Bu sene yaz tatilinde 6 Ağustos ile 26 Ağustos tarihleri arasında yirmi gün boyunca Buldan’da kalarak özlem giderdim. Her zaman belirtiyorum; Ağustos ayında Buldan’da en özgün zamanlar yaşanıyor bence. Buldan’ın meşhur beyaz incirlerinin olgunlaşıp incir zamanı döneminin yaşandığı günler. Ancak ne var ki, son yıllarda değişen iklim şartları nedeniyle hava sıcaklığı eskiye nazaran oldukça artmış durumda. Bu yirmi günlük dönemde iki üç kez yakın bölgelere gidiş gelişlerimiz olsa da Buldan’da Ağustos ayını doyasıya yaşamak bana büyük bir keyif ve mutluluk verdi.
Buldan, coğrafi olarak öyle güzel bir noktada yer alıyor ki, deniz tatili yapılacak sayfiye bölgelerinin hemen hepsine yakın mesafede. Ege Bölgesi’nin kültürel miras turizmine konu olan antik kentlerine, ören yerlerine de oldukça yakın. Doğa turizmi açısından da aynı şekilde hem kendi bünyesinde bulunan doğal güzellikler hem de çok yakın çevresindekiler açısından da avantajlı bir noktada bulunmakta. Bu ayrıcalıklı konumu Buldan’ımıza elbette değer katmakta ama her ne olursa olsun, memleketim olduğu için söylemiyorum Buldan tek başına tüm yakın çevresindeki yerleşim yerlerinin çok ötesinde eşsiz bir güzelliğe ve dinginliğe sahip. Tarih kokan dar sokaklarında yürürken adeta birer gerdanlık gibi sıralanmış, bazılarının içinden dokuma tezgâhının yüzlerce yıl öncesinden gelen mistik sesinin duyulduğu, bazılarının içinden insanın ruhunu ısıtan hoş bir müziğin yankılandığı, bazılarından da salça, tarhana, kuru patlıcan, biber, bamya, fasulye gibi kışlık hazırlığındaki telaşlı kadınların ve bu koşturmaca içinde afacan çocukların seslerinin işitildiği tarihi konakları ve evleri ile sizi güncel hayatın stresinden, karmaşasından alıp bir anda uzaklaştırıverir. Hatta o sokaklardan birinde, bir tarihi konağın önünde zamanı dondurarak çektiğiniz bir fotoğraf karesine sonraki vakitlerde baktığınızda da aynı rahatlığı ve sakinliği hissedersiniz.
Dünyaca ünlü Buldan Bezi’nin ve Buldan bezinden mamul elbiselerin, gömleklerin, pamuklu dokuma ürünleri peştamalların, havluların, bornozların, ev tekstili ürünlerinin, çeşit çeşit örtülerin, nevresimlerin, ipek örtülerin, şalların sunulduğu tarihi Buldan 14 Mayıs Caddesi ve yukarı çarşısında gezerken geleneksel el sanatlarının modern çağ ile bütünleşmesinin Buldanlı ustalar, sanatkârlar tarafından nasıl mükemmel uyarlandığını görürsünüz. Çok yakında ‘’Yaşayan İnsan Hazinesi’’ listesinde yer alacağının müjdesini aldığım dokuma kültürü sanatçısı ve ustası Selahattin Kaçanoğlu Hocamın dükkânına uğrayıp dostlarınıza hediye etmek için el dokuması şallardan ve fularlardan alabilir, el tezgâhının başında birkaç kare anı fotoğrafı çekebilirsiniz.
Yaz dönemlerinde pazartesi günleri sabahın çok erken saatlerinde yukarı çarşıda kurulup en geç öğlene doğru biten geleneksel yerli pazarda dolaşırken Buldan’a özgü sebze ve meyvelerden; beyaz incir, sultaniye ve beylerce üzümü, kıryer domatesi, Kadıköy patlıcanı, Karabalık ve Emceli biberi, Eldirek bamyası, Yayla fasulyesi, yerli sıyırma, yerli salatalık, Çağış acuru, şirvanlı erik, küpeli erik, top kabak alıp bu harika lezzetlerin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu alışveriş sırasında biraz nefeslenmek, yorgunluk atmak için Süleyman İnan’ın babadan kalma tarihi kahvesinde çayınızı ya da kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Öğleden sonra saat dört buçuk beş gibi Yukarı Park’ın üst yolundan yürüyüp Dokuma Pazarı Caddesi’ne ulaşıp sağlı sollu muhteşem evleri kendinize dekor yapıp güzel fotoğraflar çekebilir, bu cadde üzerindeki sanat galerilerini ziyaret edebilir, el dokuması ürünlerin satıldığı küçük dükkânlardan alışveriş yapabilirsiniz. Sonra da Dokuma Pazarı Caddesi’nin köşesindeki Mehmet Gökçe’nin tarihi fırınından sütlü simit alıp, isterseniz Yukarı Park’ da, isterseniz restorasyonu ve yeni işletmesi ile ayağa kalkmış, gençlik yıllarımızın önemli mekânı tarihi Yukarı Kulüp’de, Zafer Gazozu veya Buldan kese yoğurdundan yapılan ayran eşliğinde fırından az önce aldığınız sütlü simidinizi afiyetle yiyebilirsiniz. Ardından eski hükümet konağı ve cezaevinin restore edilmesi ile ortaya çıkan Belediye el sanatları ve kültür merkezi; Belküm’ü ziyaret edebilir, sonra da Zehrenti bölgesine doğru bir yürüyüş yapıp bazıları restore edilmiş ama birçoğu yorgun ve onarıma muhtaç ahşap evlerin yanından, dar sokaklardan ve dik yokuşlardan çıkarak restorasyonu tamamlanan muhteşem konaklardan, önce Dr. Behçet Uz konağını, sonra da çay kaşına doğru aşağıya inip Talat Tarakçı Konağı’nı görebilirsiniz. Bu konakların içlerinin de tüm Buldanlılar ve misafirler tarafından görülebilmesi için Buldan Belediyesi’nin daha fazla vakit kaybetmeden bir an önce bu konakları değerlendirmesi, el sanatları ve kültürel etkinlikler anlamında kullanıma kazandırması gerektiğini düşünmeden geçemezsiniz. Yeri gelmişken Dr. Behçet Uz Caddesi üzerinde hastane köprüsün iki yanında bulunan Buldan ve Türkiye tarihinde iz bırakmış iki değerli hekim Dr. Behçet Uz ve Dr. Abdullah Sayıner’in heykellerinin süratle revizyona tabi tutulmaları, belirgin hale getirilmeleri, mermer kaidelerinin yenilenmesi, koruyucu çerçeve içine alınmaları, geceleri ışıklandırılmaları, isim plaketlerinin yapılması gerektiğini ahde vefa duygusu gereği düşünmeden edemezsiniz.
Doğal güzellikleri üst seviyede olan Yukarı Vakıf ve Yayla Gölü, akşamüzeri ve gece saatlerinde keyifli bir akşam yemeği için bulunmaz mekânlar. Eğer yemek için Yayla Gölü’ne çıkarsanız göl çevresinde yürüyüş yapabilir, kazların ve atların fotoğraflarını çekebilir, yaklaşık 1200 m. rakımda bol oksijeni ciğerlerinize doldurabilir, Cafer Baba’nın manda yoğurdunun ve mezelerinin, yayla köylerinde yapılan meşhur keçi peynirlerinin tadına bakabilir, dostlarınızla keyifli bir yemek sohbeti gerçekleştirebilirsiniz. Şayet Yayla Gölü’ne sabah çok erken saatlerde çıkarsanız doğanın sesini dinleyebilir, bir kuş cenneti vasfındaki Yayla Gölü’nde ve çevresinde çok sayıda kuşun ve endemik bitkinin fotoğrafını çekebilir, bu esnada Doğal Hayatı Koruma Derneği Başkanı Sait Yalçın’ın objektifinden sosyal medyaya yansıyan muhteşem doğa fotoğraflarını hatırlayabilirsiniz.
Sıcak yaz günlerinin akşamlarında serinlemek, keyifle çay kahve içmek için Kestane Deresi çay bahçesini, Talat Tarakçı Parkı’nı (Aşağı park) veya Yukarı Park’ı tercih edebilir, buralarda çok sayıda tanıdığınızla karşılaşabilir, güzel sohbetler ve paylaşımlar yapabilirsiniz. Kestane Deresi’ nde çay bahçesi ile birlikte yıllarca hizmet veren restoran bölümünün uzun zamandır kapalı olması bir burukluk yaratmakta. Buldan kültürünün kadim mekânlarından olan Kestane Deresi restoranının bir an önce eski günlerdeki gibi faal hale gelmesi önemli bir eksikliği ortadan kaldıracaktır.
Perşembe günleri kurulan büyük Buldan Pazarından, Pazartesi gününün eksiklerini tamamlayabilir, bu pazarda çevre ilçelerden ve köylerden gelen lezzetlerden satın alabilirsiniz. Eski hal binasının yerine yapılan peynir pazarında çok çeşitli peynirler, tereyağları, sadeyağlar, kese yoğurtları, bakraç yoğurtları bulabilirsiniz. Zeytinci Halil Yalabıkoğlu’nun tezgâhına uğrayıp çeşit çeşit zeytinlerin tadına bakabilir, bu katkısız doğal zeytinlerden ve önceden sipariş vermek koşuluyla sızma zeytinyağından alabilirsiniz.
Buldan’da pek çok evde tam buğday unundan yapılan yufkalardan alabilir, közlenmiş patlıcan, zeytinyağında az kavrulmuş soğan ve biber ile kıryer domateslerini bu yufkanın arasına koyabilir, üstüne keçi peyniri doğrayıp Buldan’a has tatlardan olan koyu erik ekşisi ile birlikte dövülmüş çitlembik ekleyerek dürüm yapabilirsiniz. Balcan soğan olarak bilinen bu yöresel yemeği birkaç kez yemeden Buldan’dan ayrılmamanız gerektiğini bilirsiniz.
Tam buğday unundan yapılan ev yufkalarının içine tereyağı ve bol ceviz konularak özel tepsilerde pişirilip tatlandırılan Buldan’ın ünlü Saraylı tatlısının tadına bakmak için Ragıpbey Sokak’ta Muhtar Yusuf Sağ’ın kapısını çalabilirsiniz.
Ege’nin meşhur otlarını ve yeşilliklerini, mevsime göre hangileri varsa karıştırıp, taze peynir veya lor, yumurta ve zeytinyağı ile harmanlayıp çok sayıdaki pide fırınından isterseniz Hilmi Demirlioğlu’nun, isterseniz Zeki Dinmez’in fırınına, isterseniz de Karşıyaka veya Kızılay fırınlarından birine ya da bir başka Buldanlı ustanın fırınına götürebilir, usta fırıncıların taş fırınlarda pişirdiği sıcak otlu pidelerin keyfini çıkarabilirsiniz. Artan pidelerin ise ertesi sabah kahvaltıda çayın yanında soğuk olarak da çok lezzetli olduklarını görürsünüz.
Aynı taş fırınlarda kuzu etli ve bol sarımsaklı olarak toprak güveç içine hazırlanan ve odun ateşinde ağır ağır pişirilen Buldan gövecinin tadına bakarsanız, emin olun unutamazsınız.
Eğer Ramazan ayında Buldan’da bulunma fırsatınız olursa, yine bu taş fırınlara giderek Buldan kültürünün Ramazan simgelerinden olan tatlı maya, tırnaklı pide ve sarma kadayıfın tadına bakmanız gerektiğini bilirsiniz.
Yaz günlerinde bir akşamüstü Kestane Deresi 'nin alt yolundan kıvrıla kıvrıla yukarı doğru çıkıp Toprakçıkaşı tepesine ulaşabilir, bu tepeden muhteşem Buldan manzarasını doyasıya seyredebilir, Toprakçı' da neşe içinde sohbet halindeki güzel insanlara bir merhaba diyebilirsiniz.
Yenicekent Mahallesindeki Tripolis Antik Kenti’ne yaklaşık 10 dakikalık bir araç yolculuğu ile ulaşabilir, kazı çalışmaları devam eden bu muhteşem kenti ziyaret edebilirsiniz. Benim bulunduğum günlerde üzüm festivali dönemi olduğu için iki gün boyunca Yenicekent’e gittim. Gündüz saatlerinde pazar yeri havasından öteye geçememiş, adı üzüm festivali olduğu halde bir nokta haricinde üzüm göremediğim bu festivalin daha nitelikli bir hale dönüştürülmesi gerektiği eleştirisinde bulunmadan geçemeyeceğim.
Son bir yıl içinde yapımları tamamlanan saat kulesi ve Belsam binasının yıkılması ile boş kalan meydana yapılan süs havuzu ve oturma grubu bölümü ve Çarşı Caddesi’nde kesme taşlar kullanılarak yapılan yollar ve kaldırımlar elbette ki şehre güzellik katmak düşüncesiyle planlanmış, saygı duyuyorum. Ancak benim kanaatime göre Buldan’ın geleneksel mimarisine uygun olması açısından mermer ve beton yerine doğal taşların, kayrak taşlarının, özellikle de ahşap malzemelerin kullanımına ağırlık verilmesinin, saat kulesindeki dijital ekranların yerine mekanik saat kullanılmasının restorasyon estetiği ve bütünlüğü açısından daha uygun olacağı şeklindeki düşüncemi de paylaşmadan geçmek istemiyorum. Fakat tarihi Çarşı Camii’nin duvarına bitişik dükkânların kaldırılarak, cami mimarisinin ortaya çıkarılmış olmasını takdirle karşıladığımı ayrıca belirtmek isterim.
Sözün özü, Ağustos ayında Buldan’da olmak çok güzeldi. Öncelikle Buldan’ın en uzun soluklu yerel gazetesi, gazetemiz Buldan’da Yaşam’ın yayın yönetmenleri ve köşe yazarları olarak eksikler olsa da bir araya gelip, çay sohbeti yaptık bu benim için çok değerliydi. Hele de bu buluşmanın yenilenen tarihi Yukarı Kulüp’ de olması benim için ayrıca önemliydi. Aynı sokağın çocukları olarak birlikte büyüdüğümüz Buldan Belediye Başkanı Mustafa Fahri Şevik ile Belküm’de bir arada olup Buldan üzerine uzunca sohbet etmek, Buldan’a değer katacağına inandığım düşüncelerimi kendisine aktarmak ve bu konuda olumlu geri dönüşler almak çok güzeldi. Çocukluk ve gençlik yıllarımdan, özellikle Akın Lisesi’ndeki öğrenciliğimiz döneminden bu yana bağlarımızın hiç kopmadığı dostlarımla buluşup güzel vakitler geçirmek, ailece birlikte bir şeyler yemek, içmek çok keyifliydi…
Eylül ayının ilk günlerinde serin bir İstanbul sabahında bu yazımı yazarken, Buldan’ımızın sıcakkanlı ve samimi insanlarına selamlarımı iletiyor, Buldan için yapılan her türlü olumlu katkı ve yatırım için emeği geçen resmi ve özel tüm kesimlere teşekkür ediyorum. Buldan’ın daha fazlasını ve daha güzelini hak ettiğini düşünüyorum. Bizler Buldan ile ilgili düşüncelerimizi, tespitlerimizi ve taleplerimizi dile getirmeye ve yazmaya devam edeceğiz. Yapılan çalışmaları yeri geldiği zaman takdir edecek, yeri geldiğinde de eleştireceğiz. Daha güzel sonuçlara varabilmek için işin doğasında övgü de olacak, eleştiri de…
Buldan için olmazsa olmaz olarak gördüğüm, defalarca ifade ettiğim ve bu köşede de çok kez yazdığım birkaç konuyu tekrar hatırlatmak istiyorum:
Buldan’ da mutlaka bir ‘’Kent Müzesi’’ kurulmalıdır.
Prosedür süratle tamamlanarak Buldan için ‘’Sakin Şehir’’ unvanı alınmalıdır.
Restorasyon ve sokak sağlıklaştırması çalışmalarına daha fazla hız verilmelidir.
Dokuma Pazarı Caddesi’nin devamında, Yukarı Park lokalinin arka sokağındaki küçük dükkânlar Buldan kültürü ve el sanatlarına yönelik faaliyetler için canlandırılmalı, bu sokakta da hareketlilik sağlamak için belediyemiz öncülük etmeli, gerekirse maddi destekte bulunmalıdır.
Buldan Festivali, adı üstünde Dokuma Kültür ve El Sanatları Festivalidir. Panayır havasından vazgeçilmeli, kültür ve el sanatları dokusu ön plana çıkarılmalıdır.
Yenicekent Festivali’ nde de üzüm çok daha ön planda tutulmalı, Tripolis Antik Kenti’nin bilinirliğinin arttırılması için daha fazla gayret gösterilmelidir.
Kenti güzelleştirmek için yapılan çalışmalarda Buldan’ın mimari dokusuna uygun doğal taşlar, ahşap detaylar ve figürler tercih edilmelidir.
Buldan Deresi’nde temizlik çalışması yapılmalıdır. Bu konuda çok geç kalınmıştır. Derenin sınır duvarları ve köprüler geleneksel mimariye göre revize edilmelidir.
Coğrafi işaret alan Buldan Bezi ve Alandız Kestanesi gibi, Buldan’a özgü olan diğer ürünler ve bitkiler için de gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
Buldan’a daha fazla yerli ve yabancı misafirin gelmesi, böylece Buldan esnafının daha fazla gelir elde etmesi için tanıtım ve reklam faaliyetlerine devam edilmedir.
Doğal güzellikleri, el sanatları, yüz yıllardır süregelen dokumacılığı, Buldan bezi, kent kültürü, tarihi evleri ve sokakları, kendine özgü lezzetleri ile ünlü Buldan’ımıza ve çalışkan, üretken, misafirperver, yurtsever, vefakâr, sıcakkanlı ve içten tüm Buldanlılara selam ve sevgilerimi iletiyor, bu vesile ile Buldan’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıl dönümünde 4 Eylül Kurtuluş Bayramımızı gönülden kutluyorum.
Yemin ediyorum arabaya atlayıp güzel Buldan'ımıza gidesim geldi. Eksisiz bir turizm rehberi olmuş. Kalemine sağlık
Teşekkürler Sadettin Abi, inşallah aynı zamanda, özellikle bir Ağustos ayında Buldan'da bulunma fırsatımız olur da birlikte gezeriz.