Halk arasında, deride oluşan kaşıntılı mantar hastalığı olan temre olayında kişinin derisi kızarır ve pul pul dökülür. Eski inanışlarda ‘OCAK’ denilen kişiler hastaya dua okuyarak yada su, çamur, tükürük sürerek, bazı sözler söyleterek, muska yazarak… vstedavi ederlermiş.
1929-1949 yılları arası osmanlı türkçesinin yasaklanıp latince türkçenin yerleşmesi için devlet politikası olarak kuran-ı keriym okumanın, ezanı arapça okumanın yasaklandığı yıllar… Normalde bu uygulamayı devlet memurları yaparken halktan bazı kişilerde akıllarınca devlet memurlarına yardımcı oluyoruz diye, hani ‘Kraldan fazla kralcı’ denilen ve tarihin her devrinde her yerde görülen tiplerden birileri, halk arasında ispiyoncu lakaplı kişi de nerede kuran okuyan varsa, ezanı arapça okuyan varsa gider kaymakama bildirirmiş. Kaymakamın 17 yaşında yetişkin bir kızı varmış. Bu kızın kasıklarında Temre oluşmuş. Gün geçtikçe büyüyormuş. Zamanın tıp doktorları, ottan ilaç yapan doktorlar çare bulamamış. Kaymakam durumu ispiyoncuya anlatmış. İspiyoncu halk arasında hastalığa çare ararken herkes Karabalık (Hasanbeyler) köyündeki Molla Ahmet hocaya gidilmesini salık verirmiş. Hocalara nefreti olan ispiyoncuda muska yazıyor diye hocayı dama tıktırmak (hapis ettirmek) için fırsat kolluyormuş. Karabalık köyünün iskender mahallesinde Molla Ahmet hoca (Ahmet Kaya, 1883-1973)denilen bir zat yaşarmış. Buldanda Molla Bekir medresesinde okumuş köyünde çiftçilik yaparmış. Atalarından gelen ‘’Temre ocağı’’ yetkisi varmış. Molla Ahmet hoca bir Perşembe buldana pazara gelirken yolu üzerindeki kaynarca çeşme yanında eşeğinden inmiş hayvanını sulamış. O yıllarda, Türkiyenin büyük sağlık meselelerinden olan Sıtma hastalığı için oluşturulan sağlık ekibi, köylere ilaçlamaya giderken çeşme başında dinleniyormuş. Molla Ahmet hoca eşeğine binmek üzereyken yakındaki çadırdan bir yörük anası elinden tuttuğu kızçocuğu ile hocanın yanına gelmiş. Hocaya birşeyler söylemiş. O da birkağıt yazmış eline vermiş. Bu olayı gören sıtma mücadele memurları şehre dönüşte durumu ispiyoncuya söylemiş.
Hem kaymakamın kızının derdi için söylediği hemde sıtma mücadele memurunun söylediği aynı günlere rastlamış. İspiyocu nefret de etse durumu kaymakama anlatmış. Rahatsızlığı ilerleyen kızının dermen bulması için Molla Ahmet hocaya gidilmesine karar vermişler. Kaymakam durumu hanımına anlatmış hanımı hocanın hemen getirilmesini istemiş. İspiyoncu bir arkadaşına rica ederek hocanın ne yapıp edip kaymakamın evine gelmesi için gönlünün edilmesini istemiş.Arkadaşı, Perşembe günü şehre alışverişe gelen Molla Ahmet hocayı Pazar yerinde bularak durumu anlatmış. Molla Ahmet hocanın korkudan rengi sararmış hemen reddetmiş. Çünkü bu bir tuzak olabilir, kendini dar ağacında yada damda (hapiste) bulabilirmiş. Arkadaşı her türlü teminatı vererek Molla Ahmet Hocayı ikna etmiş.
Hafta içinde Çarşamba günü sabah namazından sonra, Paşalıların hanındaki kahvehanede buluşma kararlaştırılmış. Molla ahmet hoca gece yarısı evinden çıkmış sabah namazını Güroluk camiinde kılmış paşalıların hanına varmış. İspiyoncu ile arkadaşıda erkenden gelerek kahve hanede bekliyormuş. Molla Ahmet hoca hanın kapısından içeri girince ispiyoncunu arkadaşı hocayı camdan görmüş. Hemen avluya çıkmış. Molla Ahmet hocanın eşeği hancıya teslim edilmiş. Kahvehaneye girdiğinde Molla Ahmet hoca ispiyoncuyu görünce elinde olmayarak korkmuş. İspiyoncunun masasına oturmuşlar. İspiyoncu birde durumu kendisi anlatmış. Sözünün sonunda tehdit etmeyide ihmal etmemiş. ‘’Kız iyileşirse ecelinle ölünceye kadar sana zararımız olmaz. Eğer iyi olmaz ise kendinş dar ağacında bil ! ‘’.
Birlikte kaymakamın evine gitmişler. Molla Ahmet hoca kaymakamın karısından ; sarı üslük eni boyu 2 karış bez parçası, su , kopya kalem, 2 ,ihtiyar kadın getirilmesini istemiş.Sarı üslük ile kendi gözlerini başının arkasından sıkıca bağlatmış. Kız ve 2 ihtiyar kadından başka herkesi dışarı çıkartmış bez ıslatılarak genç kızın kasığına örtülmüş ihtiyar kadınlardan biri kalemi hocanın eline tutuşturmuş. Hocanın elinden tutarak hocanın tarifi gibi kalemin ucunu ıslak bez üzerinde gezdirmiş, bu arada Molla Ahmet hoca iyi geleceğine inandığı ayetleri duaları okuyormuş. Halk ocak olan kişinin hastalığı iyi edeceğine inanır. Daha tedavinin başında kalbini bozarak ‘’bundan fayda gelmez’’ diye düşünenlerinde iyi olmayacağına inanılır.
İşlem bitince Molla Ahmet hoca üç Çarşamba gelerek okuyacağını söylemiş, gitmiş. Daha ertesi Çarşamba gelmeden yıllarca süren hastalık 3 gün içinde geçmiş genç kız iyileşmiş.Genç kız ana babasına şöyle demşiş ‘’ Molla Ahmet hocayı hemen bulun getirin elini ayağını öpeceğim !’’ ertesi Çarşamba Molla Ahmet hoca eve geldiğinde korka korka içeri girmiş. Genç kızın iyileştiğini öğrenmiş kızın annesi yapyığı yemekleri ikram etmiş. Genç kızs hocanın elini öpmüş. Kaymakam ise Molla Ahmet hocaya imzalı mühürlü şöyle bir yazı vermiş;’’ T.C. Devleti hudutları içinde hertürlü faaliyeti serbesttir. Rejim için tehlikesi yoktur.’’ Molla Ahmet hoca yazıyı alarak köyüne dönmüş mütevazi hayatına devam etmiş.
İspiyoncu demokrat parti iktidara gelince edindiği serveti ile evinide satarak ailesini almış istanbula göçmüş birdaha buldana gelmemiş.
KAYNAKÇA: Ahmet GÖKÇE -1932 - MUSTAFA GÜR 1936