1950’den önceki yıllarda fakir ailelerde, özellikle fakir yaşlılarda, insan biti devamlı bulunurdu. Bitlenmesinin sebeplerinin bazıları ise, para bulmaktaki sıkıntılar, ilaç bulmaktaki zorluklar, yeterli temizlik maddelerini bulunmaması gibi sebepler oluyordu. Onun için bitlenme bir türlü önlenemiyordu..!
Fakir bir dul hanım olan Öpben Hanım nine, Bahadırlar Sokağı’nda, mütevazı bir evde yalnız otururdu. Komşularının yardımıyla geçinirdi. Komşularına ziyaretine gittiğinde, evdeki küçük çocukların başlarındaki bit ve yumurtalarını (sirke) tırnakları arasında öldürür, aklınca faydalı olduğuna inanırdı. Misafirliğine gittiği aileler de, genelde, Öpben Hanım nine bit taşıyor ve fazla yıkanmadığı için kokuyor diye, evlerine fazla gelip gittiğini istemezlerdi. Ama geldiği zamanda oturtur karnını doyurur, ihtiyacını karşılarlardı. Öpben Hanım nine, aslında saf, temiz bir kalp taşıyordu. Herkese yardım etmeye bayılırdı. Ölmeden önce, beş sene, Sarıgöl Emcelli köyünden Seyman’ın yanında kalmasına izin vermiştir. Seyman, Öpben Hanım ninenin vefatından sonra, Küçük Bursa Mahallesi’ne taşınmıştır. Öpben Hanım nine, Karşıyaka Mahallesi eski muhtarlarından Ali İncekara’nın halası olurdu. Günlerden bir gün, Öpben Hanım nine, komşusu Gazdağlı Habip’in hanımı Gök Fatma ( Şibili Fatma)’ nın evine misafirliğe gider. Gök Fatma’nın birinin adı Meryem, diğerlerinin adı Ayşe olan beş gelini var, hepsi aynı çatı altında yaşarlardı. Gök Fatma’nın gelinleri, yaşlı ve biraz da eksinlemiş (bunamış) olan Öpben Hanım nineye takılır, şaka yaparlardı. Öpben Hanım nine, altta kalmak istemez onlara şöyle cevap verirmiş:
” Hep güzeller sıralanıvermiş, İncekara’nın gayfaya! ”
” Hep çirkinler sıralanıvermiş, Gök Fatma’nın evine!”
Öpbenler ailesinden Raziye, Helvacılar Mahallesi’ndeki Tığlılar ailesine gelin gider. Ama, baba lakabıyla Öpben Iraz diye çağırılır. Tığlıların, Tekke bölgesinde, Çanakçı Deresi’nde, şimdiki köprünün batı kesimindeki yamaçta bahçeleri vardır. Öpben Iraz, uzun yıllar buradaki, kocasına ait bahçeye göçmüş, sebze meyve yetiştirmiştir. 1964 yılına kadar, bu bahçenin kenarındaki Çanakçı Deresi’nde çok büyük taşlar, kayalar vardı. Bu taşların en büyük ve yüksek olanına ”Öpben Taşı” deniliyordu.
Öpben Taşı’nın kenarından, diğer taşlarla arasından Buldan şehir merkezi, Tekke, Gülalan Köyü ve diğer köylerin yolu geçerdi. Bu yol, Öpben Taşı yanında, bir eşek yükü ile ancak geçilebilecek kadar idi. Bu yoldan, dereden geçen insanlar genç-yaşlı, kadın-erkek kim olursa olsun, gençlerin çoğu Öpben Taşı denen kayayı öper, yoluna öyle devam edermiş. Bu olayı yaşayanların, Öpben Taşı’nın niçin öpüldüğü konusundaki düşünceleri şöyle idi:
-“Belki kutsal bir özelliği vardı, gelenek olarak bizlere kadar geldi.”
-“Büyüklerimiz öperlerdi, bizlerde büyüklerimizi taklit ederdik.”
- “Taşı öpenler olurdu, biz de muziplik olsun diye gider gelir sık sık öperdik, sonrada taşın tepesine çıkar, oyun oynardık.”
1964 yılında Ethem Tümbay belediye başkanı seçilince, tekkeye giden ana yolun genişletme çalışmaları sırasında Öpben Taşı ve diğer taşlar dinamitle parçalanarak , Çanakçı Köprüsü’nün ve bitişiğindeki yol kenarlarının yapımında kullanılıyor. Yine 1964 yılında şehir hamamı yapılmaya başlanıyor. Tekke yolu üzerindeki ”Yorgan Taşı” denilen çok büyük taştan kopan parçalardan, iki kamyon getirtilerek, hamam temelinde kullanılıyor. Zaman içerisinde, Öpben Taşı unutuluyor!..
Kaynakça: Ali Baltalıoğlu 1930
Salih Gazdağlı 1935
Cemal Baltalıoğlu 1937
Samsun İbrahim Tığlı 1952
Yorumlar
Kalan Karakter: