Kimini güldürürsün, kimini öldürürsün, kimini alkolik yapar, süründürürsün. Sen nasıl bir şeysin ki Mecnun’u, Leyla için çöllerde dolaştırdın. Ferhat’ı, Şirin için dağları deldirdin. Kerem’i Aslı için kim bilir neler yaptırdın. Kamber’i, Arzu için neler yaptırdığını biliyoruz. Senin için yuvalar kuruldu ne yuvalar yıkıldı ve ne karşılıksız aşklar yaşandı. Sen nasıl bir şeysin ki aşık olanı yemekten, içmekten kesersin, sevdiğini görenin boğazı düğümlenir, kalbi çarpar, dizlerini titretirsin.
Senin için ne nişanlılar ayrıldı ne kızlar sevdiklerine kaçtı, ne gençler aile matinesinde, sinema önlerinde bekletip sevdiklerinin kaçamak bakışlarını yakalayabilmek için neler çektirsin. Ayrıca nikâh merasimlerinde, arkadaş düğünlerinde ne kaçamak aşklar yaşattın.
Ama bu aşklar, saf, temiz, güzel duygularla yaşanan eski aşklar 40-50 yıl önceye ve yüzyıllar öncesinde kaldılar, şimdi ara ki bulasınız böyle aşkları. Köroğlu’nun dediği gibi delikli demir çıktı, mertlik bozuldu. Şimdi moda; internet ve cep telefonları aşkları. Kısa zamanda evleniyorlar, arkasından 1-2 sene ve hatta 6 ay sonra ayrılmalar başlıyor. Hani ne oldu da çabuk bitiyor? Canım, cicim aşkım yılları saatlerce telefonda, internetteki görüşmeler, telefon görüşmesi bittikten sonra sen kapat hayır sen kapat diye 5 dakika uzatmalar.
Kızlar gelin geldikleri evlerde o sıkıntılı zor şartlarda olaylar yaşandığında bu eve ben ölmeye geldim diye övünürlerdi. Peki ya şimdi ben yaşamaya geldim buraya diyorlar herhalde. Acaba insanlar geriye dönüp de tekrar görücü usulüne mi yaşamalılar?
Şimdiki zamane gençleri o günkü zor şartlar, sıkıntılar olsa herhalde evlenmezlerdi. Eski aşklar mı güzeldi dostlar, yoksa şimdikiler mi uçuk kaçık. Gençler maalesef aşklarını yaşıyorlar, şimdi ulu orta vıcık vıcık.
Oysa gerçek aşk özeldir, çok güzeldir. Eğer aşkın birde karşılığı varsa ömre bedeldir.