Nazilli’de icat edilen okey taşının henüz her yere yayılmadığı zamanlarda kahvelerde daha ziyade iskambil kâğıdı oyunları oynanırdı. Buldan’da en çok rağbet gören kâğıt oyunları maça kızı ve prafa( prefe) idi.
İşte o yıllarda Buldan’a bir hâkim atanmış. İskambil oyunlarına pek meraklı olan hâkim beyin ilk işi rahat oyun oynayabileceği mekânın yerini öğrenmek olmuş. Mekân her zaman ki gibi Şehir Kulübü. O zamanlar kulübün lokali aşağı parkın köşesindeki, şimdi yerinde yeller esen, eski belediye binasının ikinci katında.
Hâkim bey lokalde önüne gelenle oynuyor ve kazanıyormuş. Artık lokaldekiler onu kesmez olmuş. Lokal işletmecisi Beyciğim Rıza’dan bir ricada bulunmuş. “ Rıza Bey! Bana Buldan’ın en iyi prafa oyuncularını bulup getirir misin? Onlarla kıran kırana bir oyun oynamak isterim.” “ Hay hay, Hâkim Bey! Ustalar yarın mesai çıkışı sizi şu masada bekliyor olacaklar.”
Beyciğim Rıza hemen Gasseci İbiram Amca’yı bulmuş. Hâkim Bey’in söylediklerini ona aktarmış. Kendi gibi iyi bir prafa oyuncusu bulmasını ve onu da ertesi günü Şehir Kulübü’ne getirmesini rica etmiş. Gasseci İbiram Amca teklifi kabul etmiş. Hemen işi gücü Şekercilerin Kahvesi’nde prafa oynamak olan Memed Ali’a yı bulmak olmuş. Ertesi gün denilen saatte lokalde yerlerini almışlar.
Tanışma faslından sonra Beyciğim onlara gıcır gıcır bir kâğıt açıvermiş ve başlamışlar oyuna. Oyunlar kıran kırana geçiyor, meraklılar maçları ayakta izliyormuş. Akşama doğru millet dağılıyor, evine gidiyormuş ama bunlar aç susuz gece yarılarına oyun oynuyorlarmış. Genellikle Gasseci Dede oyundan ilk çıkan oluyor, Hâkim Bey de Memed Ali’a ile baş başa kalıyormuş. Hâkim Bey oyunda 5- 10 paraya kalıp ta bir türlü çıkamadığı zamanlarda Memed Ali’a: “ Kadı Efendi! Bu oyunun bir parasını bir deve bile çekemezmiş. Hoştur!” bu laftan bir şey anlamayan Hâkim, İbiram Amca’ya “ Ne diyor bu ?” Sen ona bakma Hâkim Bey! Onun kafa arada bir gelip gider, Pek ciddiye alma “
Geceleri oyuna takılıp evine geç gitmeye başlayan hâkimin eşi, bu durumdan rahatsız olmaya başlamış. Bu konuda kocasını uyarır ama uyarılar fayda etmemiş. Bir akşam kafasının tası atan hanımı, Şehir Kulübünün önüne gelir. Sesinin çıktığı kadar eşine bağırmaya başlar ve camları taş yağmuruna tutar. Atılan taşlardan biri Beyciğimin önüne düşer ve hemen pencereyi açar. Durumu tam anlamadığı için, kibarlığını bozmaz. “ Hayrola yenge hanım! Kime bu öfkeniz?” “ Hâkim Bey’in eşiyim ben. Söyle ona çabuk eve gelsin!” “ Üç kasaya oynuyor yenge! 5-10 dakikaya kadar oyun biter. O zaman gelecekmiş.” “ Başlarım senin kasana da, masana da! Söyle ona çabuk eve gelsin! Hanımının şerrinden korkan hâkim oyunu yarım bırakır ve evine gider.
Ertesi gün mesai bitişi lokale yine gider ama bu kez oyun arkadaşları, geceki olaydan etkilendiklerinden gelmemişlerdir. Onları bilahare adliyede makamına davet eder. Neden gelmediklerini sorar. Gasseci Dede : “ Hâkim Bey! Size kıssadan hisse bir rivayet anlatayım. “Bir idam mahkûmuna sormuşlar, son arzun nedir diye? O da Bir“el prafa oyunu oynamak istiyorum. Bana iki arkadaşımı çağırın” demiş. Son isteğin madem, bir el oynasın diye müsaade etmiş kadı efendi. İdam mahkûmu ve arkadaşları oyuna başlamışlar. Aradan günler, haftalar, aylar geçmiş. Oyun bir türlü sona ermiyormuş. Bakmışlar oyun bitecek gibi değil, idam mahkûmunu asmaktan vazgeçmişler. İşte Hâkim Bey! Bu oyun adamı ipten de alır, ipe de götürür. Sen iyisi mi hanımının lafını dinle. Çok fazla bu oyunun müptelâsı olma!”
İbrahim Takmaklıoğlu amcayı şükran ve rahmetle anıyoruz.
Bizim orada da oynanır prefe, rahmetli babam yaz boz kağıdını bazen eve getirir, sonra aynı yerden devam ederlerdi...