Rabbimizin bildirdiği üzere şeytan bizim düşmanımızdır. Nitekim Âdem peygamberin muvakkaten cennetten çıkarılmasına sebebiyet vermiştir. İnsanoğluna cin şeytanı kadar düşman olan insan şeytanları da vardır. Bunu kuranda görüyoruz.
- Ki o, insanların göğüslerine vesvese verendir.
- ( O şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun) Nas suresi ayet 5–6
- Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Enam suresi ayet112
Cin ve insan şeytanları Allahın dininden, peygambere tabi olmaktan, ahiret gününe inanmaktan men etmek için çalışır. Bu hususu şu ayette görüyoruz.
Şeytan sizi bu yoldan alıkoymasın. Çünkü o sizin için ab açık bir düşmandır. Zuhruf suresi ayet 62
KÂFİRLERİN HAREKETLERİ
Rivayete göre (âsbin vâil) yahut (Ubeyybin half) eline küçük bir kemik parçası almış, onu ufalamış peygamberimiz Sallallahü aleyhi veselleme: ‘ Bu kemiği çürüdükten sonra, Allah diriltecek mi sanıyorsun?’ demiş. Resul-ü Mükerrem Sallallahü aleyhi vesellemde ona : ‘ Evet, o, senide diriltecek, hem seni ateşe de sokacak dır.’ buyurdu.
Çantay tefsiri cilt 2 sayfa 757
Bu olayı kuran bildirmektedir.
- O, kendi yaratılışını unutarak bize bir misal getirdi: ‘ Bu çürümüş kemiklere kim can verebilir? ‘ dedi.
- ( Habibim) deki, ‘onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı hakkıyla bilendir.’
Yasin suresi ayet 78- 79
BİLAL’IN İSLAM DİNİNİ KABULÜ VE ÇEKTĞİ CEFA
Hz.Bilâl’in babası Rebah, Umeyyenin babası Half b.Vehb’in Habeşli bir kölesi idi. Rebah, efendisinin develerini güdüyor, kölelerine bakıyordu. Büyüyünce Half onu adında, Habeşli bir cariye ile evlendirdi. İşte Bilal hazretleri bu ana ve babadan dünyaya geldi.
Zamanla Rebah öldü; efendisi Half de öldü Bilâl büyüdü, gelişti. Efendisi Küçük nin hizmetinde, babasının yerine kaim oldu.
Bilâl; insanları, Allah’a dâvet eden, hepsini eşit gören yeni dini duydu. Bu din bütün insanlara aynı gözle bakıyor, arabın, arap olmayan milletlerden üstün olmadığını, ancak takva sahibinin ahlaklı kimsenin daha faziletli olduğunu söylüyordu. Herkes Âdem’in soyundan geldi. Adem de topraktan yaratılmıştı.’ Allahın indinde en keriminiz, en muttaki ve faziletli olan kimsenizdir.’ Buyruluyordu.
Bilâl bu dine gönlünü verdi, onu getiren peygamberi bütün benliğiyle sevdi. Onu aradı, sordu, nihayet yerini gösterdiler. Oraya gitti ve huzurunda Müslüman oldu.
Bilâl’in Müslüman olduğunu efendisi haber aldı. Ne yaptı? İşte onun hikâyesi:
Umeyye hazreti Bilâl’i, gündüzün en sıcak saatlerinde sahraya çıkıyor, vücudunu tamamen soyarak sırt üzere onu ateşten daha yakıcı kumların üzerine atıyordu. Kum o kadar sıcaktı ki, bir parça et atılsa pişerdi. Kumda yatan Bilâlin ayrıca yanları aynı kumla dolduruluyordu. Sonra bir veya iki kişinin kaldırdığı büyük taşları koyarak:
—İşte ya bu şekilde kalacaksın yahut Muhammedi inkâr edip dinimize döneceksin, diye bağırıyordu. Bütün bu ağır işkence ve eziyetlerin altında zayıf bedenli Bilâl hazretleri kendini kalbinin sesini vermiş, ‘ Rabbimiz bir, bir, onun şeriki yok, eşi yok, bir, bir’ kelimelerini söylüyordu.
Kâfir Umeyye öfkeden çatlayacaktı sanki. Ne yapacağını bilmiyor, işkencesini bir kat daha artırıyor, göğsündeki kayanın üzerine bir daha, bir daha ekliyordu. Perişan halde olan Bilâle bakıyor, döneceğini zannediyor, fakat aynı kelimeyi duyuyor.: Allah bir, bir, bir
Umeyye’nin öfkesi bir kat daha artıyor. Bu defa ip getiriyor, bu haldeki Bilâl'in boynuna bağlıyor ve ipi çocuklara veriyor, onlarda şuraya buraya kumların ve sırtların üzerinde çekiyorlar, nihayet ip boynunu kesmeye başlıyor. Akan kan, üstüne başına yayılıyordu. Hazreti Bilâl, yine sözüne bir şey katmıyor, sadece ‘bir, bir, Ehad Ehad’ diyordu.
Cefakâr Müslümanlar- Tercüme eden Dr. Lütfi Doğan
AZİZ OKUYUCU
Yukarıdaki verdiğim örnekler gösteriyor ki küfür bataklığına düşmüş insanlardan biri sıradan bir insana değil hazreti Muhammed gibi bir peygambere meydan okuyor.
Diğeri de Müslüman olan Bilâl'i Habeşi hazretlerine en zalimane bir şekilde zulüm ediyor. Oda bu zulüm ve işkence karşısında imanından taviz vermiyor. Allah bir, Allah bir diyerek inancını kâfirlere haykırıyor. Öte yandan İslam inancına aykırı bir inanca sahip olan kişi bize batıl bir telkinde bulunursa onun etkisi altında kalmak değil, bilakis onu akli ve nakli delillerle doğru olan hususu anlatmaya çalışalım. Bu samimi gayretimizin sonunda muhatabımızı ikna etmiş, böylece onun hakiki bir inanca sahip olmasını sağlamış oluruz. Buda bizim ve onun için büyük bir kazanç olacaktır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy büyüğümüzün dediği gibi ‘ İmansız bir kalp sinede yüktür.’
- İman dinin temelidir.
- İstikbalden emin olabilmemiz için sahih bir imana sahip olmalıyız.
- Amellerimiz iman üzerene yapıldığında değer kazanır.
Bizim durumumuzu da peygamberimiz şöyle açıklamaktadır.
‘Allaha yemin ederim ki irşadından dolayı Allah tek bir kişiyi hidayet ederse senin için
( On aylık veya sekiz aylık gebe bulunan) kırmızı develeri (sadaka) vermekten daha hayırlıdır.’
Başarılar dileriz.
07–11–2015
Not: İstanbul da misyoner teşkilatına mensup kişilerle bir araya gelen onların tezlerini çürüten arkadaşım Musa Çakır beye teşekkür ediyorum. O konuşmayı kitap haline getirdiği için tekrar teşekkür ve tebrik ediyorum.