İnsan oğlunun hayatını idame ettirebilmek için yemek ve içmeye ihtiyacı olduğu herkesçe bilenen bir hakikattır. İşte bu fizyolojik ihtiyacı temin etmek için çeşitli sahalarda iş yaparak mesela :
Ticarette, sanatta,ziraatta muhtaç olduğu şeyleri temin eder.Onun başkalarına muhtaç ve el avuç açan bir insan olmaması için İslam dini çok mühim hükümler koymuştur.Cuma suresinin 10 ayetinde:’ O namaz kılınınca yeryüzüne dağılın,Allahın hazından nasip arayın.Allaha çok zikredin.Ta ki umduğunuza kavuşasınız.’buyrulmuştur.
Yukarıya mealini yazdığımız ayeti kelimeden öğreniyoruz ki :Ademoğlu Allaha karşı yapmakla mükellef olduğu ibadet vazifesini ifa ettikten sonra,yeryüzüne dağılarak hangi kolda iş yapıyorsa,yani
Esnafsa dükkânına, rençperse tarlasına, işçi ise fabrikasına giderek, çalışmakta olduğu işinin başına geçip sanatını icra etmesi lazımdır. İşte bu yazımda dile getirmek istediğim husus şu ki, iş kolunun hangisinde çalışırsa çalışsın, çalışması anında işinin içine hile katarak meşru ve helal olan kazancını haram yapmamasıdır. Mesela: bir kunduracı bir bakkal bir manifaturacı işiyle meşgul olurken yani kunduracı ayakkabıyı dikerken sağlam ve dayanıklı deri ve kösele kullanacağı yerde kötü bir deri ve kösele kullanırda alıcıdan normal karından kat kat fazla bir para alırsa, diğer yandan bir bakkal satmakta olduğu herhangi bir şeyin içine kendiliğinden bir şeyler katarak satarsa veya onu izleyip de piyasanın daraldığı veya hiç kalmadığı zaman meydana çıkararak, normal karla iktifa etmeyip piyasanın boşluğundan istifade ile arzu ettiği fiyatla satarsa veya bir komisyoncu imalatçıdan bir malı 100 liraya alır 100 liraya aldığı malı sözde 105 liraya almış gibi faturayı imzalattırır ve aslında 100 liraya almış olduğu malı 105 liradan aldım diye mal alıverdiği tüccara gönderirse helal kazancını haram yapmış olmuyor mu.
Hemen tereddüt etmeden cevap verelim: Evet izah edildiği gibi harekette bulunan bir insan haram bir kazanç temin etmiş olur. Maide suresinin 88 ayetinde ‘ Allahın size rızk olmak üzere verdiği şeylerden helal ve tertemiz olarak yiyin. Kendisine iman etmiş olduğunuz Allahtan korkun’.Peygamber efendimizde ‘ Her Müslim üzerine helali aramak vaciptir.’ ‘Akşam ve sabah çarşıda ve pazarda ve sair münasip yerlerde evlat ve iyali için helal para kazanmaya çalışanlar muharebe meydanında düşman karşısında din ve vatan uğrunda muharebe edenlere benzer’ buyurmuşlardır.
Ticaretinde dürüst ve kazancını hile karıştırmayıp, helal ve temiz olanlardan yemeyi emir ve bu vasıftaki insanların ahi ret aleminde nail olacakları yüksek dereceleri Allahın resulü bu derece açık olarak beyan ederken, Allaha ve resulüne iman etmiş olan bir insan nefsine tabi olurda, hırs denen o feci hastalığa tutulurda, Allah ve peygamberine isyan babında, onların katiyen razı olmayacağı bir muamelede bulunur mu? Şüphe yok ki bulunmaması lazım.
Aziz okuyucum, Allah muhafaza buyursun, bir insan bir defa yoldan çıkıp, şeytanın tuzağına düşerek, nefsinin elinde esir oldu mu, o insan her hareketinde hilede bulunmadan yani, hileli iş yapmadan rahat olamaz. Çünkü onu hareket ettiren şeytandır. İşte o insanda nefsine tabi olduğu için, o nefis ise onun en birinci düşmanı olmak hesabiyle onu meşru yola değil, elbette ki hileli yola sevk edecektir. Nefsin, bizim için en birinci bir düşman olduğunu peygamberimiz şu hadisleriyle bildirmektedir.’Senin düşmanlarının en düşmanı, en şiddetlisi, senin iki tarafında arasında bulunan nefsindir. Aynı konuyla ilgili olarak Yusuf suresinin 53 ayetinde şöyle buyrulmuştur.’Ben, kendimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, daima kötülüğü emredicidir. Meğer rabbin esirgediği bir nefis ola rabbin bağışlayıcı, esirgeyicidir.’
Yorumlar
Kalan Karakter: