[email protected]
Yıllarca bir çalışma hayatı sürdürdükten sonra emekli olmak ve emeklilik sonrası aktif çalışma yaşamından uzaklaşıp dinlenmeye çekilmek, çocukları ile torunları ile arkadaş ve dostları ile daha fazla vakit geçirmek, daha çok yurt içi ve yurt dışı tatilleri yapmak, kültür, sanat ve eğlenceye daha fazla zaman ayırabilmek, hayattan keyif almayı arttıracak hobiler geliştirmek veya var olan hobileri ile meşgul olmak için daha fazla fırsat yaratmak, arkadaşlık ve dostluk grupları ile güzel paylaşımlarda bulunmak her insanın hayali şüphesiz. Ama dünyada belli başlı Avrupa ülkeleri ile Amerika, Kanada, Japonya ve Avustralya gibi ülkelerin halkları dışındaki insanların, saydığım bu hayallere ulaşabilmesi ne yazık ki çok mümkün değil.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Sigortalı İstatistikleri, Temmuz 2020 raporuna göre ülkemizde 13 milyon 168 bin emekli ve hak sahibi var. Bu rakamın 9,1 milyonu kendisi emekli olup yaşlılık aylığı alanlar, 3,8 milyonu ölen sigortalının hak sahipleri olarak dul ve yetim aylığı alanlar, diğer küçük kesim ise malullük aylığı alanlar, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölüm geliri alanların hak sahipleri, sürekli iş görmezlik geliri alanlar ve vazife malulü aylığı alanlardan oluşuyor. Bu bilgi ışığında Ekim 2020 de DİSK-AR tarafından yayınlanan Türkiye’de Emeklilerin Durumu ve EYT Gerçeği Raporuna göre ülkemizde bulunan 13,2 milyon emekli ve hak sahibinin % 60’ı yani 7,9 milyon emekli ve hak sahibi asgari ücretin altında emekli maaşı almakta. Bu durum geçim sıkıntısı yarattığı için kendisi emekli olup yaşlılık aylığı alan 9,1 milyon emeklinin % 47’ si yani 4,3 milyon emekli, ya çalışmakta ya da iş aramakta. Bu tabloya bakıldığında yazımın başında belirttiğim emeklilik hayallerine ülkemizdeki emeklilerin ulaşabilmesi çok zor görünüyor.
2008 yılında kabul edilen 5510 sayılı yasa ile güncelleme katsayısı ve aylık bağlama oranı ile aylıkların alt sınırı düşürüldüğü için emekli aylık ve gelirleri asgari ücretin altına düşmeye başladı. Yıllar içinde ortalama emekli aylıklarının asgari ücrete oranı giderek düştü. Bundan dolayı yeni emeklilerin aylıkları çok düşük bağlandığı için süreç içinde en düşük emekli aylığı önce 1.000 TL. ye 2020 yılında da 1.500 TL. ye çıkarılmak zorunda kalındı. Şu anda kendisi emekli olup yaşlılık aylığı alan emeklilerin en düşük emekli aylığı 1.500 TL. olmasına rağmen ölen sigortalıdan dolayı dul ve yetim aylığı alan hak sahiplerinin birçoğunun aylık geliri 1.500 TL. nin altındadır. Emekli insanlarımız aldıkları emekli maaşları ile rahat bir emeklilik hayatı sürdüremedikleri için mecburen tekrar çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Şanslı olanlar iş bulabilmektedir. Ancak birçok emeklimiz ise bu şansı yakalayamadığı için iş arayışındadır. İş bulabilen emeklilerin önemli bir çoğunluğu da kayıt dışı olarak istihdam edilmektedir. Ayrıca ülkemizde en düşük emekli maaşı ile en yüksek emekli maaşı arasında 7,5 kat gibi büyük bir fark vardır. Türkiye, emekli gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu Avrupa ülkesidir. Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasında bu oran 4,2 kattır. Bu açıdan bakıldığında da emekli maaşlarının adaletli dağılımından söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Türkiye’de emeklilerin emeklilikte ortalama ömür beklentisi 17,6 yıl ile OECD ve Avrupa ortalamasının oldukça altındadır. Emeklilikte ortalama ömür beklentisi Fransa’da 25 yıl, Yunanistan’da 24 yıldır. Bu beklenti rakamından anlaşılacağı üzere düşük emekli maaşı ile geçinme zorluğu ve emeklilik döneminde de çalışma mecburiyeti, ülkemiz emeklilerinin oldukça sıkıntılı oldukları gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bu yazımın ana konusu emeklilerin ücretleri olduğu için çok detaya girmeyeceğim ama ülkemizde asgari ücretle ve asgari ücretin altında bir ücretle maaşlı, ücretli veya yevmiyeli olarak çalışanların oranı tüm ücretli çalışanların %38,3 üdür. Avrupa Birliği ülkelerinde asgari ücretle çalışanların toplam ücretli çalışanlar içindeki oranı % 5-6 lar seviyesindedir. Yani asgari ücret adı üstünde en düşük ücret olduğu için Avrupa Birliği ülkelerinde çok az sayıda işçi asgari ücret ile çalışmakta, çok büyük bir çoğunluk daha yüksek ücretler almaktadır. Buradan anlaşılmaktadır ki Türkiye’de asgari ücret, çalışanlar için maalesef ortalama ücret haline gelmiştir.
Bunların yanı sıra kamuoyunda EYT olarak bilinen emeklilikte yaşa takılanlar ile ilgili de birkaç saptamada bulunmak istiyorum. 8/9/1999 tarihinde çıkarılan 4447 sayılı kanuna kadar emeklilik koşulları; erkeklerde 25 hizmet yılı ve 5500 prim günü şartına, kadınlarda 20 hizmet yılı ve 5000 prim günü şartına tabiydi. Ancak 8/9/1999 da çıkarılan bu yasa ile emeklilik şartlarına 1992 de kaldırılan emeklilik yaşı kriteri yeniden eklendi ve emeklilik yaşı ile prim ödeme gün sayısı kademeli olarak arttırıldı. Ancak yeni yasanın şartları yasa çıktıktan sonra ilk kez sigortalı olarak çalışmaya başlayanları kapsamasının yanı sıra geriye dönük olarak da işletilerek aktif durumdaki tüm sigortalıları kapsadı. İlk yıllarda kademeli olarak başlayan yaş şartından dolayı bu durumun fazla farkına varılamadı. Ancak zaman geçtikçe emeklilik yaş şartı olmaksızın 8/9/1999 öncesi ilk sigortalılık girişleri olanların, yeni eklenen bu yaş kriteri sebebiyle ciddi manada hak kayıpları olduğu ve 2 yıl ile 15 yıl arasında daha geç emekli olunacağı anlaşıldı.
Son yıllarda EYT lilerin oluşturduğu kamuoyu azımsanmayacak büyüklüktedir. Bu sorunun nasıl çözüleceği ile ilgili yaşanan hak kayıplarının giderilmesine yönelik çalışmaların yapılarak ekonomik düzeyleri zaten düşük durumda olan insanlarımız için olumlu bir tablo ortaya konulmalıdır. 4/a sigortalısı olarak özel sektörde çalışıp belli bir yaştan sonra işsiz kalan insanların tekrar iş bulabilmeleri çok zor olmaktadır. Bu süre içinde hizmet yılı ve prim ödeme gün sayısını doldurmuş olmasına rağmen yaş kriterini sağlayamadığı için emekli olamayan ve işsiz durumdaki yurttaşlarımız gerçekten büyük mağduriyetler ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Başka alanlardan sağlanacak tasarruflar ile EYT sorununa çözüm bulmak hem insan hakları hem de toplum sosyolojisi açılarından zorunluluk haline gelmiştir.