3 Eylül 2022 akşamı Alanyazı Meydanında düzenlenen halk konserindeydim. Meydana yerleştirilmiş sandalyelerin önemli bir kısmı boştu: halk üç günlük programa ilgisiz kalmıştı.
Konser etkinliğini izlediğim o gece, meydanda polis bariyerleri ile ayrılmış ön kısım, sözüm ona herhalde protokol bölümü… Buradan arka tarafa doğru üç beş üniformalı özel güvenlik görevlisi, sırtlarını sahneye ve ön kısımda oturanlara dönmüş; bize, yani kurtuluş günü etkinliğini izlemeye gelen halka doğru, keskin gözlerle bakıyorlardı, onlara böyle bir görev verilmişti.
Dayanamadım sordum: Siz burada ne yapıyorsunuz? Cevap ”bariyerlerden ön kısma geçebileceklere karşı engel olmak için bekliyoruz” şeklinde oldu.
Güleyim mi, üzüleyim mi bilemedim. Keşke halk bariyerler ile ayrılmasa, geçip ön kısma oturabilseydi ve mülkî ve mahallî erkanla zafer coşkusunu birlikte yaşayabilseydi.
Belediye Başkanı sahneye çıktı: yıpranmış bir kot pantolon, pantolonun üzerine çıkarılmış siyah bir tişört…
Buldan'ın kurtuluşunun 100’üncü yıldönümü, yani kurtuluştan bir asır sonra...
Yıllar öncesinin kurtuluş günlerini anımsadım. Jilet gibi ütülenmiş pantolon ve takım elbise ile dönemin Belediye Başkanları... Halk ve kurumlar tarafından düzenlenmiş, Buldan'daki başta dokumacılık, her türlü üretim ve hizmeti sergileyen araç konvoyu halinde kortejler…
Buldan'ın kurtuluşunun temsili gösterimi; Çıkrıkçı Veli'nin atlılar beraberinde Alanyazı meydanına girişi, genellikle bir Belediye çalışanının üstlendiği Yunan askeri rolü, bu askerin tutuklanması… Halkımız şaka ile karışık bir ortamda izlerdi bu gösterileri.
Denizli Tugayından gelen bando ve askerî birliğin gösterileri halka coşku verirdi. Yıllar sonra öğrendim, bu etkinliklerde görev almış ve artık emekli bir subaydan: Rahmetli Belediye Başkanlarından Ethem Tümbay, Tugaydan bando ve tören alayını, yokluklar içinde, Buldan'a getirebilmek için ne çabalar sarf edermiş.
Tören alayındaki askerleri heyecanlandırmak için, "Haydi evlatlarım gösterin kendinizi, çakı gibi yürüyün, coşturun halkı; ben hepinizi Buldanlı kızlarla evlendireceğim!" diye onları sevindirirmiş.
O dönemler yokluğa, güç koşullara rağmen coşku, heyecan ve görev bilinci vardı. Askerler dahil Buldan'a gelenlere de ikram edilebilecek sadece ıspanaklı pide...
Şimdi Belediye Başkanları peşlerinde birkaç fotoğrafçı ile geziyorlar, nedenini bir türlü kestiremediğim bir şekilde her anlarının fotoğrafını çektiriyorlar; sanırsınız ki ülkeyi ziyaret etmekte olan bir devlet başkanı! Sonra bu fotoğraflar boy, boy bastırılıyor, bir yerlerde yayınlanıyor, hatta hız alınamayıp tabelalara, kentin duvarlarına asılıyor: Gülünç haller...
Buldan, Türkiye'nin bine yakın ilçesi arasında doğası, tarihi, koruma altına alınmış mimarî dokusu, üretim çeşitliliği ve medeni halkı ile çok şanslı bir ilçedir. Ancak bu değerleri geliştirip Buldan'ın önünü açacak bir Belediye Başkanı uzun süredir bir türlü nasip olmadı memleketimize…
Görev, yine Buldan halkına düşmektedir! Halkımız şimdiden kendini yönetecek dürüst, eğitimli, yetenekli, "geçmişinde hiç bir şaibe bulunmayan", yine geçmişinde "bir şeyler başararak kendini ispatlamış" hemşerilerimizi bulup, yakın gelecekteki seçimlere hazırlamalıdır!
Eminim Buldan değerlerine en uygun Belediye Başkanına bir gün kavuşacak, o Başkan törenleri "araya demir bariyerler" koymayarak “halk ile beraber” izleyecektir. Festival ve kutlamalar, dışarıdan gelen satıcılarla pazar yerine dönmeyecek, akla esen tarihlerde değil yılda bir kez 4 Eylül tarihine denk düşen günlerde harika bir festival düzenlenecektir. Kim bilir belki de festivalin adı “BULDAN DOKUMA, KÜLTÜR ve BARIŞ FESTİVALİ” olacaktır…