Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre son yıllarda hissedilmeye başlanan Türkiye nüfusunun yaşlanma eğiliminde olduğu göstergesi 2023 yılı nüfus istatistikleri açıklandığında iyiden iyiye kendini belli etti.
65 yaş üstünün yaşlı kabul edildiği ülkemizde, 65 yaş üstü yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı iki haneli rakama ulaştı ve %10,2 olarak kayıtlara geçti ve dünyada en yaşlı nüfusa sahip 67. ülke olduk.TÜİK tarafından, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ve yaşam süresinin artmasıyla nüfus yapısının değiştiği kaydedildi.
Bu aşamaya Avrupa ülkeleri önceki yıllarda gelmişlerdi. Şimdi Türkiye’de aynı süreç içine girmiş oldu. Batı Avrupa ülkeleri belirli bir zenginlik ve refaha ulaşma sonrasında yaşlanma trendine girmişlerdi. Fakat bizde ne yazık ki bu dönem ülkemizin zenginleşmiş bir refah toplumuolmasının çok gerisinde olduğu bir evrede başlamış oldu. Yapılan nüfus projeksiyonuna göre şu anda %10,2 olan yaşlı nüfus oranı 2030’ da %12,9’ a, 2040’ da ise %16,3’ e ulaşacak. Şu anda bile yaşlı nüfusun önemli bir bölümü yoksulluk sınırının altında. Hatta 65 yaş üstü yaşlı nüfusun %12,2 si halen bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Tabi bu oranlar kayıtlı olanlar. Yaşlı ve emekli olduğu için kayıt dışı çalıştırılan yaşlı insanların da olduğu hepimizin malumu.
65 ve üzeri yaştaki kişilerin %78,7’sinin hipertansiyon, diyabet, kalp hastalığı, kanser, böbrek yetmezliği, inme-felç, hepatit, astım, koah vb. kronik hastalığı var. Bu hastalıklar yaşlıların % 32,3’ünün günlük faaliyetlerini ciddi ölçüde kısıtlıyor. Yaşlıların %10,1’i görmede, %10,6’sı duymada ve %2,2’si konuşmada zorluk çekiyor. TÜİK araştırmasına göre yürüme, merdiven çıkma veya inmede zorluk çekenlerin oranı %27,1, bir şeyler taşıma veya tutmada zorluk çekenlerin oranı %29,7, yaşıtlarına göre öğrenme, basit dört işlem yapma, hatırlama veya dikkatini toplamada zorluk çekenlerin oranı ise %13,8 oldu.Her gün veya hemen hemen her gün fiziksel aktivite, egzersiz veya spor yapan yaşlıların oranı %18,3 olurken, hiçbir zaman yapmayanların oranı %51,4 olarak ölçüldü. Fiziksel aktivite yapamayan yaşlıların %66,2’sinin gerekçesi sağlık sorunları oldu. 65 ve üzeri yaştaki yurttaşların %13,4’ü evde yalnızken kendini güvende hissetmiyor.
Bütün bu istatistik verilerinden anlaşılıyor ki, devletin üzerindeki sağlık harcamaları yükü ilerleyen dönemde daha da artacak. Düşük emekli aylıkları veya ölen eşinden dolayı aldığı ölüm aylığının ya da halk arasındaki adıyla dul ve yetim aylıklarının düşük olması nedeniyle temel ihtiyaçlarını bile yeterince karşılamaktan mahrum olan yaşlı insanlarımız, Batı Avrupa ülkelerindeki yaşlılar gibi özel sağlık sigortası veya özel yaşlı bakım evleri gibi imkânlara sahip olamadıkları için bu görev bizde devlete düşmektedir.
Dolayısıyla üretimi arttırmak, her alanda dünya ile rekabet edebilen ürün ve hizmet üretebilmek, ülke ekonomisini güçlendirerek ihracatı arttırmak ve dış ticaret fazlası verebilmek, güçlü devletin imkânlarını sosyal devlet anlayışına uygun olarak tüm topluma eşit ölçüde yayabilmek hedeflerine mutlaka ulaşmak gerekiyor. Aksi halde şu anda bile emeklilerimizin önemli bölümünün asgari yaşam standartlarının altında bir gelire sahip olduklarını düşünürsek, ileride işimizin daha zor olacağını şimdiden kestirmek hiç de zor değil. Hamasetten uzak, gerçekçi ve sürdürülebilir politikalar izlenmesi ve gelecek planlarının buna göre yapılması kaçınılmazdır.