Kuşağında daima bir kama taşıyan, kamasız gezmeyen; iri yarı, kapılardan sığmaz bir namlı yiğitti. Yiğit namıyla anılır derler, doğrudur. Bu yüzden “Gamalı Halil” diye ün yapmıştı. Yörük Ali adıyla bilinen müteveffa Ali Salgın’ın dayısı olurdu. Bugünkü asri mezarlığı yapan o zamanın ünlü müteahhidi Çolakoğlu
İbrahim Usta’nın kayınbiraderi idi.
Kamalı Halil, kabaktan kemane yapar ve çok güzel kabak kemane çalardı. Öyle ki bir gün yine çalarken kabak kemaneden o kadar güzel sesler çıkar, bir bülbül dayanamaz gelip kabak kemaneye konar. Halil
çalmaya devam eder. Bülbül bir süre dinler sonra kabak kemane ile birlikte ötmeye başlar. Müzik bitince uçar gider.
Kabadayı tavırlı, yiğit bir adam olan Halil’in kimseye kötülüğü olmaz; kendi halinde yaşardı. Yine de arada bir kafayı çekip de bir nara ile Paşalıların kahvesine daldığında kahvedekiler gerek korkudan, gerek saygıdan toparlanırlar; saygıda kusur etmezlerdi. Hiç kimse onun husumetini üstüne çekmek istemezdi.
Halil’in bir kötü alışkanlığı vardı. Kumar oynamadan duramazdı. Yüz bin kere tövbe eder yine kumar oynardı. Kumarcıların piri olduğu, her türlü kumarı en iyi biçimde oynadığı söylenirdi. Ne var ki hırsının da
sonu yoktu. Onun için paranın önemi yoktu. Önemli olan herkesten daha iyi oynadığının ispatlanmasıydı. Kumar oynadığı kişilerin ya son meteliğine kadar her şeyini alır ya da kendisi elbisesi dahil her şeyini yitirir; iç donuyla bir hasıra sarınarak eve gelirdi.
Kız kardeşi Iraz, elinden her iş gelen çok becerikli biriydi. Kadınların işleme yaptığı tığları, iğneleri o yapardı. Yaşlı kadınlar bunlarla kasnak ederler, işleme yaparlardı. Her zaman eli para gören Iraz, her seferinde kardeşi Halil’e kıyamaz; üstüne bir kat pusat diktirir, tezgahına yeni bir yumak gerer, cebine de harçlık koyardı. Kardeşinden de bir daha kumar oynamayacağına ilişkin söz alırdı.
Ne var ki çok sürmez, kumar arkadaşları yine gelip çağırırlar, Gamalı da dayanamaz giderdi. Kumar hangi bağ evinde kuruluyorsa kimi zaman üç gün üç gece sürer, sonunda ya üter ya ütülür; kumarcıların piri
olmasına karşın çoğu zaman ütülürdü.
Üttüğü zaman gayet eli açık olur, parayı tutamazdı. Yolda gelirken kime rastlasa elini cebine atar kaç para olduğuna bakmadan bir tutam parayı rastladığı kişinin eline tutuştururdu.
Yaşamayı, eğlenceyi çok seven, kabak kemane ustası ve kumarcıların piri Gamalı Halil “öf yaşamış” biriydi.
Mekanı cennet olsun.