Sevgili Babacıcığım,
En son çocuktum Buldan’a izne geldiğimizi ailecek hatırlıyorum. Şimdi çoluk çocuk sahibi koca bir adam oldum, tekrar Buldan’a ayak basıyorum. Senin yaşadığın yıllar önceki o elim kazadan sonra bu güzel Buldanımıza yıllarca gelemedik.
İnşallah gelemediğimiz yılların acısını her gün ayrı bir yerlerini, mahallelerini, yapılan yeni güzelliklerini izinden döndüğümde tek tek geniş bir şekilde uzun uzun anlatacağım. Adeta Buldan’da geziyormuşçasına eskiden ne kaldıysa yeni ne varsa yaşatmaya çalışacağım canım babam.
Birkaç günlük istirahatten sonra Bismillah deyip ailemi ve çocuklarımı arabaya koyduktan sonra çıktık yola. Yavaş yavaş adeta yaya yürüyüşü gibi gidiyorum ki her yeri, her sokağı, her mahallesini doya doya, sindire sindire ezberime kazıyorum ve bir taraftan da çocuklarıma eski Buldan hakkında hafızamda ne varsa anlatmaya çalışıyorum.
Ama önce senin çocukluğunu, gençliğini annemle evlendiğiniz, belki ömrünün yarısını geçirdiğiniz yukarı bucaktan başlamak istiyorum. Girne, Alcımecit, Topdamı tarafına çıktığımızda bir gördük ki hayretler içinde kaldım. Sanki buraları terkedilmiş eski köyler sandım, evlerin çoğunluğu kaymalardan ve yıkılma tehlikesi geçirmekten boşalmış.
Her mahallede 5-6 yaşlılar kalmış, gençler yok denecek kadar az. Bu insanların nerelere gittiklerini sorduğumda kiminin Toki ile kimisinin Gölbaşı’na yapılan afet evlerine kimisinin çeşitli yerlerde kirada oturduklarını söylediler. İlerde bu yaşlılarda ahirete göçünce buraları tamamen boşalmış, bir muhit olarak kalacaklar. Ancak buraları gençlerin zaman zaman anılarını tazelemek için nostalji yapmaya yarayacak.
Ama o senin Pazar harçları o eski yollarda tezgah çözgülerini merkeplerle zor şartlar altında taşıdığın o kötü yollardan eser kalmamış çıkmaz sokaklar bile güzel olmuş. Yapanların ellerine, gönüllerine sağlık emeği geçenlere teşekkür etmek bir insanlık görevidir.
Aşağıdan yukarıya çıkarken söylemeyi unuttuğum yukarı park yenilenmiş, binası restore olmuş ve etrafındaki eski evler tarihi binalarla beraber Adliye ve Hapishane yenilenmiş doğal güzelliği bozulmadan insanların hizmetine ve turizme açılmış. Hamam boğazına gelirken ve çıkarken sağlı sollu güzellikler var. O eski kötü görüntüler kaybolmuş. Buldan’ın en ücra köşeleri bile taşla döşenmiş arabaların gitmediği yer yok gibi. Topdamına çıktık oturduk. Hem piknik yaptık ve senin ballandıra ballandıra çok sevdiğin patlıcan soğanı yufkayla düründük. Senin kulaklarını çınlatarak özlemle yiyoruz Canım Babam. Bir taraftan Buldan’ı kuşbakışı seyrediyoruz bir taraftan da çocuklarıma buralardaki yaşadığım çocukluğumdaki anılarımı aktarıyorum. Buralarda çocukken oynadığımız, kasnaklı ve sinekli uçurduğumuz yıllar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti, duygulandım, gözlerim buğulandı birkaç damla yaş aktı çocuklara çaktırmadan silkmek istedim ama bunu başaramadım.
Çocuklar ne oldu ağlıyor musun? Diye sorunca saklayamadım. Evet duygulandım çocukluğumda yaşadığım günler, anılar aklıma geldi duygulanmamak mümkün değil. Yalınayak çapıt top peşinde koştuğumuz zamanlar. Başparmağımı taşa vurduğum zaman canımın ne kadar yandığını ve bir taraftan da akşama anneme, babama ne cevaplar vereceğimin anılarını hatırladım.
Kalktık biraz da başka yerlere gidelim görelim dedik, yukarı hastaneye çıkalım diye karar kıldık. Tam Çaybaşı köprüsünün üzerine geldiğimizde köprünün genişlediğini ve yenilendiğini gördük. Bunun yanı sıra diğer diğer köprülerin de yenilendiğini duyduk ve gördük. Aşağı hastaneye yaklaştığımızda hastanenin büyüdüğünü ve yenilendiğini bunun yanı sıra başka değerlerin de içteki ve dıştaki hayırseverlerimiz tarafından Buldan’ımıza kazandırıldıklarını duyduk. Yukarı hastaneye yavaş yavaş tırmanıyoruz ki her santimetresini doya doya içimize sindirebilelim, virajları tırmandık. Son virajı alacağımız sırada bulak suyunun içine doğru döşenmiş bir yol görüp daldık. İçeri ileriye doğru gidince gördük ki oradaki Dönmezler bağlarına kadar güzel bir yol açılmış, evler yenilenmiş. Arabadan inip güzel Buldan’ımıza seyre daldık. Yenilenen Buldan gerçekten güzel görünüyordu.
Yukarı hastane daha bir yenilenmiş, ilaveler olmuş, yıllar öncekinden daha farklı. Fazla eğlenmeden tekrar Buldan’a dönerken bir taraftan manzarayı seyrediyoruz. Yıllar önceki bırakıp gittiğimiz Buldan’dan çok daha güzel bir manzaranın olduğunu fark edebiliyorsun.
Bir taraftan da nereye gideceğimizi kararlaştırıyoruz Çocuklar Gölbaşı’na gidelim deyince Abbas’dan yavaş yavaş aşağıya sallandım. Bu arada Cami’nin geçen sene restorasyonunun tamamlandığı, aynı zamanda H.Bekir Çarşı ve Şükür Cami’lerinin de yenilendiğini öğrendik.
14 Mayıs’tan geçtikten sonra Alanyazı Meydanı’na ulaştık, Meydan genişlemiş heykeli Belediye önüne almışlar. Akşam Kız Sanat’ın olduğu yere Belediye binası yapılmış, eski Belediye binası yıkılıp, restore olan aşağı parkla birleşmiş. Arabayı durdurdum bir taraftan da eski halinden de çocuklara bilgiler sunuyorum. Senin gençliğinin ve Buldanlının %75’inin acı tatlı birçok anıları olan Benli Mehmet’in yerinde yeller esiyor.
Çocuklara dedim ki tam burada kocaman Belediye binamız vardı. Altında da Benli Mehmet Amca’ya ait kışlık ve yanında yazlığı bulunan, zamanın en güzel lokantasıydı. Buldan’ın erkeklerinin %75’inin burada acı ve tatlı birçok anıları vardı. Memurlar ve Kaymakamlar tayin olup giderlerken burada yemekler verirlerdi.
4 Eylül okulu öyle bütün güzelliği ve heybetiyle öylece duruyor, bir tarih hazinesi gibi müze olarak kullanıma açılması için gayret edilmiş ama gerçekleşmemiş maalesef.
O eski yukarıdaki 2 derslik sınıfla beraber etrafındaki evler istimlak edilip Fehmi ERENSOY ve kardeşleri tarafından çok güzel bir eser kazandırılmıştır. Yalnız eski okul boş boş miyadının dolması beklenirse gerçekten çok yazık olacak.
Alanyazı’dan aşağıya doğru sallandığımızda Numune Kardeşler sinemasının yerinde bir market açıldığını gördük, önünde durduk. Sinema olduğu yıllar aklıma geldi, bir taraftan çocuklara bilgi veriyorum bu sinemada Buldanlı herkesin anıları çoktu. Gerek kışlıkta gerekse yazlıkta arka taraftaki yazlıkta ne aşklar yaşandı, ne kaçamak bakışlar yaşanmıştır.
Pazar günü aile matinesi, gündüz dağıldığı zaman yüzlerce gencin parkın duvarına dikilerek sevdiklerinin kaçamak bakışlarını yakalayabilmek için neler yaşadıkları aklıma geldi.
Nişanlılar bile nişanlılarına direk bakamazlar, yanındaki kız arkadaşlarına baktırırlardı. Hey gidi günler…
Yavaş yavaş Gölbaşı’na doğru gidiyoruz. Gölbaşı ne kadar değişmiş, karadereye kadar taşlar döşenmiş, yeni evler yapılmış, neredeyse Buldan’ın %70 i yenilenmiş, inan ki Canım Babam benim bıraktığım Buldan bu değildi dersin. Gölbaşı çok değişmiş, yenilenmiş, bambaşka bir mahalle olmuş. Oradan ayrıldık Akçeşme’ye doğru gidiyoruz. Akçeşme senin bıraktığın gibi değil. Sağlı, sollu güzel yeni binalar üniversitenin burada(Kayran’da) olması çevreyi müthiş etkilemiş. Buralarda nerdeyse boş yer yok gibi. Sahanın etrafı tamamen binalarla çevrilmiş, Belediye konutları onun üzerlerine yapılan okullar o taraflara çok hareketlilik getirmiş, üniversitelilerin takıldıkları birçok kafeteryalar var.
Senin biz çocukken anlattığın badem çalmaya geldiğiniz ağaçların esameleri okunmuyor, bir tane bile yok. Onların yerlerini binalar almış. İnşallah izin dönüşü sana bunları en ince detayına kadar anlatacağım, adeta Buldan’ı kendin geziyormuşcasına hissedeceksin Canım Babacığım.
Konutlardan aşağıya doğru Kaynan’dan yavaş yavaş sallanıyoruz. Tam virajı dönerken durduk Çömlekoğulları’na ait Kabristan’a bakan arazide yeni yapılmış bir 40 dairelik site gördük, merak edip sorduk. Yeni yapılmış, manzara güzel Buldan’ın dört bir tarafını görebiliyor.
Yola devam ediyoruz bir baktım ki senin gençliğinde benim çocukluğumda elimi tutarak getirdiğin deve güreşi yeri tamamen Kabristan’la dolmuş.
Duygulandım, hüzünlendim arabayı tam güreş yerine geldiğimde durdurdum. Yıllar öncesi, ne çocukluğuma gittim. Ölenlere Fatiha okuyarak oradan ayrıldık. Ne güzel anılarımız vardı. Duygulanmamak mümkün değil. Hemen Halılların develeri, Ablanın tülüsünü, Kirişin Kamburu develerini hatırladım.
Tam Kabristan’ın ana kapısının karşısında sola doğru yol açılmış Toki evlerine gidiyor. Hemen 150-200 metre gidince sağa sapıyorsun Toki evlerine ulaşıyorsun. Sağlı sollu binalar yapılmış. Sorduk galiba 180 aile oturuyormuş burada. Sessiz sakin bir yer yeşillendirilmiş çocuklar için oyun parkı bile var. Arabadan indik. Çocuklar parkta oynarken biz de oturduk etrafı seyrederek biraz sohbet yaptık.
Manzara güzel, hele dördüncü katlardan manzarayı seyretmek güzel olur sanırım. Gezdiğimiz her yerin senin için fotoğrafını çekiyorum.
Canım Babam dönüşümde seni bu resimlerle Buldan’ı buram buram yaşatacağım. Yıllar öncesine götürüp moral depolatacağım belki de ağlatacağım benim güzel Babam.
Senin eski mahallede son senelerde geleneksel hale gelmiş Bahçeli dede de verilen hayır yemeğine davetliydik. Çok güzel saatler geçirdik. Görmediğim, yıllarca görüşme imkanım olmayan arkadaşlarla, dostlarımla hasret giderdim. Adeta Buldan buraya gelmiş gibiydi. Allah kabul etsin, vesile olanlara teşekkür ettik, dualar yaptık.
Memleketimizin o kadar kültürleri, gelenekleri, sosyal günleri var ki… İşte düğünler, sünnetler, eş dostla yapılan yardımlaşmalar, Ramazanda verilen iftar yemekleri, hepsi ayrı ayrı bir güzellikler. Bir de 13-14 senedir yapılan festivaller. Son festivali görmek bize de nasip oldu. Tekstildeki üretilen mallar, yenilikler teşhir ediliyor bu arada da dışarı illerden birçok esnaf ve vatandaşlar gelip renk katıyorlar.
Son 2-3 senedir yağmur biraz etkilemiş ama gene de büyük bir hareket oldu. Her esnaf nasibinde ne varsa alıyor.
Buldan’ımız artık eski Buldan değil, sanki kabuğunu kırmış gibi Türkiye genelinde sesini duyurmuş ama bu yeterli olmamalı. Her geçen gün daha fazla duyurarak gitmeliyiz. Avrupa’ da yaşayan bir Buldanlı olarak benim dışarıdan gördüğüm kadarıyla bu. Gezimizi şimdilik burada noktalıyoruz. Canım Babam dönüşümüzde senin Buldan hasretini gidermeye çalışacağım inşallah.