Yazılarımızı sürekli ve zevkle okuyan, isminin zikredilmesini istemeyen, gurbette oturan değerli Buldanlı bir dostumuz, bana bir mektupla ulaşıp, kendisinin uzun yıllardır memleket hasretiyle yanıp tutuştuğunu fakat bazı nedenlerle güzel Buldan’ımıza gelemediğini belirterek, bir yazı veya şiirle bu memleket hasretini dile getirmemi rica ediyor.
Memleketine çok gelmek istediğini fakat hanımının bir Buldanlı olmadığını, çocuklarının da hiç Buldan’a gelmediklerini, yıllar önce baba ocağını satıp tamamen buradan koptuklarını, ama şimdi çok pişman olduğunu, şimdi memleket hasretiyle yanıp tutuştuğunu belirtiyor.
Dostumuz diyor ki mektubunda, hanıma bu yaz geldiğinde 3-5 gün veya bir hafta Buldan’a gitsek, memleket hasretini gidersem, hem de eski arkadaşlarımı, dostlarımı, kaldıysa komşularımı göreyim diyorum. Ama gelin görün ki ne hanımı ne de çocuklarımı ikna edebiliyorum. Onların memleketine gitmeyi ihmal etmiyoruz. Bu memleket hasretini dile getirirsem çok memnun olacağını söylüyor.
Ben de naçizane bu konuyu, ilgili şiirim ile dile getirmeye çalıştım. Sürçü lisan etmişsek affola..
MEMLEKET HASRETİ
Buram buram tütüyor burnumda Buldan’ım
Özlüyorum seni Bulağım, Vakıf’ım, Topdamı’m.
Uzun yıllar oldu Buldan’a gelemiyorum
Neden gurbette evlendik, kaldık bilmiyorum.
Aldık Trakyalı bir hanım burada evlendik
O’nunla haşır neşir olduk yandık küllendik.
Arada diyorum şöyle bir gidelim Buldan’a
Diyor ki kimsek yok ki ne yapayım oralarda.
Çocuklar deseniz tanımadılar hiç Buldan’ı
Belki hata bende, hiç getirmedim ki onları.
Zamanında çekip sattık güzelim baba ocağını
Pişmanım şimdi, çok özlüyorum güzel vatanı.
Alsaydım bir Buldanlı hanımı böyle mi olurdu
Yaz gelince Buldan’gelmek için ne bahaneler bulurdu.
Nedeğimizi yapalım, kabuğumuzu oyalım, nabiyemizi, bamyamızı dizelim derdi
Şimdi düşünüyorum bu Trakyalı hanım hasretlikten başka bize ne verdi.
Duydum ki akmıyormuş artık BulakÇşemesi
Burnumda tütüyor Yaylası, Tekke’si, İçme’si.
Gelsem bulur muyum acaba arkadaşları, eski dostları
Görmek isterim oynadığımız eski taşlı, toprak, tozlu yolları.
Yalınayak oynadığımız en severek oyun, cam bilya, çelik-kötek, çpıt toptu
Ne yapalım fakirlik vardı, ayakkabı alacak paramız yoktu.
Hal binasından, Un pazarından, Paşallar, Gevrek, Deşteman hanlarından eser kalmamış
Eski eserleri, kültürleri, örf ve adetleri kaybetmişiz, işte şimdi bu olmamış.
Gelsem bir gün Buldan’a eskiyi bulamam diye korkuyorum
Aileyi Buldan’a getirmek için ne bahaneler arıyor, nabız yokluyorum.
ATİLA ARABACI
İşte böyle değerli Buldanlılar, bu Buldanlı dostumuzun durumu gibi bir çok arkadaşımız var. Gerek hastalıktan, gerek Buldan dışından evlilikten dolayı bunları yaşıyorlar. Bu dostumuzun arzusunu elimden geldiği kadar gidermeye çalıştım. Onları, kalemimizden çıkan bu satırlarla özlemlerini güzel gazetemiz Yaşam’la giderebildiysem ne mutlu bana.
Gurbetteki tüm Buldan hasreti çekenlere saygı ve sevgilerimi, selamlarımı sunarım.