ÖRDEK AVI
Yıl 1957. Ocak ayının 8, Pazar günü. Bir gün önce süren kadirin hanında şekercilerin kahvehanesinde, yayla gölüne ördek avına gitmeye karar veren arkadaş gurubundaki bazı isimler şunlar : Balının İbrahim, Öküz Asım, Macur Sait, Kelağa İbrahim, Cabar Süleyman, terzi kadir, marangoz Ethem. Bir kaç gün önce kar yağışı olmuş. Sabah saat 04:00de Abbas camii önünde avcılar buluşmuş. Yaya olarak yola cıkmışlar. Gün doğmadan 47dk önce göl kıyısına varmışlar. Göl kıyısındaki Kümelerde yerlerini almışlar. Ördeklerin uçmasını beklemeye başlamışlar. Bir süre bekleyince, Ballının İbrahim’in aklına bir fikir gelmiş. Fikrini arkadaşlarına açmış. Onlar da deneyelim demişler. Ballının İbrahim iç donu kalıncaya kadar üzerinde ne varsa çıkarmış. Çantasında taşıdığı 2 metre kadar uzunluğundaki kalın ipin bir ucunu beline dolayarak sıkıca bağlamış. Eline 1 metre uzunlukta Kargı (kamış) almış, suyun içine girmiş. Arkadaşlarına şöyle demiş ‘’ Şimdi ördekler uykudadır. Suyun içinde kurbağa gibi giderek, silah atmadan, ördekleri canlı yakalayacağım! ‘’ Kamışın bir ucunu ağzına almış diğer ucunu suyun dışında tutmuş, böylece soluk alıp vermiş suyun içinde ilerlemeye başlamış. Beline bağladığı ipin diğer ucunu tel tel ayırarak ördekleri ayaklarında bağlamaya başlamış. Fakat sakar bir avcının tüfeğini ateşlemesiyle, ördekler ürkmüşler başlamışlar havalanmaya. Tabi ki pek çok ördek havalanınca, kaldırmışlar Ballının İbrahim’i gök yüzüne. Ördekler gölün üzerinden batıya doğru uçmaya başlamış. Bizim avcı Ballının İbrahim de, gökyüzünden arkadaşlarına şöyle seslenmiş ‘’ ve gidince, bizim hanıma söyleyin, beni merak etmeyin. Ördekler beni Ödemiş-Bozdağ’a indirir. Ben de akşama İzmir arabası (Sönmez Turizm) ile eve dönerim.! ‘’
GENC İHTİYAR
Belediye Çavuşu Abdullah Orak , akşam yemeğini yemiş, evinden çıkmış , kahvehaneye gidiyormuş. Zemheri zamanı, hava çok soğuk, yollardaki su birikintileri buz tutmuş, yolda zor yürünüyormuş. Abdullah çavuş yolda giderken Ballı’ nın İbrama rastlamış. Bu soğukta nereye gittiğini sormuş. “Evinde sıcacık sobanın başında otursan daha iyi olurdu!” demiş. Ballı’nın İbram derin bir oh çekmiş, dertleşecek birini bulduğunu düşünerek ayak üstü başlamış konuşmaya :
-Abdullah Çavuş , evlendiğimizin ilk senelerinde, arkadaşlarla kahvehanede buluşacağız diyerek evden çıkmak istediğimde, karım “İbram hava çok soğuk, hasta oluverirsin!” der, yaz kış evden bırakmazdı. Şimdi aradan yıllar geçti ihtiyarladım. evden çıkmak istemiyorum. Ama, hanım evden gitmemi istiyor. Bu soğukta, bu yağışlı havada dahi ‘’İbram hava çok güzel, hava açık, hadi kahvehaneye git, evde karılar gibi oturma!’’ diyoır. Az önce de beni, buna benzer sözler söyleyerek kahvehaneye gönderdi.
40 KEKLİK – 41 SAÇMA
Ballı’nın İbram arkadaşlarıyla keklik avına gitmiş. Bir keklik alayına rastlamışlar. Keklik alayı havalanınca, Ballı’ nın İbram tüfekle nişan almış, keklik alayına doğru ateş etmiş. Kırk tane keklik vurularak yere düşmüş. Tüfeğin fişeğinde kırk bir adet saçma varmış. Tek saçma sivrisinek gibi havda vızlayarak habire dolaşıyormuş. Avcılar, Ballı’ nın İbrama sormuşlar ‘’İbram, bu saçma niye vızlayıp sağa sola gidiyor?’’ Ballı’ nın İbram şu cevabı vermiş ‘’Etrafta başka keklik var mı onu arıyor!’’
Kaynakça : Kelağa İbrahim Üstün (1922-2001), Totocu Turgut Erensoy (1928)