Hiçbir annenin hakkı ödenmez, gayemiz bugünkü annelerle o dönemin annelerini mukayese etmek değil. Sadece o eski yıllardaki annelerinizin yaşadığı sıkıntılı çileli yılları bir nebze olsun bugünkü genç annelere anlatmak.
Evi çekip çevirmek, bu eski yarı toprak evlerin temizliği, tahtaların fırçalanması, el tezgahlarıyla üretimde yardımcı olması, her hafta veya 15 günde kesilen yumaklarını yeniden hazırlanması, eğer evinde suyu yoksa mahallenin çeşmesinden teneke kovalarla evine su taşıması, içme suyunu ayrı doldurması.
Evde su olmadığı için yeni yumaklarını mahallenin çeşmesinin başında kocasıyla beraber haşılını boyasını, tokulamasını, kurutma ve sermesi, kurduktan sonra oradan tekrar toplanması, yeni çözgüyü hazırlamak gibi işlerle uğraşmak.
Sabah namazından sonra kalkıp çocukların okula okul zamanına kadar el tezgahlarında çalışmak, okul saatinde çocukların kahvaltılarını yaptırıp okula göndermek. Eğer tezgahın yanında sarılmış masura yoksa çıkrık başına oturup sarmak, el tezgahına girip öğleye kadar çalışmak, kış günü ise bir taraftan da soba veya mangal üzerinde yemek hazırlamak.
Öğle yemeğinden sonra tekrar tezgah çukuruna girip çalışmak, akşam yemeğinden sonra günlük ürettiği malı kozasını komşu ziyaretine götürüp yapmak. Nerede buzdolabı? (O’nun yerine tel dolap farelerden kedilerden korunmak için) Nerede tüplü ocak?
Perşembe sabah erkenden kalkar, ocağa çamaşır suyu için kaynatmayı hazırlar ve tekrar çamaşır suyunu mahallenin çeşmesinden temin eder, bir taraftan da çamaşırlarını yıkar. Nerede bugünkü gibi çamaşır ilaçları? Küllü sularla, çamaşır sodası ile iflahı kesilir.
Bu arada evin beyi pazar ihtiyaçlarını hamalla göndermiştir. Tabii ki yoğurt kesesi ile beraber. Hamal, “Yenge yoğurt kesesini boşaltıver bekliyorum” der. İşte biz çocukların en zevkli ve güzel anısıdır yoğurt kesesinin boşaltılması, kesede kalan yoğurtların bıçakla sıyrılması.. Annenin yanında eller uzatılır, avuçlar açılır, bıçakla avuçlara yoğurtlar konur. Onu yalamak, kapı önüne çıkıp oynayan arkadaşlar arkadaşları seyretmek en büyük zevktir.
Öğle olmuştur, çocuklar okuldan gelirler. Karınları doyurulur, okula gönderilir. Tekrar teknenin başına oturulup çamaşırlar yıkanır, serilir. Sıra kendisinin teknede yıkanmasına gelir. Geri kalan saatlerini biraz istirahate ayırır. Eğer eli dayaklı bir kocası varsa, gece eve sarhoş gelir, yoktan sebepten dolayı dayak yemesi de cabası.
Cuma sabahı tezgah çukuru tekrar onu bekliyordur. Genelde çocuklar pazar günleri banyo yapar. Yakalar ve kızların saçlarına takılan kelebekler, kurdeleler kolalanır.
Ya, işte zamanımızın genç anneleri, bir de sizin döneminize bakın. Bol bol dualar yapın, şükredin. Elbette döneminizde de çalışan anneler var ama imkanlarınız çok geniş ve en güzeli evlerimiz yeni. Banyonuz, mutfağınız düzenli, sularınız şarıl şarıl akıyor. Ev temizliği kolay.
Bir çoklarınızın televizyonlarının yanında laptop, tablet, cep telefonu var. Zaten olmayanı da neredeyse dövecekler. O dönemde nerede televizyon? Radyo o mahallede 3-5 ailenin evinde var. Tek eğlencesi pazar günü Numune Kardeşler sinemasının öğleden sonraları olan aile matinesinde Türk filmlerine gitmek.
Sizler çalışıyorsunuz ama ayın başında elinize para geçiyor, istediğiniz gibi harcayabiliyorsunuz, rahatça dolaşabiliyorsunuz, seyahat edebiliyorsunuz. Mağazalarda, pazarlarda istediğiniz güzel giysileri alıp giyebiliyorsunuz. Onların elleri de para görmüyordu. En güzel giysileri bir yere gidecekleri zaman kullandıkları ipekli peştamallarıdır. Eş, dost, akraba düğünleri olunca aylar önceden evlerde olan bayan terzilere kumaş verilir, iki üç defa provalara gidilir.
Ya, güzel Buldan'ımızın genç anneleri, onlarla bir de kendinizi mukayese ediniz. Ne kadar şanslı olduğunu göreceksiniz. Ne kadar şükretseniz azdır.
Hepinize sağlıklı ve huzurlu bir yaşam dileriz.