Ocak 2021 de yazdığım ve bu köşede yayınlanan ‘’Türkiye’de Emeklilik ve EYT’liler’’ başlıklı yazımın üzerinden 3 seneden fazla zaman geçmiş.
O tarihten bu yana EYT’liler açısından 2023 yılında 14 Mayıs Genel seçimlerinden önce önemli bir gelişme yaşandı. 8/9/1999 tarihinden önce ilk kez sigortalı olanların 4447 sayılı kanun ile ellerinden alınan hakları iade edildi. Böylece 8/9/1999 öncesi sigortalı olanların, ilk sigortalı oldukları gündeki haklarına geri kavuşupgirişte tabi olmadıkları, sonradan eklenen yaş kriteri kaldırılarak hizmet süresi açısından erkeklerde 25, kadınlarda 20 hizmet yılı şartı yeterli sayıldı. Ancak eski kanundaki5000 prim günü yeterli sayılmadı ve yenikanunun prim günü sayıları geçerliliğini korudu. Buna rağmen EYT’ lilerin büyük çoğunluğunun prim gün sayıları zaten yüksek olduğu için yaklaşık 2,2 milyon insanımızın emekli olabilmelerinin önü açılmış oldu.
Ancak gerek yeni emekli olan gerekse daha önceden emekli olmuş durumda olan vatandaşlarımızın emeklilik dönemlerinde eğer emekli maaşlarının dışında kira geliri vb. başka bir gelirleri yoksa ya da bir işte çalışmıyorlarsa sadece emekli maaşı ile geçinmek durumunda iseler bu insanların içinde bulundukları geçim sıkıntısı aynen devam etmektedir. Yani bu emeklilerimizin yurt içi ve yurt dışı tatil yapabilmesi, kültür sanat ve eğlenceye vakit ayırabilmesi, hayattan keyif almayı arttıracak hobiler geliştirmek için alan oluşturabilmesini bir kenara bırakın, hayatın temel ihtiyaçlarını bile kolaylıkla karşılayabilmeleri,dün olmadığı gibi bugün için de maalesef mümkün değildir.
2008 yılında kabul edilen 5510 sayılı yasa ile güncelleme katsayısı, aylık bağlama oranı ve aylıkların alt sınırı düşürüldüğü için emekli aylık ve gelirleri asgari ücretin altına düşmeye başladı. Yıllar içinde ortalama emekli aylıklarının asgari ücrete oranı giderek düştü. Bundan dolayı yeni emeklilerin aylıkları çok düşük bağlandığı için süreç içinde en düşük emekli aylığı önce 1.000 TL. ye 2020 yılında 1.500 TL. ye, sonraki süreçte 2.500 TL. ye, 3.500,- TL. ye, Ocak 2023’ de 5.500 TL. ye, Nisan 2023’ de 7.500,- ye ve Ocak 2024’de 10.000 TL. ye çıkarılmak zorunda kalındı. Şu anda kendisi emekli olup yaşlılık aylığı alan emeklilerin en düşük emekli aylığı 10.000 TL. olmasına rağmen ölen sigortalıdan dolayı dul ve yetim aylığı alan hak sahiplerinin birçoğunun aylık geliri 5 – 6 bin TL. seviyesindedir. Çünkü hak sahibi olarak aylık alan dul ve yetimler kök aylık üzerinden yapılan oran hesabı ile aylıklarını almaktadır.
Kök aylık konusu artık neredeyse tüm toplum tarafından bilinmektedir. Çünkü üstte de değindiğim gibi 2008 yılında kabul edilen 5510 sayılı yasa ile güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranı ile aylıkların alt sınırı düşürüldü. Tüm çalışma yaşamı boyunca asgari ücret ile çalışan bir işçinin 2000 yılına kadar olan hizmeti için aylık bağlama oranı %70, 2000-2008 arası hizmeti için aylık bağlama oranı %65, 2008 sonrası hizmeti için aylık bağlama oranı ise %30 lar seviyesindedir. Bu nedenle özellikle yeni emekli olan yurttaşların toplam hizmet dönemi içinde 2008 yılından sonraki dönemlerin payı yüksek olduğu için kök aylıkları da düşük olmaktadır. İşte bu nedenle kök aylıkların hükümet tarafından her sene veya senede iki defa belirlenen bir rakama tamamlanması ve aradaki farkın hazineden karşılanması durumu söz konusu olmaktadır.
Burada gözden kaçmamasıgereken bir duruma dikkat çekmek istiyorum. Kök aylığı 5.000 TL. veya biraz üstünde olan 3600 prim gününden emekli olan bir emeklinin maaşı da, kök aylığı 9.000 TL. olan 7500-8000 prim gününden emekli olmuş bir emeklinin maaşı da 10.000 TL. ye tamamlanmaktadır. Kök aylığı 10.000 TL. ve üzeri olanlar ise hiçbir hazine desteği alamamaktadır. Burada adaletsiz bir durum söz konusudur. Zira sigorta sistemi ve emeklilik uygulaması tüm dünyada prim ödeme esasına dayanır. Yüksek prim ödeyen ve gün sayısı fazla olan kişiler emekli olduklarında daha yüksek maaş alırlar. Herkesin maaşını prim ödeme gün sayısına ve prim tutarına bakmaksızın en alt seviyede eşitlemek adaletsiz bir uygulamadır.
Şüphesiz ki, kök aylığı çok düşük seviyede kalmış olan emekliler için bu yöntem düşünülmektedir. Fakat bu durum genel manada sürdürülebilir değildir. Zaten 2008 yılında kabul edilen 5510 sayılı yasa ile güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranı ile aylıkların alt sınırı düşürüldüğü için bu sorun yaşandığından, nasıl ki 8/9/1999 öncesi ilk kez sigortalı olanlara sigortalı oldukları tarihte tabi olmadıkları yaş kriteri şartı kaldırılarak hakları iade edildi ise 2008 sonrası çalışma dönemleri için de aylık bağlama oranı 2008 öncesinde olduğu gibi %65 e çıkarılırsa en düşük emekli maaşının belirlenen bir rakama tamamlanması ve aradaki farkın hazineden karşılanması durumu da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Böylece her emekli hak ettiği kök aylığıalacak ve en düşük kök aylıklar otomatik olarak en az asgari ücret seviyesinde ve hatta daha üstünde olacaktır. Bu durum hak sahibi olarak dul ve yetim aylığı alan emeklilerin de gelirlerinin artmasını sağlayacaktır. Prim gün sayısı, hizmet yılı ve adına ödenen prim tutarı fazla olan emeklinin daha fazla aylık alması sosyal güvenlik sisteminin temel özelliğidir. Şu anda kaybolmuş durumda olan bu özelliğin yeniden tesis edilmesi, uzun seneler yüksek prim ödeyerek emekli olmuş olan emeklilerimizin aylıklarında da adaletin sağlanacağı anlamına gelmektedir.
Emekli aylıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu’nu zorlamadan ödenebilmesi için genel kabul görmüş kural, çalışan işgücünün emekliye oranının 3 seviyesinde olmasıdır. Yani teorik olarak sistemde, emekli sayısının 3 katı kadar çalışan olması gerekir. Türkiye’de bu oran 1,9 seviyesindedir. Buradan anlaşılmaktadır ki, yukarıda açıkladığım 2008 sonrası çalışmalar için maaş bağlama oranının yükseltilmesi kısa vadede zor görünmektedir. Sosyal güvenlik sistemini rahatlatacak diğer ekonomik tedbirlerin devreye alınarak üretim ve istihdam politikalarının etkinliğinin arttırılması, kayıtlı çalışan işgücü sayısının arttırılması, üretimin arttırılmasına ve işsizliğin azaltılmasına yönelik politikaların benimsenmesi, maliye politikası araçlarının etkin kullanılarak kamudaki israfın önlenmesi, kamu giderlerinin azaltılması, kaynakların üretimin artmasına dönük teşvik edilmesi, kamuya alınan memur ve işçi sayısında popülist politikalardan uzak durulması, gerekli ve yeterli sayısının üstüne çıkılmaması ve bunun kalıcı bir devlet politikası olarak benimsenmesi halinde zaman içinde sosyal güvenlik sisteminde gelir ve gider dengesi sağlanacak,böylece emeklilerimiz de hak ettikleri seviyede aylık alabileceklerdir.
Güzel bir açiklama olmuş,yazari kutlarım.Keske hic bir sey artmada hatta geri gelse.