Bir ayrı kaybolan geleneklerimizden birisi, gelin oğlan evine geldikten sonra Pazar günü damat ve arkadaşları Kestane deresi ve Turfan yüzü gibi yerlere giderler biraz sohbetten sonra helva çörek mutlaka yenirdi.
Tabiî ki günümüzün düğünleri farklı olduğu için bu gelenek hale gelen adetlerimizin kaybolması doğaldır. Gerçi, şimdi damada gelin geldikten sonra çeşitli şeyler yaptırıyorlar. Bizim dönemimizden farklı şeyler. Belki biz onları yaşadığımız için bizlere güzel geliyordur. Ama her dönemin kendine has güzellikleri olacaktır. Şimdiki gençler biz yaşlara gelince onlar da bu günlerinin güzelliklerini bizim gibi anlatacaklardır.
Nerde şimdi koca meydan sinisinin etrafında yapılan düğün ve Ramazan davetleri. Nerde kaldı mahallelerde tezgah sesleri. Adeta bir emekliler kenti olduk. Hâlbuki dokumacılık sanki bizim alın yazımızdı. Artık kalmadı. Buldan’ımızda iş sahası yok. Gençlerimiz boş geziyor. Sokaklarda tahsillisi, dehası… Oysa o tezgâhlarla ne yuvalar kuruldu. Çocuklar büyüdü. Onlarla Buldan’ımızın ismi duyuldu, namı yürüdü.
Birçok ünlü sanatçı Buldan’ımıza turneye geldiklerinde tezgâhlarımızı ziyaret ederlerdi. Bu vesile ile bizde onları tanıma fırsatı bulurduk. 1970 li yıllarda 14 Mayıs Caddesi yoktu. Sanatçılar geldiklerinde önce Ödeller’i ziyaret ederler daha sonra, bizim atölyeye gelirler, sohbet yapar çaylar içerdik. Bu sayede Türk Müziği sanatçısı Safiye Filiz, ünlü türkücü Ahmet Sezgin, Taner Şener (bunlar rahmetli oldular), Türk Hafif Müziği sanatçısı, Samanyolu şarkısını dünyaya tanıtan Berkant ve eşi Serpil Örümcer, gazelhan veremli kızı okuyan Cahit Seyhanlı tanıdığım sanatçılardan birkaçıdır.
Ben altı veya yedi yaşlarında idim. Yukarı Park’ı Göbekli Veli amca çalıştırırken, yazlık bahçesinde ünlü bestekar, tamburi Malatyalı Fahri Kayahan’ı dinleme fırsatım olmuştu. Küçüklüğümde ismi şimdi sayamayacağım birçok ünlü tiyatrocular gelip gitmiştir. Ayrıca sinema sanatçılarından Neriman Köksal, Filiz Akın, Ahmet Tarık Tekçe, Danyal Topatan ünlü oryantal Özcan Tekgül. Ben büyüklerden duyardım; Gönül Yazarı’n 15–16 yaşlarında geldiğini. Hatta daha sonradan ünlü olan birçok sanatçı Buldan’ımıza geldiği söylenir.
Ben görme fırsatını yakalayamadım. Ama 78–79 yıllarıydı. Galiba İbrahim Tatlıses geldi ve Sarıgöl ile ortaklaşa program yapmıştı. O zaman yeni meşhur oluyordu.
Değerli Buldanlılar, Buldan’ımızın sanata ve sanatçıya çok değer verir. Başka yerlere pek benzemeyiz. Onun için görgümüz, kültürümüzle etraftaki kazalara fark atarız. Adeta İstanbul’la yarışırız.
Ortaokul yıllarında Adalet Partisi ilk genel başkanı Ragıp Gümüşpala Paşanın elini öpmüştüm. O zamanın parti binası Bostancılar kahvehanesi idi. Öğle yemeğine gitmeyip bekledim. O kalabalıkta elini öptüm. Bana “aferin evladım” diye hitap etmişti. Daha sonraki yıllarda, 80 öncesi, daha sonra ihtilalde Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin Paşayla bizim atölyeyi ziyaretinde sohbet etme fırsatım olmuştu.
Benim naçizane gençlere tavsiyem, bugünün, yaşadıkları güzelliklerin kıymetini bilmeleri, gelecekte onları daha iyi sahip çıkmaları ve gelecek nesile sembolleşmiş bazı değerlerimizi gururla aktarmalarıdır.
Herkese saygılar ve sevgiler sunarım.
Gençler öyle sıradan bir yerde yaşadıklarını zannetmesinler, gurur duysunlar.
Ne kadar güzel şeyler yazmışsınız. Ellerinize, yüreğinize sağlık. Saygılar Rafet Efeoğlu
SEVGİLİ YAZAR KARDEŞİM NE GÜZEL YAZDIN.YAZILARININ TAMAMINI OKUDUM.ÇOK DUŞGULANDIM.SİZLERİ TANIMAM.ESKİLERİ HAYRANIM.DOĞAL HER ZAMAN EN İYİSİDİR. ABARTMA OLMADAN NE İSE O BEN TARABZON DAN BİR OKURUM.NASIPSE BULUŞURUZ.SAYGILAR SEVGİLER HÜRMETLER EDİYORUM.SEVMEK SAYGI DUYMAK,SAYGI GÖRMEK DEĞER VERMEK EN GÜZELİDİR.