ÇOK YÖNLÜ OLMAK GEREK
Yayınlanma :
14.11.2023 15:26
Güncelleme
: 14.11.2023 15:26
*
Önceki yazılarımda Buldan’daki çocukluk yıllarımdan itibaren kaval ve bağlama çaldığımı, koroda yer aldığımı, ayrıca Denizli’deyken amatör ligde futbol oynadığımı anlatmıştım. Tam da bu sebeple, Denizli’den üniversite okumak için İstanbul’a gelmeden önce, futbolla ilgili büyüklerim bana İstanbul’da bir futbol takımına görünmemi önerdiler.Ancak okulumuzda derslere kesintisiz devam mecburiyeti olduğundan bunun mümkün olamayacağını gördüm. Bu nedenle müziğe yönelmemin daha doğru olacağına karar verdim.
*
Müzikle ilgilenmek güzel bir fikirdi… Peki ama koskoca İstanbul’da halk müziğiyle ilgili nereye gitmeliydim? Arkadaşlarımdan, Cağaloğlu’ndaki Hürriyet gazetesi binasının karşısındaki tarihi binada faaliyet gösteren Türkiye Milli Talebe Federasyonu’nun folklor bölümü olduğunu öğrendim. Kurumun kültürel faaliyetleri çerçevesinde İstanbul’daki çeşitli fakültelerden gelen gençler, hafta sonlarında her yörenin oyunlarını çalışıyorlardı: Erzurum, Antep, Karadeniz,Elazığ, Van, Balıkesir, Ege, Diyarbakır, Trakya ve diğerleri…Aradığım yeri bulmuştum. Folklor çalışmalarına katılan bazı arkadaşlar yalnızca kendi yörelerinin ekibinde yer alırken, bazıları da bütün ekiplerde oynuyorlardı.Bu aktif arkadaşlardan isimleri aklımda kalanlar Fikret Değerli ve Kara Cavit’tir. Fikret yıllar sonra Konservatuar müdürlüğü yaptı. Orada tanıştığım bazı arkadaşlarla dostluklarımız yıllarca devam etti.
HEM ÖĞRENCİ, HEM MÜZİSYEN
Folklor ekiplerinin yanında kurumun birde halk müziği korosu vardı. Ben koroya kavalımla katıldım. Koro elemanlarıyla kısa sürede kaynaştık. Hepsi halk müziği sevdalısı arkadaşlardı. Türkiye’nin çeşitli yörelerinden gelmiş üniversiteli gençlerdi. Bizi, Nida Tüfekçi, Süheyla Altmışdört gibi değerli hocalarımız çalıştırıyorlardı, Hocaların olmadığı dönemlerde ben yardımcı olmaya çalışıyordum. Altı yaşından beri kaval, on dört yaşından sonrada bağlama çalmaya başladığımdan ve babamın müzik konusundaki verdiği emek sayesinde türkü repertuarım bir hayli genişti. O koroda tanışıp yıllarca birlikteliğimiz hiç kesilmeyen, her biri bağlama çalan iki arkadaşımın yeri bende ayrıdır:İstanbul Üniversitesi Coğrafya bölümünden Fikret Doğan, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık bölümünden Mustafa Hisarlı. Elbette bu yakınlığımızda hepimizin Egeli olmasının etkisi vardı. Kilolu oluşundan ötürü “Torik” lakabı takılan Fikret, Denizli Lisesi’nden mezundu. Mustafa da Kütahya türkülerinin kaynak kişisi, ünlü saz üstadı, aşık Ahmet Hisarlı’nın (Hisarlı Ahmet) oğludur. Üç arkadaş, koro faaliyetlerinde günümüzün popüler deyimiyle “kanka” olduk. Hatta daha sonraları birlikte pek çok sanatçıya konserlerinde eşlik ettik.
EĞİTMENLİKLE BAŞLAYAN YOLCULUK
O yıllarda okullardan talep edilmesi durumunda federasyondan çeşitli liselere folklor ve müzik eğitmeni, daha doğrusu “hocası” giderdi. 1961 yılında kurumda Zeynep Kâmil Sağlık Koleji’nin beden eğitimi öğretmeni olan, folklor aşığı Azade Sucuoğlu ile tanıştık. Gerçek bir Atatürkçü, milliyetçi, sevgi dolu, harika bir insandı. Bizlerden okulunda folklor ve halk müziği çalışması yapılmasını rica etti. Biz de bu talebi memnuniyetle kabul ettik. Böylece Zeynep Kamil’in okul korosunu ben çalıştırmaya başladım. Ekipte, Fikret ve Mustafa’nın yanında bağlamada Yalçın Özsoy (İstanbul radyosunda çalıştı) ve darbukada “Bebe” Nuri vardı. (Nuri sonraki yıllarda yaylı tambur çalıp ünlü solistlere eşlik etmiştir).
*
Fikret’in Zeynep Kamil’de okuyan, Sıdıka isimli bir arkadaşı olduğunu duymuştuk. O da bizim koro çalışmalarına katılıyordu. 1962 yılının 1Mayıs Bahar ve İşçi Bayramı gününde Sıdıka ve Fikret, koro arkadaşları ile bir piknik organizasyonu yapmışlar. Bana da saat dokuzda Eminönü vapur iskelesinin önünde olmamı söylediler. Söylenen saatte oraya gittim. Geziye katılanlar arasında korodaki kızlardan dördü; Mustafa, Nuri, Fikret ve onun Beyoğlu Belediyesi zabıta ekibinden üç arkadaşı vardı. Kız-erkek herkes nezih, düzgün arkadaşlardı. Saat 9:30’a doğru herkes gelmişti. Ancak kızların bir arkadaşı daha gelecekmiş, hep birlikte onu beklemeye başladık. Sohbetimiz gayet keyifli olsa da saat 10:00’u epey geçti. Ümidimizi kesip tam gitmeye hazırlanırken beklenen arkadaş da geldi. Sıdıka tanıştırdı, adı Nurten’miş. Ben onu görür görmez içimden, “işte evleneceğim kız bu” dedim. Adeta çarpıldım, sanki aramıza bir nur düştü. İri gözleriyle, siyah uzun saçlarıyla, kibar ve candan gülüşüyle, bütün erkeklerin dikkatini çekti. Osırada“buluşma anısı olarak resim çekelim” dediler. Ben hemen Nurten’in yanında yer alarak erkeklere gerekli mesajı verdim, içimden “dikkat edin arkadaşlar yengeniz olur” dedim! Demek ki yıldırım aşkı bu imiş. Hep birlikte Tarabya sırtlarında bir piknik yerine gittik. Harika bir gün geçirdik:İp atlama, yakan top… Ben oyunlarda çaktırmadan Nurten’e ilgimi bir nebze belli etmeye çalıştım. Yedik içtik unutulmaz anılarla evlerimize döndük. Ne var ki Nurten hiç aklımdan çıkmıyor; onu düşüne düşüne neredeyse sabah oldu.
AYNI ÇATI ALTINDA
Sonraki koro çalışmasına Nurten de katıldı. Sınıfa girince yüzünün kızarmasından kendime pay çıkardım. Bu durumu“demek ki ondada bana karşı bir his uyanmış” diye yorumladım ki bu inanç beni daha da cesaretlendirdi. Fikret’e Nurten’le ilgili duygularımdan bahsettim, o da memnun oldu. On beş gün sonra aynı ekip bu sefer Küçük Çamlıca’ya gittik. Yine eğlenceli, neşeli, güzel bir gün geçirdik. Bir ara yağmur yağdı. Şemsiyelerimiz olmadığından büyük naylon torbaları başımıza geçirerek yağmurdan korunduk. Ben hep o anı, Nurten’le ikimiz aynı torbaya girdik diye hatırlarım. Nurten’se hemen itiraz eder, “hayır ayrı torbalara girmiştik” diye. Bu tartışma aramızda tam 61 yıldır devam ediyor. O yağmurlu günde ayrı torbaların altına girmiş olsak da Nurten’le evlenip aynı çatının altına girdik. Birlikte iki evlat, iki torun büyüttük. Aynı şekilde Fikret ile Sıdıka da evlenip, son nefeslerine kadar birbirlerinden ayrılmadılar. İşte değerli dostlar… Ben okul dışı bir faaliyet vesilesiyle eşimle, hayat arkadaşımla tanıştım. O güne daima şükrediyorum. Bu nedenle gençlere de derslerinden arta kalan zamanlarda etkinliklerde görev almalarını ısrarla tavsiye ediyorum. Belli mi olur… Belki de evlenecekleri kişiyle orada tanışmak nasip olur!


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: