[email protected]
Büyük Atatürk’ün en büyük eserim dediği Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.
Monarşiden Cumhuriyete geçen hemen hemen tüm dünya devletlerinde büyük halk mücadeleleri olmuştur. Rönesans ve Reform hareketleri ile Avrupa’da başlayan Ortaçağ karanlığına karşı direniş, Fransız İhtilali ile tamamlanmış ve başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa’da uzun soluklu, sancılı geçiş dönemleri yaşanmıştır. Monarşi veya monarşi ile birlikte teokrasi, otoritenin bir kralın veya imparatorun elinde olduğu yönetim türleridir. Bu yönetim türlerinde halk iradesi ülkenin yönetimine yansımaz. Memleketin nimetlerinden hakkaniyetle ve özgürce yararlanmak isteyen halk kitleleri, bu tür yapılara karşı onurlu yaşam mücadeleleri vererek haklarını elde edebilmişlerdir.
Bizde de 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti adeta yok olma noktasına getirilmiştir.Orduları dağıtılmış, büyük toprak kayıpları yaşanmıştır. Anadolu topraklarının bile büyük bölümü emperyalist güçler tarafından işgal edilmiş ve Türk varlığı tamamen bitirilmek istenmiştir. İşte böyle bir tabloda vatanını ve milletinin onurunu kurtarmak için yola çıkan Mustafa Kemal ve kahraman arkadaşları, Türk’ün makûs talihini değiştirmiş; yurduna, memleketine, toprağına ve insanına sahip çıkmış, eldeki kıt imkânlara rağmen büyük bir hürriyet ve bağımsızlık savaşı ortaya koymuş ve nihayet büyük bir zafer kazanmıştır.
Avrupa ülkelerinde cumhuriyetin, demokrasinin ve özgürlüklerin gelmesi halkın kendi mücadelesi ile elde edildiği için bu ülkelerin insanları kazanımlarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bizde ise Kurtuluş Savaşı’nın ardından Türk Milletine gönülden sevdalı Büyük Atatürk tarafından Cumhuriyet ilan edilmiş, Türk Halkına, özellikle Türk kadınına tüm hakları ve özgürlükleri doğrudan armağan edilmiştir. Örneğin kadınlarımıza belediye meclislerine girme hakkı 1930’ da, milletvekili seçme ve seçilme hakkı 1934’ de verilmiştir. Kadınlaraseçme ve seçilme hakkını Fransa 1944’ de, Japonya 1945’de, İtalya 1946’da, Çin 1949’da, İsviçre 1971’de, Kuveyt 2005’ de vermiştir. 1934’de bu hakkı kazanan Türk kadını, her şeyden önce kendisine bu hakkı birçok Avrupa ve dünya ülkesinden çok daha önce kazandıran Türkiye Cumhuriyeti’nin ve ülkesini adeta küllerinden yeniden var eden Aziz Atatürk’ün kıymetini çok iyi anlamalıdır. Bazı kazanımların altın tepside sunulmuş olması rehavete ve atalete yol açmamalı,halen dünyada hürriyetinden ve onurlu insan haklarından mahrum milyarlarca insanın var olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Cumhuriyet rejimi insanlık onuru için en uygun yönetim biçimidir.Zira millet iradesinin ülke yönetimine doğrudan yansıması ve temsilde adalet ilkesinin tam manasıyla uygulanması koşulları ile gerçek anlamına ulaşabilmektedir. Bu sebeple Büyük Atatürk’ün dediği gibi; ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ düsturumdan hareketle,millet egemenliğini önceleyen Cumhuriyetimize ve Cumhuriyetin kazanımlarına sıkı sıkıya bağlı kalmaktan ve demokratik kültürden ödün vermeden yol almaya devam etmekten asla vazgeçilmemelidir.
Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü kutlu olsun.
YAŞASIN CUMHURİYET…