Tefeciden aldığı borcun vakti yaklaşınca, elde avuçta bir şeyi olmayan Papaz Ekrem borcu kapatma telaşına düşer. Mahalleden yakın arkadaşı Hacı Babanın oğlu Gara Asım’ın yanına gider. Vaziyeti ona anlatır.
“Senin zengin asker arkadaşın Hasan Çavuş vardı. Ona gidelim. Belki iyilik yapar. Ben senin yol paranı çekeyim, ikimiz gidelim Asım” der.
Eşme pazarının olduğu Çarşamba sabahı pazarcı minibüsü ile yola çıkarlar. Eşme pazarında inerler. Oradan Güllü köyünün yakınına yaya olarak koyulurlar. Öğleye doğru asker arkadaşının evine varırlar. Kapıyı açan kadına “Hasan Çavuşun evi burası mı, ben onun asker arkadaşıyım, ziyarete geldim” deyince kadın başlar ağlamaya. “Geçen hafta Hasan Çavuşu trafik kazasında kaybettik. Başınız sağ olsun” der.
“ Yenge buraya kadar gelmişken, kabrini ziyaret edelim, ne tarafta mezarlık”. “Köyün çıkışında, sağdaki derede”.
Mezarlığın yolunu tutarlar. Papaz Ekrem “Asım, buradan eli boş dönüyoruz. Yol parası bile yok. Ne halt edeceğiz”. “Merak etme bir yol buluruz dönüş için”.
Yolda bir at arabasına rastlarlar. Sahibi at gitmiyor diye hayvana eziyet etmektedir. Gara Asım “ At hasta mı, nesi var” . “ Aksilik ediyor, gitmiyor” . “Ermiş abimiz bir okusun, bir şeyi kalmaz, Ekrem sen atın başına geç okumaya başla” .
Atın sağ arka ayağının sektiğini fark eden Asım’da atın arka tarafına geçer. Atın ayağına diken battığını fark eder. Ekrem okumaya devam ederken, o dikeni çıkarır. At rahatlayınca yürümeye başlar. “Allah sizden razı olsun” der sahibi. Gara Asım “Hocamız keramet sahibi insandır. Para da gözü yoktur ama sen bir yirmilik ver de hocayı köyüne yolcu edelim”. At sahibi parayı verir ve o parayla Buldan’a dönerler.