ŞÜKRÜ ÇAKMAK (Mestan Şükrü)
Bazen insan her şeyden, her yerden, her insandan soğur. Kendini "düşmüş" gibi hisseder..... Düş !... Düş kardeşim !... Düşmekten niye korkuyorsun.... Neyi kaybedersen kaybet..... İnsan iki seksen yere yapışıp ayağa kalkarken güçlenir..... Hayat, kendisini en çok yaralanana öğretir....
Bazen yerin dibi insanın "yeniden başlangıç noktasıdır." O yüzden "düş" kardeşim. Düş ki kalkasın !.. Dağıl ki toplanasın. Bit ki başlayasın !...
Düş !... Düşünmekten yorulmuş zihnini, karma karışık duygularını boşluğa bırak ve düş... Bırak artık bastırdığın duygularını, öfkelerini yerlere dağılsın. Ağrıyan sırtını, sıkılmış yumruklarını, kasılmış vücudunu yer çekimine teslim et.
Düş !... Kalbinin etrafına sarılmış o sımsıkı ellerin arasından kay ve düş. Boğazında düğümlenmiş, söylenmemiş sözlerini özgür bırak ve düş. " Ben de insanım !" de ve düş. "Yeter artık" diye bağır ve düş. " "Yoruldum artık " diye haykır ve düş... Sen dayandıkça biraz daha yıkıldın, bu kadar yükle ilerlemeye çalıştıkça hep başa döndün.
Farkında mısın ?...
Başkalarına güçlü görüneceğim derken kendini kendi içine gömdün. Kendine bile tahammülün kalmadı değil mi? Düşmeye hakkın yok!.. Nerede başladığın, nereye gittiğin hakkında bir fikrin yok. Yürüyüp gidiyorsun. O yollardaki insanları da artık görmek istemiyorsun. Kul hakkı yiyenlerin ağzında ömrün çiğneniyor.... Tiksiniyorsun, artık bakmadan yürüyorsun... Onlar hak yerken üstüne "ahlak" satıyorlar. Utanıyorsun, duymadan yürüyorsun.
Zalimin gücü bazı kitlelerin silahı olmuş, saldırıyorlar. Korkuyorsun ve kimseye görünmeden yürüyorsun. Düzen yok, sistem çökmüş, vicdanlar körelmiş. Öfkeleniyorsun. Kalabalıklara gösterdiğin maskeni kaldırıp aynaya baktığında kendini göreceksin....
Aslında çok üzgünsün.... Bedenin ayakta, duyguların yıkık. Gövden hayatta, ruhun kayıp. Gücü hiç düşmemek zannediyorsun.... Bir yıkılırsan bir daha kalkamam diyorsun. Öyle değil mi?
Öyle değil !... Demedim mi sana " hayat, kendisini en çok yaralanana öğretir." Mutluluk dediğin şey, bir hüzne katlanıp onu sindirmenin sonrasıdır.... O yüzden düş kardeşim, düşmekten korkma....
...................
İnsan için en kötüsü ne biliyor musun ? Umut yorgunluğu.... Bitmeyen acılara bağışıklık gösterip katlanabiliyorsun ama anlamlar yüklenmiş, gözler de büyütülmüş ve elde patlamış bir umudun telafisi çok zor oluyor.... Defalarca kendine söz verdin, değil mi ? Artık gözümle görmeden inanmayacağım diye !... Bana satılan umutları bir parçam yapmayacağım diye !... Olmuyor işte. İnsan yine de umuda çekiliyor.... Sana her şeyi, üstü gölgelenmiş bir aydınlığı açma sözü veriyorlar... Sana bin mevsimdir beklediğin o gerçek bahar gelecek diyorlar... Sen yorgunluğu unutup hızlanıyorsun. Yolda şarkılar tutturuyor, yeni bir rota çiziyorsun... Sonra kendi umuduna çarptığın bu kazada ağır yaralanıyorsun.... Hayal kırıklığı dediğin şey yürürken batıyor tabii... Umudun yorgunluğu da sırtına çöküyor . Gitmekte olduğun yol gözünde büyüdükçe büyüyor. " Yolu bitirmek zorundayım" dedikçe biraz daha çöküyorsun.... Böyle olmaz ! Böyle insan kalamazsın... Takıl bir kayaya, yıkıl.... Bırak kendini yere, dağıl, düş.... Yeniden kendin olmak, bu sefer ayağa kalkmak için düş...
Bu labirent te ne kadar uzağa gidebilirsin ? Bu kafes te ne kadar keşfe çıkabilirsin ? Bir çıkmaz sokağı hangi hedefine yol yapabilirsin ?
"Dünya" labirentin, "ülken" kafesin, "aklın" çıkmaz sokağın oldu..... Yeni bir haritaya ihtiyacın var. Acının ortasında arayacaksın onu... Ağrıyı çektikçe çizecek, iyileştikçe yeniden yola koyulacaksın....
Şimdi direniyorsun biliyorum.... Direnmek güzeldir de... Direnç te bir yere kadar, insan tükenebilir... Düştüğün yerde izin vermediğin hislerinle besle kendini, zamanı geldiğinde görülmemiş yanlarından şefkat verip ayağa kaldır kendini....
Böyle devam edemezsin. Her gece ruhun hasta uyuyorsun sen, ecelinle uyanıyorsun her sabah... Anlatmaktan vazgeçtiğin için anlaşılmıyorsun... Yaranı kimseye göstermediğin için destek alamıyorsun... Yolunu bulamadığın ve hiçbir yerde kalamadığın için kendini bu dünyaya ait hissetmiyorsun.... Gittiğin hiçbir yerde tam olamıyorsun. Tanıştığın hiç kimseyle tamamlanamıyorsun. Kendine karşı bu kadar acımasızken kimseden de şefkat alamıyorsun. Halini sorsalar ezbere iyiyim diyorsun... Böyle iyi olunur mu ? Bütün sokaklar aynı sanki, tabelalar silinmiş , her istikamet öncekinin benzeri... Böyle gidilir mi ? Dinlen desem kızarsın, mola ver desem kaçarsın, yavaşla desem kendini duymaktan korkarsın... Böyle yaşanır mı ? Geleceğinden körelmemek için düş, kördüğüm olup kitlenmemek için düş...
Bırak kardeşim, bırak artık kendini, düş !...
Hala " Biz babamızdan böyle gördük ", "Bizim zamanımız da" diye tutturanlar var, hala kendi şehrini, kendi cinsiyetini, kendi ailesini ve kendini üstün gören insanlar var. Bunun için sen ne anlatsan, ne düşünsen, ne yapsan da boş.... Dolayısıyla kimsenin sana öğretecek hiç bir şeyi yok.
Dinle, oku, alacağını al, gerisini salla geç....
Haklıysan senden güçlüsü yoktur.
Biliyorum çok yorgunsun. Düşmek çok zor geliyorsa, unutma :
YETERİ KADAR KABUS YAŞAMADAN GERÇEKLEŞMEZ HİÇBİR DÜŞ !!!......