1957 senesi. Dört Eylül Cumartesi günü. Buldan’ın Dört Eylül düşman işgalinden kurtuluşunun kutlama programı yapılıyor. Programın Alanyazı’daki resmi bölümü gerçekleştirildikten sonra protokoldeki kişiler ve halk eğlence bölümü için Kestane Deresi ve Vakıf alanına giderler. Mehmet Türe Belediye Başkanı olduğu dönemde Vakıf alanına çam fidanları diktirmiştir. Çam fidanları küçük olduğu için insanlardan zarar görmesin diye, altı sene güreş müsabakaları ve diğer eğlence etkinliklerinin Aşağı Vakıf’ta şu andaki Müftü Suyu çeşmesinin 50 metre güney tarafındaki meydanda yapılması uygun görülmüştür. Sertler Çeşmesi ve bunun 20 metre batısındaki Müftü Suyu Çeşmesi çevresi bu etkinliklerde kullanılmıştır. O zamanlar yağlı güreşler yapılmıyor, karakucak güreşleri yapılıyordu. Güreş tutacak insanlar özellikle Aktaş’dan (Mestan’dan), Musakolu’ndan, Eldirek’ten, Gülalan’dan, Karabalık’tan (Hasanbeyler), Bozalan’dan gelirlerdi. Sabahtan hava günlük güneşlik olduğu için satıcılar Küçük Vakıf’ta sergilerini açmışlardı. Nişanlı gençlerin aileleri uygun bir bahçe kenarında hazırlamışlardı. Saat 11’den sonra karakucak güreşlerini halk sabırsızlıkla bekliyordu. Ancak saat 11’i geçtikten sonra hava bulutlanıyor, 10 dakika içinde fırtına, rüzgar, yağmur başlıyor. Küçük Vakıf’a gelenler şaşkınlık ve telaş içindeler. Çevrede yağmur ve fırtınadan korunabileceği tesisler olmadığı için ani gelen yağmur herkesi ıslatmıştır. Vakıf bölgesinin güney ve batı bölgelerini çevreleyen Karapınar bölgesi ve Akyar tepelerine yağan şiddetli yağmur derelerde sele dönüşmüş, iki dere Büyük Vakıf ile Küçük Vakıf arasına birleşerek kuvvetli bir sele dönüşmüştür. Ani yağan yağmur ile ıslanan insanlar şimdi de deredeki selden geçebilme telaşına düşmüşlerdi. Dondurmacı Eksin Mehmet Salih Tüner Küçük Vakıf’ta, derenin ortasında bulunan içi geniş bir oyuk şeklindeki (tahmini 4 metrekare) koca çınar ağacının dibine tezgahını kurmuş, bez çadırını gerdirmiştir. Dört Eylül’de pehlivan güreşi izlemeye gelen insanlara; dondurma, karlama, şerbet satmak için hazırlıklarını bitirmiş müşterilerinin gelmesini bekliyor. İnsanların sergiye dikkatini çekmek için bir taraftan silindirini çeviriyor, bir taraftan da şiirler, maniler söylemekte ve okumaktadır. Yağmur başlayınca bir kısım halk çadır var diye dondurma sergisinin altına sığınıyor ancak biraz sonra sel tehlikesi oluşunca çadır altındaki insanları daha güvenli bir bölge olan Sertler Çeşme ve Müftü Çeşmesi’nin bulunduğu yamaç bölgeye taşıma işine başlanıyor. Dereden kuvvetli sel akmaktadır. Asayiş için gelen jandarmalar halkı deredeki selden karşıya geçmesi için yardımcı olmaktadırlar, ancak askerler fazla güçlü değildirler. Dondurmacı Eksin Mehmet Salih, iki metre boyu, 120 kilo ağırlıktaki güçlü yapısı ile selden geçişlerde askerlerin yardımcı olamadığı insanların karşıya geçmelerinde yardımcı olmuştur. O günü yaşayan bir bayan (Z.A) O günü şöyle anlatıyor: “Ben ailemin yanındaydım. 14 yaşındaydım. O güçlü erkek, benden iki yaş küçük kardeşimle beni birer koltuğunun altına aldı, dizine kadar sıvadığı paçaları vardı, yalınayak bizi karşıya geçirdi. Güreş meydanında ancak birkaç güreş yapılabilmişti. Yağmur sonrası halk dağılmış, nişanlılar kebapları Vakıf’ta yiyememişti. Dondurmacı Eksin Mehmet Salih hazırladığı dondurmasını, eşeğine sararak eve getirmiş, ücretsiz olarak komşularına dağıtmıştı. İlk çocuğu oğlu Musa daha 7 aylık idi. Dört Eylül’den iki gün önce Buldan’ın takva insanlarından Emcellili Seyman beş on defa Vakıf ile Kestane Deresi arasında gider gelir, yüksek sesle kendi kendine şöyle dermiş “Afatsız ver yarabbim ! Afatsız ver yarabbim!“. Yol kenarındaki evlerde oturan insanlar Seyman’ın bu sözlerini duymuşlar ancak bir anlam verememişler… KAYNAKÇA MEHMET SALİH TÜNER 1930