarafa ifade etmeye çalışırken kullanılan üslubun seviyesizliğini veya kabalığını mı ararsınız? Yaşadığımız toplumda artık tüm bu örneklere sıklıkla rastlamak eskilerin deyimiyle vaka-i adiyeden.
İletişim bence hem bir bilim hem de bir sanat aynı zamanda. Kişiler arasında doğru iletişimi oluşturabilmek konusunda büyük zorluklar içinde olunduğundan bu anlamda bir çalışma yapılması zorunluluğu doğmuş. İletişim bilimi temelde kişiler arası iletişimi düzenlemekle birlikte, toplumlar ve kültürler arası iletişimi de sağlıklı bir çerçeveye oturtabilmek için sürekli yenilenme halinde. Üniversitelerde İletişim Fakülteleri var. Birçok sanat dalının topluma sunulması doğru iletişim sayesinde gerçekleşebiliyor. Bence ailesiyle, ebeveynleriyle veya çocuklarıyla, yakın çevresiyle, arkadaşları ve dostlarıyla, iş arkadaşlarıyla ve toplumdaki diğer bireylerle doğru iletişim kurabilen insanlar hem akademik olarak belirli bir mesafe kat etmiş durumdadır hem de bu insanlar aynı zamanda bir sanatçı ruhu taşımaktadır.
Bir toplumda farklı eğitim ve ekonomik seviyede, farklı kültür ve değerlere sahip insanlar olabilir. Zaten normal olan da budur. Her statüde insanın oluşturduğu küçük topluluklar bir toplumu meydana getirir. Burada önemli olan, toplumu oluşturan bireylerin birbirlerine karşı olan davranışları ve iletişimlerinin doğru konumlandırılarak, insani değer yargıları dışına çıkılmamasıdır. Kimsenin bir diğerini hakir görmeye hakkı yoktur. Kişi, kendi ekonomik ve sosyal statüsündeki kişilerle nasıl bir iletişim halindeyse farklı ekonomik ve sosyal düzeydeki veya farklı kültürdeki kişilerle de aynı saygı ve nezaket kuralları çerçevesinde bir iletişim halinde olmalıdır. Kişisel egolar insanın kendisine zarar verir, uzaklaşılmalıdır. Bilmediği konu hakkında kimse ahkâm kesmemelidir. Bilmemek ayıp değildir. Zaten herkes her şeyi bilmek zorunda değildir. Önemli olan yanlış bilgi aktarımı olmamasıdır. Kişiler öncelikle kendileri ile ilgili sorunlarını çözüme kavuşturmalıdır. Böylelikle diğer insanlarla bir problemleri kalmadığını göreceklerdir. Tatlı dil ve güler yüz en temel iletişim ögeleridir.
Yazımı ünlü Alman edebiyatçı Goethe’ nin bir sözü ile bitirmek istiyorum: ‘’Nasıl davranırsan tıpkı ayna gibi sana öyle geri yansır.”