(CAMİ-İ KEBİR) YANGINI
RİVAYET 1-
Çarşı Camiini Karacasulu ailesinden, esnaflık yapan bir kişi yaptırmış. Tahmini yıl 1770-1780. Bu esnaf kişi, ailesinden ve çevresinden hiç kimseye bilgi vermeden o günün resmi yöneticileri ile anlaşarak caminin inşaat masraflarını karşılamış. Caminin inşaatı tamamlandığında, sıra minareyi yaptırmaya geldiğinde parası bitmiş. Buna çok üzülüyormuş. Bir gün akşam yemeğinde karısı neden düşünceli ve üzgün olduğunu sormuş. Kocası “Sizlere hiç bahsetmedim. Bir cami yaptırıyorum. Minaresini yaptıracağım zaman nakit param bitti. Bu durum beni çok üzüyor” demiş.
Karısı “Üzüldüğün şeye bak. Al şu altınları ve biriktirdiğim paraları, git eksiğini tamamla” demiş. Cami bu şekilde tamamlanmış. Karacasulu Ailesi, Evliyazadeler(Erensoy)ailesi ile akraba imiş. Evleri Abbas cami altında, Evliyazadelerin evinden, camiye doğru olan evlerin tümü imiş. Ayrıca Dörteylül Cami çevresinde evleri varmış. Soyadı kanunu çıkınca (1934) bu aile Karacasulu, Tarak, Özer soyadlarını almışlar. Esnaflık, dokumacılık, medrese hocalığı ile uğraşmışlar. Kaynak- Habip Peköz(1937)
RİVAYET 2-
Karacasulu medresesi, Helvacılar mahallesinde, Yıkılar Cami karşısında Ali Rıza Tuncay, Nafiz Aytekin, Ekmekçi Mehmet’e ait ev ve bahçelerin olduğu yerde imiş. Yıkılar Cami, medreseye ait bir mescit imiş. Şehrimizdeki medreselere ait binaların tümü dere taşından (Moloz taş) ve ahşap yapılar imiş. Gerekli onarım ve bakımları zamanında yapılmadığı, uzun savaş yılları yetişkin erkeklerin savaşlarda ölmesi ve benzeri sebeplerden zamanla yıkılmış.
1925 yılında çıkarılan Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanun sonrası medrese arazileri öncelik medrese hocaları olmak üzere halka satılmış.
İlçemizdeki medreseler. Helvacılar Mahallesi- Molla Bekir medresesi ve Karacasulu
medresesi, Çarşı Mahallesi – Araplı medresesi(Algan ailesi, Yukarı parkın olduğu yer), Kurtuluş Mahallesi – Arap İlyas medresesi,(İşçioğlu ailesi arazisi), Yeni Mahalle – Hattatzade medresesi, Karşıyaka Mahallesi – Yeni Cedid medresesi(Karşıyaka camiinden Gökçe Ali’nin evine kadar olan yer, Düzalan Mahallesi – Payamharımı medresesi(Sonradan bu medresenin yeri değişerek Devlet Hastanesinin olduğu yere taşınmış, adı Yeni cami medresesi olmuş), Güroluk Mahallesi – Avralı medresesi (Mehmet Kökdemir’e ait evin olduğu yer).
Kaynak – Nadir Bostancı (1925-1-2014)
RİVAYET 3-
Karacasulu medresesi yıkıldıktan sonra mescit camiye dönüştürülerek Yıkılar cami olarak hizmet vermeye başlamış. Caminin ilk imamı yaklaşık 45 yıl hizmet eden Sakallı Hoca (Mehmet Öznur) imiş. 1935 li yıllar. Yıkılar cami yakınında Yılancılar ailesinin evi varmış. Yıkılan medresenin bahçesinde ağaçlar içinde bir kiraz ağacı varmış. Haziran ayı sonlarında kirazlar olgunlaşınca ağaçtaki kirazları yolmak için Sakallı Hoca genç hanımını(Hatice Öznur) ile Yılancılar ailesinin genç gelini (Gazeteci – eski DP Manisa milletvekili Muammer Dirik’in annesi Safiye Dirik), kirazları ben yolacağım, sen yolmayacaksın kavgası yapmış. Kavgada boğuşma sırasında Yılancıların gelini, Sakallı Hocanın karısının uzun olan saçlarını eline dolayarak asılınca saçlar elinde kalmış. Kaynak – Ahmet Tuncay(1934-2019)
RİVAYET 4-
Eski Belediye Başkanlarından Bekir Baylar’ın oğlu Cevat Baylar’dan bir anı.
İlkokulu bitirdikten sonra Çarşı cami yanında terzi dükkânı bulunan Mehmet Türe’nin yanına çırak olarak verildim. 12 yaşlarındaydım. Kadiri tarikatı son Buldan şeyhi Saraç Dede(1865-1958), 1946 yılında terzi dükkânına geldiği günlerden birinde, yaşadığı bir olayı anlattı. Şöyle demişti.
Caminin yandığının ertesi günü arkadaşlarla yanan camiyi bakmaya gittik. O zamanki Müftü(Mehmet Uz -1886 - …,190./..19.. arası görev yapmış) cami avlusuna yeni gelmiş. Gelen vatandaşlardan birisi, çevreden bulup getirilen bir merdiveni yanan minberin yanındaki duvara dayadı. Duvardaki delikte Peygamberimizin (SAV), sakal- şerifi bir şişe içinde bulunuyordu. Deliğin tahta kapağı da yanmıştı. Müftü yer yer dumanlar çıkan cami içinde yerdeki küllere basa basa yürüyerek merdivene çıktı. Delikteki külleri de temizleyerek Sakal-ı Şerif bulunan şişeyi çıkardı. Orada bulunanlar tekbir getiriyor, Peygamberimize(SAV) salat getiriyor, ağlayanlar da vardı. Şişeyi getirdi. Şişe daha önce saydam idi, ama yangında biraz kararmıştı. Ancak Sakal-ı Şerif mantar tıpaya mum ile tutturulmuş halde duruyordu, zarar görmemişti. Çarşı cami yandıktan sonra Sakal – Şerif’ i getiren Yahya Uz’un Taralar sokaktaki kızının (Hacı Ağaların gelini Ayşe)evine götürülmüş. Ramazan ayındaki Kadir gecesi gündüzünde yapılan Sakal-ı Şerif ziyareti birkaç sene bu evde yapılmış. Sonra Abbas camiine götürülmüş. Birkaç sene burada ziyaret edilmiş. Çarşı cami tamiri bitince bir sandık içine konarak, duvardaki deliğe konmuş. Halen ziyaret devam etmektedir. Sakal-ı Şerifin cami yangınında yanmaması, halk arasında mucize olarak yorumlanmış.
Kaynak – Cevat Baylar(1934), Yüksel abla(Yahya Uz’un kızı Ayşe’nin kızı, kendisi hakkında bilgi verilmesini istemedi)
RİVAYET 5-
1878 yılı Osmanlı imparatorluğunun karşı karşıya kaldığı en önemli maddi bunalımın başlangıç tarihidir. Savaşlar 18. Yüzyıla kadar kazanılan topraklar nedeniyle Osmanlı devleti için bir kazanç kaynağı iken bu yüzyıldan itibaren bunalımların kaynağıdır. Osmanlı devleti ekonomik bu nalıma girerek ilk borçlanma girişimini yaptığında dönemin İngiliz elçisinin öne sürdüğü borçlanma şartları, bugünün IMF şartlarına benzetilmektedir. Prof. Dr. Şevket Pamuk, Osmanlı imparatorluğundaki fiyat dalgalanmalarını kısa dönemde, tarımda hasat şartlarına ve savaşlara bağlar. Ancak uzun dönemde madeni paranın(Sikke) değerinin düşürülmesi en önemli neden olarak ortaya çıkmıştır. Osmanlı devleti parasında gümüş oranının azalmasının en fazla yoğunluk kazandığı dönem 16. Yüzyıl sonları, 17. Yüzyıl başları, 18. Yüzyıl sonları, 19. Yüzyıl başlarıdır.
Osmanlı’da altın, gümüş, bakır ve tunç paralar basılmış. 1840 da kâğıt para basılmış. 1863 te kaldırılmıştır. Bu paralara halk arasında “Gayme” denirmiş. Sonra “Bangılot” denilen kâğıt para ile metal kuruş basılmış. 1909 da ekonomik kriz nedeniyle para değer kaybetmiş. Tefecilik yapan Alman Yahudi Rokfoller ailesi tüm Avrupa devletleri ve Osmanlı devletini ekonomik krize sokmuş. Bu krizin ilk başladığı ilk yıllarda kullanılan para kullanımdan kaldırılmış, yeni para basılmış.
O yıllarda Konya’dan katırlara yüklediği tuzu, Anadolu’nun değişik yerlerinde satmak için tuzcu esnafı yola çıkmış. Buldan, Osmanlı devleti zamanında ekonomisi hareketli bir şehir imiş. Kapitalist ülkelerin 1881 de Düyun – u Umumiye adında kurdukları kurum Osmanlı devletinin gelirlerine ipotek koymuş. Osmanlı devleti şehirleri içinde Şirket binası adı altında sömürge merkezleri kurmuş. İlçemizdeki şirket binası, Alanyazı meydanındaki Pekdemir, alt bitişikteki binalar, Akkaya oto galeri, üst bitişikteki yeşil alanın tümünü kaplıyormuş. Osmanlı devleti her şirket binası yapılan yere anlaşma şartlarına göre, gümrük memuru görevlendirmiş. Gümrük memuru olarak Tiran’lı(Şimdiki Arnavutluk başkenti) Ramazan Hilmi Efendi(Ölüm tarihi 1919) gönderilmiş. (Eşi İmine Hanım, ölüm tarihi 1928, kabirleri Buldan mezarlığında). Konyalı tuzcu esnafı tuzunu satmak için Buldan’a uğramış. Un pazarına tuz yüklerini indirmiş, katırlarını bir hana bağlamış. Un pazarı Çarşı cami yanında Süleyman İnan’ın kahvenin ve bitişiğindeki dükkânın olduğu yerdeymiş. Şehir dışından getirilen un, tuz, pekmez bu kapalı alanda pazarlanırmış. Deve güreşleri olacağı zaman develer un pazarında ve mal yoncasında gece bağlanırmış. Belediyeye aitmiş. Esnaf tuzunu satmaya başlamış. Fiyatını soranlara okkası(…)kuruş dermiş. O sırada kuruş yürürlükten kaldırılmış, geçmez para imiş. Esnaf Konya’dan çıkalı uzun zaman olduğu için değişiklikten haberi yokmuş. Yeni banknot ve yeni kuruş olmuş. Tuzcu esnafın öyle fiyat söylemesini fırsat bilen sözde uyanık insanlar, tuz almışlar, geçmez para vermişler. Tuzcu getirdiği tuzun çoğunu satmış, sergisini toplamış. Bir fırından ekmek- helva alarak yolda giderken yemeyi düşünmüş. Bir fırına girerek siparişini vermiş. Parasını verince, fırıncı bu paranın kullanımdan kalktığını söylemiş.
Esnaf durumu anlatmış. Tuzcu çok para kazandığını düşündüğü bir anda aldatıldığını öğrenince, orak olarak yıkılmış. Fırıncı ekmekleri vermiş, para almamış, vicdan sahibi Allah(CC) korkulu bir esnafmış. Tuzcu kalan tuzları katırlara yüklemiş, yola koyulmuş. Alanyazı meydanında şirket binası önünden geçerken, bir şehir kabirliğine bakmış, bir de geri dönerek şehre bakmış ve beddua etmiş. “Benim canımı yaktınız. Allah(CC)sizin bağrınıza ateş düşürsün”. Kısa sürede Çarşı Mahallesi, Çarşı Camii de yanmış.
Kaynak – Sami Çelikyurt(1918-2017),Tarih öğretmeni Hasan Bayar (1960), Marangoz Hacı Mehmet Yüksel(1914-1998), türkiye’de Enflasyon Tarihi(Prof. Dr. Fatma Doğruel, Prof Dr. Suat Doğruel, TC. Merkez Bankası Yayını- 2006, 75. Yıl)
(Devam Edecek)