VEREMLE MÜCADELE CEMİYETİ KURUCUSU BULDANLI DR. BEHÇET UZ
İnsanlık, tarih boyunca değişik dönemlerde salgın hastalıklarla mücadele etmiş, kimi hastalıklarda bu mücadeleler uzun yıllar boyunca devam etmiştir. Başta doktorlar olmak üzere bilim insanları özverili çalışmaları ile tedavi yöntemleri, ilaçlar ve aşılar bularak insanlığın hizmetine sunmuşlardır. Bazı zamanlarda da bu süreçler çok uzamış ve süreç içinde binlerce insanın salgın hastalıklar nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri kaçınılmaz olmuştur. Tedavi, ilaç ve aşı çalışmalarını aralıksız sürdüren doktorlar ise hiçbir zaman yılgınlığa kapılmadan çalışmalarına devam ederek, kimi zaman da kendi sağlıklarını riske atarak veya en yakınlarını bile ihmal ederek hastalara şifa olmak yolunda hiçbir tereddüte kapılmamışlardır. Bundan dolayıdır ki, başta doktorlar olmak üzere tüm sağlık çalışanları çok kutsal bir mesleği ifa etmektedirler.
Özellikle salgın hastalıklar ile verilen savaşlarda en az zararla bu süreçten çıkan ülkeler, öncelikle büyük devlet geleneğine sahip olanlardır. Her konuda olduğu gibi ciddi bir devlet geleneği ve kültürü olan ülkeler, kriz zamanlarında nasıl bir yönetim sergileneceği konusunda da yüksek tecrübelere sahiptirler. Bu anlamda Büyük Türk Milleti ’de bin yıllardır devam edegelen kadim devlet terbiyesi ve geleneği ile bu tür zorlu süreçlerden geçmişte olduğu gibi bugün de en az zararla çıkmayı başaracaktır.
Bazıları yüzyıllarca süren, tüm dünya milletleri gibi bizi de etkileyen birçok salgın hastalık dönemleri yaşanmıştır. Veba, verem, trahom, sıtma, frengi, tifo, kızamık... Şüphesiz ki, verem hastalığı, bu anlamda tarih boyunca kendisinden en çok söz ettiren salgın hastalıktır. İnsanlık ancak 1944 yılında verem tedavisinde etkili olan ilacı bulabilmiştir. Bu vakte kadar dünyada yüz binlerce insan bu dramatik hastalık nedeniyle özellikle genç yaşlarda hayatlarını kaybetmiştir. Türkiye’de de veremle mücadelenin tarihi, bir yüzyıldan daha uzun zamana dayanır. Aslında tarihimizde çok eskilere dayanan bir süreç boyunca veremle ilgilenen önemli şahsiyetler olmuştur. 11. Yüzyılda İbni Sina, 15. Yüzyılda Fatih Sultan Mehmet döneminin ünlü hekimlerinden Şerafettin Sabuncuoğlu ve 18. yüzyılda Abbas Vesim Efendi gibi Türk tıp tarihine geçmiş hekimlerin verem hastalığıyla ilgilendiği bilinmektedir. Veremle mücadelenin kurumsal temelleri 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde, 1918 yılında Prof. Dr. Besim Ömer Paşa tarafından kurulan “Veremle Mücadele Osmanlı Cemiyeti” Türkiye’deki veremle mücadelenin öncü kuruluşu kabul edilmektedir. 1923 yılında ise Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre önce Milli Mücadelenin sürdüğü zamanlarda kutsal doktorluk mesleğinin kendisine yüklediği sorumluluğun bilinci ile hareket eden Buldanlı Dr. Behçet Uz tarafından kurulan “İzmir Veremle Mücadele Cemiyet-i Hayriyesi” Cumhuriyet döneminin ilk Veremle Mücadele Kurumu olarak tarih sayfalarındaki yerini almıştır. İzmir Veremle Mücadele Cemiyet-i Hayriyesi, 1918 yılında Osmanlı döneminde kurulan, ancak İstanbul’un işgali nedeniyle işlevsiz kalan Veremle Mücadele Osmanlı Cemiyeti’nin manevi mirasına da sahip çıkmıştır. 18 Şubat 1923 günü ilk toplantısını Dr. Behçet Uz öncülüğünde yapıp, 14 Nisan 1923 tarihinde kuruluş çalışmaları resmen tamamlanan İzmir Veremle Mücadele Cemiyet-i Hayriyesi, Cumhuriyetin ilk yıllarında bulaşıcı hastalıklarla mücadele eden devletimizin sağlık politikalarının temelini oluşturmuştur. 1930 yılında çıkartılan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile de devletin verem savaş faaliyetleri konusundaki politik kararlılığı ortaya konulmuştur. 1928 yılında İkinci Milli Türk Tıp Kongresi yapılmış ve ana gündem olarak verem işlenmiştir. Türkiye’de 1950'li yıllara kadar veremle savaşmak için dispanserler ve sanatoryumlar açılmıştır. İzmir Veremle Mücadele Cemiyet-i Hayriyesi, günümüzde İzmir Veremle Savaş Derneği adıyla faaliyetini sürdürmektedir.
Buldanlı Dr. Behçet Uz, hayatının sonraki dönemlerinde 1931-1940 yılları arasında 10 yıl İzmir Belediye Başkanlığı yapmıştır. Sonrasında 1941 de Denizli Milletvekili seçilerek 1942 birinci Şükrü Saraçoğlu Hükümeti döneminde Ticaret Bakanlığı, 1946-1948 arası Recep Peker ve Hasan Saka Hükümetleri döneminde Sağlık Bakanlığı, 1954-1955 de Adnan Menderes Hükümeti döneminde de üçüncü kez Sağlık Bakanlığı yapmış, Sağlık Bakanlıkları döneminde Milli Sağlık Planı’nı hayata geçirmek yolunda önemli katkılar sağlamış, birçok yeni sağlık kavramını Türk Sağlık sitemine kazandırmış, kendini özellikle halk sağlığına vakfetmiş, sağlık alanındaki hizmetlerinin yanı sıra birçok sivil girişime, doğal hayata, ağaçlandırmaya, imar ve bayındırlığa çok önem vermiş, Türkiye’ye Fuarcılık kavramını getirerek İzmir Enternasyonal Fuarı’nı kurmuş çalışkan, üretken ve fedakâr bir çocuk doktorudur. Beş çocuğunun en büyüğü olan kızını 12 yaşında kaybetmiş, bu nedenle çocukların sağlıklı kalmaları konusunda ömrü boyunca özel bir çaba sarf etmiştir.
Buldanlı Dr. Behçet Uz, 1922 yılında İtalya’ya yaptığı bir inceleme gezisi sırasında Livorno kentinde bulunan Unberto Sanatoryumunu gezerken, müessese müdürünün yaptığı ayrıntılı açıklamalardan çok etkilenmiştir. Sanatoryum müdürünün müessese hakkında verdiği bilgilerden, yardımsever düşüncelerle kurulan Livorno Verem Mücadele Cemiyeti’nin dispanserinde cuma dışında her gün iki saat süre ile yoksul hastaların parasız olarak muayene ve tedavi edildiğini öğrenen Dr. Behçet Uz, ülkemizde de böyle bir girişimi uygulamanın mümkün olduğu kanısına varmıştır. Dr. Behçet Uz, İzmir’e döndüğünde, verem hastalığı ile mücadele için benzer bir gönüllü kuruluş oluşturma amacıyla harekete geçerek, bu düşüncesini ilk önce arkadaşlarından Dr. Besim Rıfat’a açmıştır. Onun da bu düşünceyi gönülden desteklemesiyle iki hekim aynı gaye için çalışacak başka gönüllüler aramaya girişmiştir. Kastamonu mebusu Doktor Suat, Anadolu Fakirler Eczanesi sahibi Ömer Lütfi, Doktor Hasan Sûkûti, Mühendis Halit Ziya ve Eczacı Mehmet Faik’in desteklerini alan Dr. Behçet Uz, bir toplantı düzenlemeye karar vermiştir. Dr. Behçet Uz öncülüğünde kurulan “İzmir Veremle Mücadele Cemiyet-i Hayriyesi” ilk toplantısını Dr. Behçet Uz’un ayrıntılı sunumu ile 18 Şubat 1923 tarihinde yapmış, bu toplantıya Dr. Behçet, Dr. Besim Rıfat, Dr. Suad, Hasan Sükuti, Bahtiyar Hüseyin, Şükrü Kadri, İsmail, Eczacı Ömer Lütfi, Mehmet Faik, Mühendis Halit Ziya, Tüccardan Ahmet Ethem, Halil İbrahim ve Miralay Osman katılmışlardır. Toplantıda alınan en önemli karar bir Bilim Kurulu’nun ve bir Propaganda Kurulu’nun teşkil edilmesi olmuştur. Görülmektedir ki salgın hastalıklarla mücadelede bundan 100 sene önce benimsenen prensipler, günümüzde Sağlık Bakanlığınca Covid-19 salgın hastalığının Çin’de ilk kez görüldüğünün açıklandığı 30 Aralık 2019 tarihinden hemen sonra 10 Ocak 2020 tarihinde Koronavirüs Bilim Kurulu adıyla kurulan Bilim Kurulu ile muvazidir.
Köklü ve geleneksel devlet yapısına sahip olan ülkeler, ortaya koydukları insani değerler ile farklılıklarını hissettirirler. Bu anlamda, Ocak 2020 den bu yana Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulu’nun çalışmaları 100 sene önce Buldanlı Dr. Behçet Uz ve arkadaşlarının oluşturduğu Bilim Kurulu mantığına uygun olarak devam etmektedir. Bilim Kurulu’nun tüm değerli üyelerine ve hastanelerde fedakârca şifa dağıtan başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına teşekkürlerimizi sunmak sanırım yurttaşlık borcumuzdur. Öncelikle ülkemizin ve tüm insanlığın bu salgın hastalıktan bir an önce kurtulmasını dilerim. Etkin ilaç ve aşı bulunması konusunda da Türk bilim insanlarının öncelikli rol oynayacaklarından şüphem yoktur.
Ferit UZ - S.M.Mali Müşavir