Zamanını bahrinde Tatarlar mahallesinde Çerçi Hâvız lakabıyla tanınan hitabeti ve çenesi kuvvetli, etrafını etkileyen, kendisini dinleten, karşısındakini kandırabilen biri yaşamış. O zamanlar camii hoca ve müezzinlerine maaş bağlanmadığından, bu işleri yapanlar amme işi olarak gönüllü olarak yaparmış. Düğün ve sünnetlerde mevlüt okur, cenazelerde telementevfik çeker, beş on kuruş verirlerse; onunla geçinmeye çalışırmış. Ama bakmış bu şekilde yaşamak zor, seyyar satıcı olmaya karar vermiş. Yatağan’dan çakı, bıçak, makas ne üretiliyorsa getirip, köy köy dolaşıp satmaya başlamış. Biraz para kazanmaya başlayınca, Denizli’den aldığı av tüfeklerini ve saat çeşitlerini de eklemiş. Çerçi Hâvız at, araba gibi vasıta kullanmazmış. Saatleri kollarına dizer, tüfekleri omzuna asar, bıçakları kınlarının içinde belinde, makas ve çakıları cebinde taşırmış.
Vardığı köyün kahvesine girer, orada yaptığı konuşma, hitabet gücü sayesinde herkese bir şeyler satarmış. Mal almak isteyen, ancak parası olmayan köylülere de “ Evinde işime yarayacak antika veya tarihi eşyan varsa getir. Takasa gireriz. Yalnız pahada ağır, yükte hafif şeyler getirin. Girer, çıkarız” dermiş. Antika veya tarihi eşyası olanları mutlaka ikna eder, ellerinden ucuza takasla alırmış.
Takasta aldığı bu eşyaları biriktirir ve yılda bir, iki kez İzmir’e gider. Kemeraltı Çarşısı’nda antikacı bir Ermeni’ye sıkı pazarlıklar sonucu memnun edici fiyatlara satarmış.
Değerli eşyalarının yok pahasına ellerinden alındığını geç de olsa fark eden köyün biri, Hâvız’a bir oyun oynamaya karar verirler ve uygulamaya geçerler hemen. Köyde bir ev inşaatı için, komşu köyden gelen çatı ustasını işin içine katarlar.
Günün birinde Çerçi Hâvız o köye gelir. Kahvede toplanan köylüler adına konuşan muhtar “ Komşu köyden gelen bir çatı ustası çalışıyor köyde. Onların köyünde çok değerli antikalar bulmuş bir yakını. Bir görüş kendisiyle istersen” Bu habere çok sevinen Çerçi Hâvız, hemen inşaatta çalışan ustanın yanına gider. Ustayla tanışır ve köyünde neler olduğunu öğrenir. Usta “Benim burada bir aylık bir işim var. Gelecek ay bizim köye gel. Beni bul. Ben sana yardımcı olurum.” Der. Bir ay sonra Çerçi Hâvız o köyün yolunu tutar. Çatı ustasını bulur. Usta onu kahveye götürür. Orada bekleşen köylüler sahte para ve sikkeleri ona satarlar. Bu alışverişten çok memnun ayrılan Hâvız en kısa zamanda aldıklarını İzmir’e götürür. Ermeni antikacıdan iyi bir para almayı hesaplamaktadır. Antikacı Hâvız’ın getirdiği malları güzelce inceler. “ Kaç para bekliyorsun?” “ En az yüz lira verirsin herhalde!” “ Bunlar sahte. Bir lira bile vermem.” Tufaya geldiğini o an fark eden Hâvız “ Kaybettiğim paraya yanmıyorum. Buralara kadar boşuna gelmişim, ona yanıyorum.”
Bu olaydan sonra köylerden antika toplamayı bırakır.
Ben buldan da yaşıyorum.Ve yasadoligim mahallenin efsanesini yazacaktim Yardımlarınızı için teşekkürler SENİ SEVİYORUM BULDAN