Geçen sayıdan devam…
1950 yıllarının en büyük olayı diyelim Dr. Abdullah Beyin ve Buldan halkının imece usulü ile yapıp meydana getirdiği yukarı hastanenin merhum Adnan Menderes’in 1958’de açmaya geldiği zamandı. Yıkılan eski belediye binasının altında kürsü kuruldu ve Buldanlılara hitap etmişti. Muhteşem bir insan ve sevgi seli vardı. Yukarı hastaneye belki 1 saatte ulaşılabilmişti, defalarca yolu kesilmişti.
O zamanlar mahallenin belki yarısından fazlasının evlerinde elektrik ve sular yoktu, bu haneler mahallenin çeşmesinden su taşır, ihtiyaçlarını karşılardı. Dokumacılıkla uğraşanlar, mahallenin çeşmesi başında sırayla ipliklerini haşıl ve boya işlemlerini yapıp, mamullerini hazırlarlardı.
Ya, işte gençler bu yaşananlar büyüklerimizden dinlemediyseniz anlattırın o günleri ve bu günleri karşılaştırın ki kendinizi bu aşırı tüketim hastalığından kurtarmaya çalışın. Bu insanlar yama dönemini yaşadı. Genelde evlerin küçük veya bahçeleri vardı. Sebze ve meyve yetiştirirler, yayla gölünün suyuyla civarcılar vasıtasıyla sulanırdı. Çocukların kendi imkânlarıyla oyuncaklar yapıp, oynadıkları dönemlerdi. Tuğladan otobüsler yapıp, kumda oynamak, cam bilye ve mazı, çelek çomak (özellikle nar ağacından olur), kazık, topaç çevirmek, çember çevirmek, kaydırak, beş taş, kiremitle betona damalar çizip 9-16 dama oynamak, kızlara bezden bebekler dikilir, kömürden kaş, göz çizilirdi. En güzeli de yalın ayak çapıt top peşinde koşmak oynarken, başparmağı taşa vurarak kanatmak ve kanın üzerine bir avuç kum dökerek oynamaya devam etmek.
Şimdi mümkün mü bunları yaşamak? Zamane çocukları olsa hasta olup yataklara düşerler. Bizler o zamanlar mikroplara karşı şerbetliydik.
Evlerinde elektrik bulunmayan birçok arkadaşımız, bizler ortaokulda okurken geceleri sokak lambalarının altında ders çalışıp, ödevlerini yaparlardı. Ama bu arkadaşlarımız okudular ve başarıp çok iyi bir yerlere geldiler.
Bir öğretmen emeklisi arkadaşım geçen sene beni ziyarete geldiğinde sohbet esansında, yokluktan bir hafta darı kavurmasıyla okula gittiğini ve dudaklarının yara olduğunu anlattı.
Nerde düğün zamanı davetiyeler evin çocuğu Buldan’ın altını üstünü dolaşır, nerde hısım akrabası varsa çağırırdı. Zengin ailelerin bu görevi yapan Hörü teyzemiz vardı. Hane hane dolaşıp düğüne davet ederdi. Buldan’ın çok kahrını çekti. Hele birde aslen Sarayköylü olan Süreyya teyzemiz vardı ki, kendisi eski reisimiz Ethem Tümbay’ın arastasında otururdu. Genç kızlar Süreyya teyzesiz gelin olmazlardı. Hele bir de bahşişi bol aldıysa maşallahı bülbül gibi şakırlardı. Bizde bekâr oğlu vardı biraz şehla gözlü temiz bir insandı. Numune Kardeşlerin sinemasının cumartesi, pazar aile matinaların reklamın mahalle aralarında özel bir hunisiyle yapardı. Bir tarafında koluna taktığı camekânlı kutusuyla nane şekeri, sakız, nohut, çekirdek satardı. 1960, ihtilali olmuş memleketin diğer yerlerinde olduğu gibi Buldan’ımız da işsizlikten etkilenmiş ufak ufak dışarıya göçler başlamıştır. Fırsatını bulanlar büyük şehirlere kendini atmış, ekmeğini oralarda aramaya başlamıştır. 1960 yıllarının ilk yarısındaki en büyük fırsatı, yurt dışına işçi göçlerinin başlamasıdır.
Devam edecek…
Dostumuz ve kardeşimiz Ahmet Gökmen anısına…
Kendisiyle 50 seneye yaklaşan bir dostluğumuz vardı. Gençliğimizden bu güne kadar çok güzel, özel anılarımız olmuştur. 1973 yılında maceralı bir yolculuktan sonra Antalya’nın Kaş kazasına, nikahı için gitmiştik. Değerli eşi oralıdır, ailecek görüşürdük. Her bayramda, yılbaşlarında, kandillerde, anneler günlerinde tüm arkadaşlarımızı mutlaka arardı.
Kendisi tam bir Buldan sevdalısıydı. Bir arkadaşımızın doğum, ölüm, düğün gibi bir olayı olduğunda mutlaka atlar gelirdi. Çok hatırşinastı. Onun için çok şeyler yazabilirim, ama aceleyle bu satırları karalayıp, kardeşimiz Özcan Durusoy’dan, bu ayki yazımın altına bunları ilave etmesini rica ettim.
Yeri doldurulamayacak, gerçek bir Buldanlı kardeşimizdi. Cenazeden sonra Buldan’da ailesine başsağlığı diledim, ama bu vesileyle bir kez daha sevgili kardeşim Ahmet Gökmen’e Allah’tan rahmet, ailesine ve geride kalanlarına başsağlığı, sabır ve selametler dilerim.
Arabacı ailesi ve dostları adına Atilla ARABACI.
allah senden razı olsun eskilerden bahsettiğin için hele sevgili dostumuz ahmet (CİMO) için taziyeleriniz be daha çok duygulandırdı, tekrar tekrar tşk ler dostum.