BULDAN'DA BİR DEPREM GÜNÜ
Yayınlanma :
01.03.2023 11:50
Güncelleme
: 01.03.2023 11:50
Elbette sadece biz değil komşularımız ve civardaki herkes sokaklara, bahçelere çıkmışlardı. Buldan’da hemen herkes birbiriyle sallantının şiddetini konuşuyor, korkularından bahsediyordu. Bu konuşmalardan anladığım kadarıyla insanlar evlerine tekrar girmekten çekiniyordu. Hal böyleyken gün batımına doğru, bahçelere çadır kurmanın ve geceleyin orada yatmanın daha uygun olacağına karar verdiler. Bu sırada evleri bize çok yakın olan Raife halamlar, oğulları Malik, Yurdal, Ahmet ve Soner’i de alarak bize geldiler. Başkaları gibi sarsıntıdan hayli korkmuş, telaş içindeydiler. Onlar da akşam evde yatmak istemediklerini söyleyince, halamların bahçesinde çadır kurmaya karar verildi. Herkeste bir çadır kurma koşuşturması başladı. Dört metre boyunda bir çadırdı bu. Geniş kısmı aşağı gelmek üzere, boyları yaklaşık iki metrelik iki ağaç parçası bağlanarak ayakları ters v şeklinde yere sabitlendi. Ayrıca devrilmesin diye halatlarla bahçenin etrafındaki çeşitli noktalara bağlandı. Üstüne dokumacıların iplik kuruttukları 5-6 metrelik uzun ağaçlardan biri kondu. Hepsinin üzerine de büyükçe bir kilim örtüldü. Zemine de bir yaygı serildikten sonra döşekler konularak geceyi geçireceğimiz ortam hazırlanmış oldu. Bu arada hava kararmaya başlamıştı. Annem, babam, halam, eniştem bu çadır işini organize ederken bir deprem sarsıntısı daha oldu. Herkes bir korku ve panik içerisinde kaldı tabii… Gelin görün ki tüm bu kaygılara karşın dedem Ahmet Cemal evde kalmaya karar verdi. Onu kararından döndürmek için başta ninem olmak üzere hepimiz yalvardık. Ama o kararından yine de dönmedi. Korkularımıza bir de dedeme evde bir şey olursa endişesi eklendi. Dedem tevekküllü biriydi, “kaderimde ne varsa değiştiremem” derdi. Hava iyice karardı. Işık yakmak gerekiyordu. Aslında bu da benim için yeni bir durumdu. Neden diye soracak olursanız… 1945 yılına kadar süren II. Dünya Savaşı sırasında, geceleri düşman uçaklarına karşı korunma amacıyla Türkiye genelinde karartma yapılırdı. Evlerden dışarı ışık sızacak şekilde lamba yakılması yasaktı. Bunu önlemek için evde ışık yakılmadan önce pencerelerdeki siyah stor “karartma” perdeleri iyice kapatılırdı. Işıklar ancak bundan sonra yakılırdı. Bu nedenle deprem gecesinde, hava karanlıkken bahçede ışık yakmamız bana ilginç gelmişti. Halam evden küçük bir idare lambası getirdi. Lambadan etrafa yayılan loş bir ışık çadırı kapladı. Halamın ailesinden dört, biz Öncel’lerden dört olmak üzere, Ahmet Cemal’in sekiz torunu, çadırın içine yan yana sıralandık. Bu şekilde hep birlikte çadırda yatmak, biz çocuklar için sıra dışı deneyimdi. İçimizdeki korku ve endişeye rağmen halamın oğlu Yurdal abimin yaptığı muziplikler hepimizi güldürmüştü. Sarsıntılar, daha doğrusu artçı depremler, belirli aralıklarla bir hafta boyunca sürdü. Sonra normal hayatımıza döndük. Kardeşler ve kuzenler olarak her zamanki gibi oyunlar oynamaya ve eğlenmeye başlamıştık bile...
DEPREM COĞRAFYASI
Bu deprem üzerinden dile kolay, tam 77 yıl geçmiş. Ama o güne ve geceye dair pek çok anı hala hatırımda izlerini koruyor. Hiç şüphesiz dedem ve ninem, 1899 tarihindeki bölgede yıkıcı sonuçları olan depremi de yaşamışlardı. Muhtemelen onlar da yüksek sayıda can kaybına neden olan bu afeti hatırlıyorlardı. Sonradan öğrendim ki Buldan ve çevresi de geçmişte çok sayıda depreme tanıklık etmiş. Örneğin 21 Aralık 1945’teki Sarayköy-Buldan Depremi’nde Eldirek, Yenice, Oğuz, Bozalan, Narlıdere, Süleymaniye, Külâhalan, Derbent, Sayak, Mahmudiye büyük zarar görmüş. Çatakköy civarında, 100 metre uzunluğunda bir çatlak açılmış. Bu deprem sırasında 4 yaşında olmama rağmen nedense hiç hatırlamıyorum. Sanırım 1946’da tanık olduğum, 6 şiddetinin altındaki depremde de Denizli genelinde bazı binalar yıkılmış, vefat edenler olmuş.
BU SON OLSUN
Elbette, Buldan’daki deprem anılarımı canlandıran olay, 6 Şubat 2023 tarihli, Kahramanmaraş merkezli, on ilimizi kapsayan çifte deprem oldu. Elbette bizim Buldan’da 1946’da yaşadığımız deprem, en son depremle ne ölçek, ne de yaygınlık açısından kıyas kabul etmez. Öte yandan deprem haberlerini izlerken çocukluğumda yaşadığım o korkuyu hatırlayınca, yurttaşlarımızın ne büyük bir felaketi göğüslemek zorunda kaldıklarını düşündüm. Şehirlerimizin bazı noktalarda adeta yerle bir olması, yardımların kısa sürede yetişememesi, yurttaşlarımızın çektikleri acılar, bütün Türk milletini derinden sarstı. Bu hazin tabloya karşın halkımızın yardımlaşma duyguları, yaraları sarmak için verdikleri olağanüstü çaba, her türlü övgüye değer. Yaşadığımız bu olay, ilim insanlarının uyarılarına uymanın ne kadar doğru ve hayati olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Deprem felaketinde canlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, kurtulanlara da yaşam mücadelesi diliyorum. Umarım ne Buldan’ımız, ne Denizli, ne İzmir, ne de İstanbul’umuz… Memleketimizin hiçbir köşesi bir daha böyle bir afetle karşı karşıya kalmaz.


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: