1998 yılıydı, Denizli’de bir işletmedeki ortaklıktan henüz ayrılmak üzereydi. Halk Caddesinde bir apartmanın altında yer alan işyerime geldi ve sohbet ettik. Bana danıştı; Ortak olduğum bu işletmeyi devir mi alayım, devir mi edeyim, başka bir iş mi kuralım, ya da elime geçecek para ile Buldan’da bir ilkokul mu yaptırayım?
Ben kendisine fikrimi açıkladım, sonrasında konuyu dönemin Buldan Kaymakamına açtım. Kaymakam, birlikte kendisini işyerinde ziyaret edelim dedi. Pamukkale İş hanının o loş koridorlarını geçerek Ahmet Nadir Özlen’ in son derece mütevazı yazıhanesine girdik. Çayları içtik ve kısa bir sohbet oldu.
Denizli Valiliğinde gerekli anlaşmanın imzalanmasından sonra inşaat süreci başladı. O dönem Buldan Akın Lisesi’nin önündeki arsada gerek konum ve gerekse mimari olarak hiç de uygun olmayan bir spor salonu inşaatı başlamıştı. Bu inşaat uygunsuzluğu nedeniyle mahkeme kararı ile geçen sene yıktırıldı. Hiç kullanılmayan bu bina nedeniyle memleketin parası boşa savrulmuş oldu, ne yazık ki.
Adı geçen inşaatın müteahhidinin yapılacak olan ilkokulun inşaatını da üstlenebilmesi için araya girenler oldu. Elbette buna fırsat verilmedi; Ahmet Nadir Özlen, kıymetli Ahmet ağabey inşaatı Buldan’ın emekçi, kanaatkar, dürüst ustası Necati Çalışır ile birlikte yaptı.
Ahmet Nadir Özlen İlkokulunun açılış töreni yapılacağı hafta, Perşembe “Buldan pazarı” günü Ahmet ağabey bana geldi, bir toz şeker çuvalı vardı elinde; İçinden, pazarda bir sergiden aldığı kahverengi takım elbiseyi gösterdi. “Törende bana konuşma yaptıracaklarmış, nasıl bu takım elbise?” dedi. “Okulunun” açılış günü hemşerilerimiz tarafından omuzlara kaldırıldığında yüzündeki mutluluk ifadesi unutulmaz bir anı olarak kaldı...
Gene o yıllarda bir gün Denizli’de beni aradı, bankada bir işim var beraber gidelim hem söyleyeceklerim var dedi. Bayramyeri’nde buluştuk, para çekeceği bankaya gittik. Müdür “şu an nakit yok abi sen makbuzu imzala sonra bir ara parayı aldırtırsın” dedi. Bankanın geniş salonunda bir masanın üzerinde imza anı hala gözlerimin önündedir. Banka müdürü birçok kişiye aynı şekilde ve aynı gerekçe ile “alındı makbuzu” imzalatmış. Müdür sonrasında sırra kadem basmış, onlarca hemşerimizin parası batmıştı…
Ahmet Nadir Özlen parti taraftarı, koyu siyasetçi idi, namazında niyazında ancak siyasete de büyük ilgi duyan gerçek bir yurtseverdi. Seçim günleri mensubu olduğu partiye oy toplamak için olanca gücüyle çalışırdı. O gün heyecanlı halini görüp “durum nasıl” diye soranlara “bu sefer tamam” derdi hep…
16 yaşında henüz çocukluktan, gençliğe geçmekte olduğu dönem bir Kurban bayramında Buldan’da kesilen nerdeyse tüm hayvan derilerini satın alarak toplamış. Denizli’ye götürüp tüccarları beklemiş ve tamamını iyi bir kar ile satmış. O zamanlar toplanan derilerin bir pazarı olurmuş. Yer ise şimdiki Pamukkale İş Hanının olduğu mevkii. Ne kadar güzel bir tesadüf ki çocuk yaşta tüccarlık yaptığı bu alanda sonradan bir işyeri olmuştu…
Pamukkale İş Hanı; Bir başka olayı anımsattı bana… 2000’li yılların başında Denizli’de bir ahbabım o dönem "Ankara Yolu" üzerinde bulunan işyerime geldi. “Bir akrabam, Pamukkale İş Hanında senin hakkında konuşulurken duymuş, seni dövdüreceklermiş” dedi. Ben hemen olaya tanık bu şahsı aradım; aklı başında adam bana aynen “kendine dikkat et, onlar her şeyi ayarlamışlar seni mutlaka dövdürecekler” dedi.
Ben, bu “ilkel” düşünce ve eylem girişiminin nedenini biliyordum. Doğru bildiğim yoldan şaşmadığım, çarpık uygulamalara karşı çıkıp, hep dik durduğum için “beni dövdürmeye” karar vermişler. Gerçek şu ki “zerre kadar” korkmadım, endişe etmedim! Medeniyetin gereğini yerine getirdim; Denizli Cumhuriyet Savcılığına yazdığım sade bir dilekçeyi elden teslim ettim. Benim için küçük bir olaydı, ancak dilekçem sonrasında kolluk kuvvetlerine ifade vermeye gidenler için boyutunu kestiremiyorum…
Denizli’de, Buldan’da ve dahi Pamukkale iş hanında “MEMLEKET” üzerine hoş sohbetlerimizin olduğu, birlikte çözümler aradığımız, memleket ve insanlık yararına mutabık kaldığımız Ahmet Nadir Özlen “Ahmet ağabey” ruhun şad olsun, Allah rahmet eylesin!