Çok saygıdeğer hemşerilerim; Ramazan ayına denk gelen bu sayımızda, bir hafız dedemizi hatırlayalım dedik. Bu vesileyle bütün hemşerilerimin Ramazan aylarını ve gelen Ramazan bayramlarının, aileleriyle beraber mutlu ve sağlıklı geçirmelerine Allah’tan duacıyım.
Buldan’ın Hamamdere (Yeşildere) mahallesi, Evyakan sokakta bulunan evde dünyaya geldi. “Aşılar Yokuşu”ndan, arka sokak, Evyakan sokak arasında kalan ada, olduğu gibi dedelerine ait; dedeleri Ahmet Refik amca çok zengin bir amcadır. Hanımlarına kızarak sahip olduğu evini ateşe vererek yakmıştır. Onun için sülalenin ismi Evyakanlar sülalesi olarak halkın arasında anılmıştır. Sülalede, ismiyle anılan bir güzel bir alışkanlık vardır. Çok iyi koyun beslerler. Evyakanların koyunları çok ünlü ve daima yoklu koyunudur. Beslenmiş, iyi, boylu poslu bir insan gördüklerinde “maşallah Evyakan koyunu gibi olmuş” denirdi.
Mehmet amcanın baba adı Ali efendidir. Anne adı Ayşe’dir. Mehmet amca 6 kardeştirler; 4 kız 2 erkek. 1-Süleyman, 2-Gülsün, 3-Mehmet, 4- Ayşe, 5- Hatice, 6- Safiye’dir. Mehmet amcanın çocukluğu öksüz geçer. Babaları genç yaşta hakkın rahmetine kavuşmuştur. 7 yaşına gelince Mehmet amca Yavaş Hafız’ın yanına, din tahsil yapmak için, okumak için verilmiştir. Yavaş Hafız’ın yanında 7 sene okuyarak, hafız olur. 14-15 yaşlarında Hıdıroluk (GÜROLUK) camisinde hocalık ve müezzinlik yapmaya başlamıştır.
19 yaşına gelince de askere alırlar. İlk görevi Balkanlar’a, Bulgaristan’a cepheye savaşmaya gider. Bulgar Savaşı bitince, oradan Çanakkale cephesine gelir. Katırlarla cepheye, cephane taşır. Çanakkale’de savaşırlarken siperden biraz kafalarını kaldırdıklarında, şapkalarının boş olan üst kısmını 4-5 tane mermi hemen anında deler geçerdi. Şapkada 4-5 hava deliği açılırdı. Çanakkale cephesinden, Yemen Savaşı’na gider. 2-3 ay Yemen’de kalır. Oradan da Rus savaşına katılmak üzere Kars’a gelir. Orada Ruslarla savaşır.
Yunan işgalinden sonra, Mehmet amca gibilerini çok yorgun, bitkin işe yaramaz diye terhis ederler. Bandırma’ya kadar getirip orada indirirler. Herkes başının çaresine bakar. Bandırma’dan Buldan’a kadar yürüyerek yayan gelir. Buldan’a Tekke bağlarının olduğu yerden gündüz gelir. Buldan’a girmek için akşam vaktini bekler. Akşam olunca Tekke’den evlerine gelir. Evinin kapısını çalar. Yukarıdan, kimin geldiğini bakan kız kardeşi Ayşe yenge, Annesine “ana kapıya sahil (dilenci) gelmiş” der. Anneleri de “akşam vakti kapıya gelen boş döndürülmez” der, “bir yufka sulayın da verin” der. Ayşe yenge de “ben korkarım kapıyı açıp ta veremem” der. Bunun üzerine annesi yufkayı sulayıp, dürerek yukarıdan aşağıya inerek, kapıyı açar. Karşısında, saç sakal birbirine karışmış, yorgun, bitkin bir genç adam görür. Dikkatlice bakan annesi, gözlerinden oğlunu tanır. Anneleri, 2 oğlundan da, askerden uzun müddet haber alamadığından, onların şehit olduğunu sanarak, bunun üzerine hayırlarını dahi yapmıştır. Diğer oğlu Süleyman Balkanlar’da şehit olmuştur. Mehmet oğlunu sapa sağlam görünce bir sevinç çığlığı atar. Ağlayarak, sarmaş dolaş olup hasret giderdiler. Hemen eve çıkıp ailece hasret giderirler. Mehmet amca 2 ay evinde kendini bilir bilmez yatar. 2 ay sonra yavaş yavaş kendine gelir, iyileşmeye başlar.
Aklı başına gelen Mehmet amcayı annesi artık baş göz etmeyi düşünür. Kısmet aramaya başlar. Karcı Kel’in kızı Fatma’yı, oğluyla nişanlar. 3.5 ay sonra da evlendirir. Mehmet amcanın bu evlilikten 7 tane çocuğu olur. 1 -Safiye (çocukken ölür), 2 -Hatice, 3 -Ali efendi, 4- Süleyman Suat, 5 –Rabia, 6 –Reşat, 7 -Kemal’dir. Mehmet amca Yavaş Hafız’ın yanında hafızlık çalışırken, aynı zamanda dokumacılığı da öğrenir. Evlendikten sonra ailesini geçindirmek için dokumacılığa başlar. El tezgahında çok iyi, kaliteli Battal peştamal,,sofralık işlerdi.
Ramazan aylarında Hafız amcayı, köylerden teravi için çağırmaya gelirlerdi. Bir Razaman boyu, gittiği köylerde teravi kıldırırdı. Çok inançlı ve temiz kişiliği vardı. Başı ağrıyan mahalle sakinleri, mahalle kadınları gelir baş ağrılarını okutmak isterlerdi. Mehmet amca hem el tezgahını çalıştırır, hem gelenleri okurdu. Kadınlar iyileştiklerini söyleyerek teşekkür ederek giderlerdi. Çok güzel, usulüne kaidesine uygun, tecvitli Kur-an okurdu. Geceleri uyurken, farkında olmadan sabaha kadar çok güzel makam üzerine kuran okurdu. Çok pişkin hafızdı. Yağmur dualarında Yayla’ya gidilirdi. Müftü Raşit Uz efendi, Evyakan Hafız amcayı çok severdi. Yağmur dualarına mutlaka Hafız amcayı götürürdü. Yağmur dualarında mutlaka yağmur yağar, herkes ıslanırdı.
İyilik yapmayı çok severdi. Dedikodu hayatta en sevmediği şeydi. Çok erken kalkar, evinde çalışırdı. Kahveye gitmezdi. “Niçin kahveye gelmiyorsun” diyenlere, “kahvede çok dedikodu oluyor, onun için gelmiyorum” derdi. Ramazanlarda, Buldan’da olduğunda Çarşı camisinde ezberden mukabeleye otururdu. Haydar’da üzüm bağı vardı. Her çeşit meyveyi yetiştirmeye meraklıydı. Her yaz, her sene bağa göçerdi. Yukarı Haydar’da, Dağar başında, bağa göçenlere teravi namazı kıldırırdı. Teravi sonrası, herkes karpuz, üzüm diğer meyveler getirerek yenir, çok güzel dini sohbet yapılırdı. Rüya gibi yaz günleri geçerdi. Yazın bağa göçerken, 2-3 tane oğlak alınır hem beslenir, hem kesilip yenirdi. Yemeği aramazdı. Önüne ne konursa yerdi.
Çocuklarını iyi yetiştirmek için, onların yüzlerini güldürmek için çok çalışırdı. Hafız amca bir gün oğlu Ali efendiyi, Talat Tarakçı’nın yanına gönderir. Tarakçı, Mehmet amcayla hala- dayı çocukları oluyor. Hafız amca oğluna Tarakçı’dan 10 lira al gel der.Tarakçı, Ali efendiye, 10 gümüş para verir. Masanın üstüne koyar. Ali efendi parayı saymadan cebine koyar. Tarakçı, bunun üzerine bir tokat atar. Ali efendi amca bunun üzerine “neden tokat attın” diye sorar. Tarakçı, “ben sana 9 lira verip, 10 lira verdim desem ne olur” der. Ali efendi amca durumu babası Hafız amcaya anlatır. Bunun üzerine Hafız amca da oğluna 2 tokat atar. “Bu sana bir hayat dersi olsun” der.
Hastalandığı zaman bile yatağında sabaha kadar Kur-an okurdu. Adeta Kur-an aşığıydı. 68 yaşında vefat eden Hafız amcamıza Buldan’da Yaşam gazetesi olarak, Allah’tan rahmet dilerken mekanı cennet olsun diyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: