Geçtiğimiz günlerde bir dost sohbetinde fikirlerine önem verdiğim bir dostumdan işittim; ‘’Değersizlik Sendromu’’. Sonrasında daha dikkatli gözlem yapınca toplumda bu sorunun oldukça yaygın olduğunu, hatta son senelerde birçok araştırmaya bile konu olduğunu fark ettim.
Hızlı değişim ve dönüşüm döngüsündeki yaşamın akış hızına ayak uydurabilmek kolay değil elbette. Gerçi buna mutlaka gerek var mıdır o ayrıca değerlendirilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken başka bir konu ama dışarıdaki bu değişim hızı ile paralel olarak bireyin kendi iç dünyasındaki değişim hızının uyumlu olamadığı durumlarda bir takım psikolojik sıkıntıların baş gösterdiğini tahmin ediyorum. Bu sıkıntıların türü, niteliği şüphesiz ki çok çeşitli. İşte ‘’Değersizlik Sendromu’’ olarak ifade edilen bu duygusal sorun da yeni dünya düzeninin insan ruhunda ortaya çıkardığı ögelerden biri.
Değişik göstergeleri var. Örneğin kişinin kendisini yetersiz ve değersiz hissetmesi, özgüven sorunu yaşaması. Ya da sürekli başarısız olacağı hissine kapılması. Veya başka kişilerin fiziksel özellikleri ile kendisini karşılaştırarak, kendini beğenmeme hissine kapılması, bunun sonucunda kişisel gelişiminin olumsuz etkilendiğini düşünmesi vs. Bunlar kişinin kendini değersiz görmesini tarif eden bulgular. Hiç şüphe yok ki bu olumsuz duyguların oluşmasında kişinin yaşadığı travmaların, geçmişte başkaları tarafından sürekli eleştiriye maruz kalmış olmanın verdiği olumsuz deneyimlerin, stres ile mücadele edememenin veya geçmişte yaşadığı maddi sorunlar nedeniyle çektiği sıkıntıların bıraktığı kötü izlerin etkisi olabilir. Sonuçta kişi yaşadığı bu tablonun farkında ise gerekli destekleri alarak içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtulabilir. Psikoloji bilimi bu anlamda oldukça gelişmiş seviyededir.
Bu sendromun kötü tarafı ise kişinin yetersizlik ve değersizlik hissini yaşadığının farkında olmamasıdır. Böyle durumlarda değersizlik sendromu yaşayan kişilerin bir kısmı elinde bulundurduğu maddi imkân ile yaşadığı bu sendromu örtmeye çalışarak gerek aile bireylerine, gerek işyerindeki astlarına, gerekse hizmet aldığı kişilere karşı agresif tutumları ile veya kendisine saygı gösterilmesi, değer verilmesi gerektiğini elinde bulundurduğu maddi güçle sağlama çabasına girmektedirler ki, bu durum toplumsal düzen içinde oldukça rahatsızlık vericidir.Hepimiz dikkat etmişizdir; garson, kasiyer, şoför, güvenlik görevlisi, temizlik görevlisi gibi hizmet veren çalışanlara veya eşlerine, çocuklarına ya da işyerindeki astlarına, çıraklara, apartman görevlilerine vs. karşı üstten bir bakış açısıyla yaklaşan, onları hakir gören ve onların karşısında kendini üstün tutarak saygı ve itibar görme beklentisinde olan insanlar vardır. Ya da elindeki maddi imkânı başka biçimde kullanıp, çevresine gereksiz hediyeler almak suretiyle de saygı ve itibar görme çabası içinde olan örnekler vardır.
Kişiler toplumda saygınlığı duruşu, karakteri, insani değerleri, adaletli davranışları, eğitimi, bilgi birikimi ve dürüstlüğü ile kendiliğinden kazanır. Saygınlık oluşturmak için masraf etmeye gerek yoktur. Maddi sebepler ile elde edilen saygınlık geçicidir. Bunun toplumda çok örneği vardır.
Değersizlik sendromuyaşayan kişiler eğer bu durumun farkında ise gerekli destekleri alarak kurtulabilirler. Her insanın farklı ve değerli özellikleri ve yetkinlikleri vardır. Önemli olan bu kişilere bu özelliklerinin farkına varmasının sağlanması konusunda yardımcı olunabilmesidir. Fakat değersizlik sendromu yaşadığının farkında olmayan ve yukarıda açıklamaya çalıştığım tarzda çevresine olumsuz duygularını aktaranlarla da aynı toplumun birer parçası olarak yaşamaya devam edeceğimizi de ne yazık ki unutmamalıyız.