Cumhuriyetin kazanımları denince ilk etapta hepimizin aklına gelenler; Cumhuriyetin ilanından önce açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile birlikte millet iradesinin tecelli ettiği bir sürecin başlangıcı, eğitim reformu ile Latin alfabesine geçiş ve çağdaş dünya ile entegrasyonun sağlanması, okuma yazma seferberliği ile %5 ler seviyesindeki okuma yazma oranının hızla yükselme sürecine girişi, bilimsel eğitim modelinin oluşturulması, yeni okulların inşası, laiklik ilkesinin benimsenmesi ile birlikte Türkiye'de din özgürlüğünün ve farklı inançlara saygının temel bir ilke haline gelmesi, medeni hukuk ve ceza kanunlarının kabulü ile evrensel hukuk düzeninin oluşturulması, uygar dünya ile uyumlu yaşam koşullarının tesisi, uzun yıllar boyunca ihmal edilmiş Anadolu insanında millet olma şuurunun tecelli etmeye başlaması ile birlikte insanların kendi değerlerinin farkına varmaları, milli mücadele yılları döneminde ulaşımın80 saat sürdüğüİstanbul-Ankara arası adına karayolu denilen eski kervan yollarından ibaret yolların süratle yeniden inşası, Ankara ve Konya’dan öteye ray olmayan memlekette demiryollarının yapımının hızlanması,doğru dürüst hastane olmadığı için gazilerin İstanbul’da Ayasofya’da tedavi edildiği milli mücadele döneminden, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte tüm yurtta hastane yapımlarının başlaması, eriyen çarığına bez bağlayarak savaşan askerlerin inancı ile kazanılan kurtuluş mücadelesinin ardından yurdun dört bir tarafında açılan basma sanayi, dokuma, bez, ipek dokuma, uçak, şeker, kâğıt, karton, demir çelik, çimento, havagazı, otomobil montaj, kapsül, silah ve mühimmat, şişe ve cam, kükürt, gül yağı, sigara fabrikaları, enerji santralleri, barajlar…
İlk etapta bir çırpıda saydığım ve nicelerini saymayı unuttuğum bütün bu kazanımların yanı sıra Cumhuriyetimizin öyle büyük bir kazanımı daha var ki o da; Büyük Atatürk’ün Türk kadınına armağan ettiğitoplumsal cinsiyet eşitliğitemeline dayanan hak ve özgürlüklerdir. Avrupa ülkelerinde cumhuriyetin, demokrasinin ve özgürlüklerin gelmesi halkın kendi mücadelesi ile elde edildiği için bu ülkelerin insanları kazanımlarına sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bizde ise Kurtuluş Savaşı’nın ardından Türk Milletine gönülden sevdalı Büyük Atatürk tarafından Cumhuriyet ilan edilmiş, Türk Halkına, özellikle Türk kadınına tüm hakları ve özgürlükleri doğrudan armağan edilmiştir. Örneğin kadınlarımıza belediye meclislerine girme hakkı 1930’ da, milletvekili seçme ve seçilme hakkı 1934’ de verilmiştir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkını Fransa 1944’ de, Japonya 1945’de, İtalya 1946’da, Çin 1949’da, İsviçre 1971’de, Kuveyt 2005’ de vermiştir. 1934’de bu hakkı kazanan Türk kadını, her şeyden önce kendisine bu hakkı birçok Avrupa ve dünya ülkesinden çok daha önce kazandıran Türkiye Cumhuriyeti’ni ve ülkesini adeta küllerinden yeniden var eden Aziz Atatürk’ün kıymetini çok iyi anlamalıdır. Bazı kazanımların altın tepside sunulmuş olması rehavete ve atalete yol açmamalı, halen dünyada hürriyetinden ve onurlu insan haklarından mahrum milyarlarca insanın var olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Cumhuriyet rejimi insanlık onuru için en uygun yönetim biçimidir. Zira millet iradesinin ülke yönetimine doğrudan yansıması ve temsilde adalet ilkesinin tam manasıyla uygulanması koşulları ile gerçek anlamına ulaşabilmektedir. Bu sebeple Büyük Atatürk’ün dediği gibi; ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ düsturumdan hareketle, millet egemenliğini önceleyen Cumhuriyetimize ve Cumhuriyetin kazanımlarına sıkı sıkıya bağlı kalmaktan ve demokratik kültürden ödün vermeden yol almaya devam etmekten asla vazgeçilmemelidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: