[email protected]
Büyük Atatürk’ün tüm önemli konularda söylediği vecizelerin günümüze ve yarınımıza ışık tuttuğu hepimizin malumudur. Bunlardan biri de ‘’Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim’’ özdeyişidir.
Günümüzde popüler spor dallarının artması ve özellikle futbol başta olmak üzere birçok spor dalının profesyonel bir sektöre dönüşmesi sonucunda ekonomik büyüklüğü devasa boyutlara ulaşanbüyük bir pazar oluşmuştur. Transfer rakamları, menajerlik ücretleri, bonservis bedelleri, reklam ve tanıtımlar, tvyayın hakkı gelirleri, bahisler, forma ve kulüp logolu ürünlerin satışı, tribün gelirleri, kombine bilet satışları, uluslararası liglerden ve yabancı yayın organlarından gelirler derken çok bileşenli, çok katılımlı ve sonuçta kitlelere hitap eden büyük bir sektördür artık futbol…
Durum böyle olunca rekabetin boyutu da değişmekte, sportmence yarış artık yerini ekonomik rekabete bırakmaktadır. Başarılı olmaktan ziyade popüler olabilmek ön plana çıkmakta, popülarite yükseldikçe elde edilen kazançlar da katlanmaktadır. Nihayet bu durumun sonucunda kaçınılmaz gerçek; daha fazla kazanma hırsı olarak karşımıza çıkmaktadır. Popüler spor, özellikle futbol camiasında artık spor kavramına bakış biçimi, zenginleşme aracı olarak görülme noktasına evrilmiş durumdadır.
Ne yazık ki toplumda başarılı olarak görülmenin zenginleşmek ile eşdeğer kabul edildiği bir dönemin içinde bulunduğumuz için sadece spor camiasında değil toplumun diğer kesimlerinde de zenginleşmek ve böylece başarılı kabul edilip itibar görmek anlayışı oldukça yaygındır. Bu durumun sonrasındakipsikoloji de ister istemez daha fazla kazanma hırsı olmaktadır. Son günlerde futbol dünyasının ünlülerinin ülkenin, halkın ve temel iktisat kurallarının gerçeklerinden olabildiğince uzak bir noktada servetlerini katlama sevdasına düşmüş olduklarını, ülkemizin ekonomik şartları ve içinden geçmiş olduğumuz sıkıntılı günler ortada olduğu halde bu insanların piyasalarda geçerli olan yatırım araçlarının getiri oranlarının çok üstünde bir kazançla ve kayıt dışı olarak servetlerini katlama aşkına kapılmalarını ibretle izlemekteyiz. Bunun toplumun örnek kişiler olarak gördüğü sporcular tarafından yapılmış olması yozlaşmanın boyutlarını ortaya koymaktadır.
Yazımın başında belirttiğim Büyük Atatürk’ün ahlaklısını sevdiği sporcular bu kişiler olmasa gerek. Futbol sektörünün tamamen yüksek maddi kazanç hedefi temeline oturtulmuş olması sanırım yapısal sorunun kaynağını oluşturuyor. Artık futbol, tüm spor dallarının temel felsefesi olan, bedenen ve ruhen sağlıklı ve zinde nesillerin yetişmesi ilkesinden çok uzaklaşmıştır. Profesyonel futbol mantığı günümüzde kazanç hırsı derecesini öyle bir şekilde arttırmıştır ki;maç sırasında yanlış karar verdiğini düşündüğü hakemi sahanın içinde yumruklayan bir süper lig ekibi kulüp başkanını ve yere düşen hakemi tekmeleyen tırnak içinde futbol dünyası insanlarını da ne yazık ki gördük.
Kaybolan spor ahlakının yerine gelmesi için yasal mevzuat değişikliklerinin yapılması, yaptırımların arttırılması şüphesiz fayda sağlayacaktır. Ancak gelinen bu noktanın toplumda yitirilen değerler ve bozulan insicam ile doğru orantılı olarak değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.