Kuvay- ı milliye harekâtında fiilen görev yapanları M. Kemal Paşa birer davetiye gönderip, Büyük Millet Meclisi binasında yapacağı toplantıya çağırmıştır. Harekâta katılanlardan biri de o dönemin belediye başkanı Talat Tarakçı’dır. Bu olay Tarakçı’nın birinci dönemi olan 1926- 1930 yılları arasında geçer. Davetiyeyi alır almaz Ankara’nın yolunu tutar.
Meclise yakın bir hana yerleşir. Toplantı günü yaya olarak Meclise gider. Toplantıya biraz geç kalmıştır. Toplantı tam zamanında başlamış, kapıda askerler beklemektedir. Zabit Talat Tarakçı’nın kıyafetini beğenmemiş; onu davetli gibi görmemiş; bu yüzden içeri almamıştır. Ceket cebinden çıkardığı sigara paketinin kabını yırtar ve üzerine kimliğini yazar. “Bu notu Paşa’ya iletin. O beni tanır” demiş ve hana geri dönmüş. Zabit kürsüde konuşma yapmakta olan Paşa’ya Tarakçı’nın notunu iletmiş. Göz ucuyla notu okuyan M. Kemal hemen zabiti geri çağırmış “ Bu notun sahibini derhal bulun ve toplantıya davet edin” diye emir vermiş. Atlı süvariler hemen meclisin etrafındaki hanları dolaşmaya gitmişler. Kısa sürede Tarakçı’nın kaldığı hanı bulup, odasına çıkmışlar. “ Derhal hazırlan! Paşa seni toplantıya çağırıyor” Apar topar geri dönmüş ve meclis binasına girip arka sıralara oturmuş. Paşa salona Tarakçı’nın girdiğini fark etmiş ve başını sallayarak selamlamış onu.
Konuşmanın Sonuna doğru toplantıya katılanlara teker teker Türk Ordusuna ne tür bir katkı yapabileceklerini sormaya başlamış. Kimi 300 küçükbaş hayvan, kimi 100 sığır, kimi 100 dolu buğday taahhüt ediyormuş Paşa’ya. Sıra en son gelen Tarakçı’ya gelmiş. “ Sen ne vereceksin Talat? “ Ben hiçbir şey vermiyorum Paşam!” deyince Paşa’nın keyfi kaçmış. “ Ne demek hiçbir şey vermiyorum?” “ Müsaadenizle Paşam sözümü tamamlayayım. Ben ordumuzun 6 aylık her türlü ihtiyacını karşılamaya huzurunuzda söz veriyorum” demiş
Bu olay da ikinci başkanlık dönemi olan 1934- 1938 yılları arasında geçmiştir. Aşağı Park alanının olduğu yerler Buldan mezarlığı olarak kullanılıyormuş. Artık cenaze gömecek yer kalmadığından, yeni bir mezarlık yeri bulma zorunluluğu çıkmış. Belediye Meclisini bu konu için toplayan Tarakçı, üyelerden leğen şapkalı Ömer amcayı görevlendirmiş. “Ömer! Sabah kahvaltını Paşalıların handa yapcesin,öğle namazını çarşı camisinde kılcesin, kır atına bincesin, Buldan’dan aşağı doğru sallancesin” “ Sonra ne yapcen Reis Bey?” “ Sonra gözün kestiği bir yer bulup, bene söylecesin” Reisin dediklerini harfiyen yerine getiren Ömer amca, şimdiki trafonun bulunduğu patika yolun sonuna gelmiş ve aşağı seyretmeye başlamış. O sırada Halılar tarlası iki çift öküzle sürülmekteymiş. Tarlanın mezarlık için ideal bir yer olduğunu düşünmüş. Atını çevirip hemen geri dönmüş. Reisi odasında yalnız bulunca hemen girmiş ve düşündüklerini reise aktarmış. Bu işe aklı yatan Tarakçı hemen tellal çıkarmış çarşıya. Sabahtan akşama tellal duyuru yapıyormuş. “ Bundan böyle Halılar tarlası Buldan asri mezarlığıdır. Cenazeler buraya defnedilecektir.” Her işte olduğu gibi bu yeniliğe karşı çıkanlar, beğenmeyenler olmuş halktan ama reis bu konuda kararlıymış. Aradan bir hafta geçtikten sonra ilk cenaze tarlaya gömülmüş, her ne kadar cenaze sahipleri isteksiz olsa da. Aradan birkaç gün geçince tarla sahipleri cenazeyi mezardan çıkarıp, bir köşeye atmışlar. Bu olayı duyan cenaze sahipleri, hemen reisin yanına çıkmışlar. Reis cenazeyi aynı gün aynı yerine gömdürmüş. Tarla sahipleri ertesi gün tekrar cenazeyi çıkarmışlar. Bu gerginlik bu şekilde birkaç kez tekrarlanmış. Bir zaman sonra Halılar sülalesinden birisi ölmüş. Eski mezarlıkta cenazeyi gömecek yer yok. O zaman anlamışlar ki reis bu konuda haklı. Sülaleden bir heyet reisin makamına çıkmış. “ Reis Bey; tarlanın tamamını belediyeye hibe ediyoruz mezarlık için, derhal işlemlere başlayın” demişler. Sülalenin ileri gelen hak sahiplerinden söz alan reis derhal tarlayı istimlâk için girişimleri başlatmış. Böylece asri mezarlık o yıllarda hizmete girmiş.
Buldan kültürünün renkli siması Ali Yazıcıoğlu’na teşekkürler…..