Cemal Varol ÖNCEL
Aile büyüklerinin hepimizin hayatında ayrı bir değeri, farklı bir etkisi vardır. Benim de Buldan’daki çocukluk yıllarımda ninemin özel bir yeri vardır. Babaanneme biz “nine” derdik. Fadime Ninem, Hacı Hüseyin Ağa ve Hacı Raziye Hanım’ın çocuğudur. Ninem de dedem gibi “Molla Ahmetler” sülalesindenmiş. Kardeşlerinin isimleri şöyledir: Necip (Buldanlıoğlu), Osman (Buldanlıoğlu) ve Ziya (Buldanlıoğlu), Mehmet; Zeliha (Yarangümeli) ki Fadime ninemin ikizi imiş, Safiye (Buldan Müftüsü Rasih Hoca ile evlenmiş) ve Adeviye (Edeviye, Adviye de denir. Bey Hafız sülalesinden Reşit (Öz) ile evliyken, çok genç yaşta çocuksuz vefat etmiş). Ninemin kardeşleri, çocukları ve torunlarıyla geniş ve etkili bir ailedir. Bunlar içinden Necip Buldanlıoğlu, Buldan’ın en önde gelen simalarından birisiydi. Ahmet Cemal dedemle araları bir iki yaş. İkisi de Rüştiye’de okumuşlar. Sonradan da enişte-kayınbirader olmuşlar. Necip Bey, Ankara’da 23 Nisan 1920’de açılan Birinci Meclis’e Denizli milletvekili olarak girmiş. Ancak yemin ettikten hemen sonra Buldan’a dönüp Ahmet Cemal dedem ile birlikte Heyet-i Milliye’de göreve başlamış. Bölgenin işgalden kurtulmasında çok önemli görevler üstlenmişler.
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA BİR KADIN
Ninem, Kurtuluş Mücadelesinde bizzat görev almış. Şöyle ki… Ağabeyi Necip Bey, Yunan işgaline karşı Buldan’daki ve çevresindeki milli direnişin başıymış. Tüm istihbarat onun üzerinden bölgeye dağıtılırken Yunan kuvvetleri her yeri çok sıkı denetim altına almış. Adeta “kuş uçurtmuyorlarmış”. Bu durum karşısında Nazilli ve İzmir bölgesine haber göndermek ve ayrıca toplanan yardımı ulaştırmak için Ninem devreye girmiş. O sırada yedi sekiz yaşında olan Raife Halamı yanına alarak Nazilli’ye ‘kızının gözünü tedavi ettirmek için doktora götürme bahanesiyle’ yola çıkmış. Yunan askerlerine görünmemek için gizlice yayla ve dağ yollarından Nazilli’ye giderek, Kuvay-ı Milliye’ye mensup kardeşlerine ulaşmış. Gizli muhaberat, atının nalı altında saklıymış. Aynı şekilde Buldan’a dönüşte de gizli mesaj at nalı altında saklanarak Ninem tarafından Buldan’a getirilmiş. İşte ailemizin kadınları da, istiklal mücadelesinde bunun gibi görevler üstlenmiş, nice fedakârlıklarda bulunmuşlar. Milli mücadelede nice kahramanlıklar göstermiş kadınlarımızdan, Nene Hatun, Şerife bacı, Halime Çavuş, Şerife bacı, Halide Onbaşı ve diğerlerinin destansı savaş anıları hepimizin kalplerimizdeki başköşede yerlerini almıştır. Hepsi de nurlarda uyusunlar
AĞLAYAN BEBEKLERİN İLACI
Ninem beş vakit namazında bir insandı. Ama katı biri değildi. Bizlere namaz kılmayı ve tüm sureleri ninem öğretmiştir. Ayağında daima abdest almasını kolaylaştıran mest olurdu. (Mest giyen birinin her defasında ayağını yıkaması gerekmezdi). Ninem yatmadan önce bize masal anlatırdı. Ama masalların içeriğini hatırlayamıyorum. Ninemin ilginç bir özelliği vardı. Civarda eğer sürekli ağlayan, sıkıntılı bir bebek olursa Nineme getirirlerdi. Ninem de bir bardak suya dua okur, üzerine üflerdi. Sonra bu suyu çocuğa içirirlerdi. Ben, bu ağlayan bebeklerin suyu içince aniden sakinleştiğini görür şok olurdum. Bugün bile düşününce hayret ediyorum. O zamanlarda bu tür özel halleri olan insanlar, “ocak” diye tabir edilirdi. Bu, “el almak, el vermek” yoluyla atalarımızdan gelen, nesilden nesile geçen gelenekti. Ninem de Şenol abime el vermişti ama hem modern tıbbın gelişmesi, hem de abimin genç yaşta vefat etmesiyle bu “ocak” geleneği ailemizde son buldu.