“Eskiden insanlar birbirine mutiydi, gonum gonşuluk vadı, şakalaşırla, muhabbet edele, birbirlerine gızdırıla, gülüşür geçeledi. Birinin başcazı ağrısa hepsi bir goşturula, oncazın derdiyle hem dert olurladı. Akıdeşle bile birbirlerinnen şakalaşıla, gırgır geçele, birbirlerine maddah dakaladı. Kimse kimseye gücenmez, gine herkes birbirnnen oturu kak, yir içe, ehbaplık ededi.Emme birinin bi işi düşdü müydü hemen dört ellen girişilir, o iş anında görülürdü. Hinci öle mi ya, naha senin işlerin, bi laf edilmeyo kimseye haf dep düşüyo hemen” dedi Garnıyarık Musa, yanı başında muhabbet ettiği Cinbekirlerin Halis’e.
Cinbekirlerin Halis de gızık bi adamdı. Zaman zaman parlardı, ama gel geç akıllıydı. Masus ona annadıveriyordu muhabbete Garnıyarık Musa.
Geçenle de mahallenin gızanları onun aksak yürüyüşünü kesivemişle arkasından, epey gülüşmüşle kendi aralarında. Onda Cinbekirlerin Halis farkına varıp da arkasına döndüğü bille gızanları epey goşturmuş, onda yakalayamasıya kadar, hepsine ana avrat düz gitmiş, sövmüş süpürmüştü..
“ Bizim oğlan” dedi Garnıyarık Musa, “Bi daha gızana kıpana sövdüğünü duymuyam. Boş ve sen de onlalan şakalaş. Hem onla sene sevele, söve süpürüsen sene deli bu adam deye temelli üsdüne gelirle. Allah mafaza yarın seni temelli delirdirle. Bak demedi deme emi hey akıdeş”
“Eh Musa abe, dediğini dutcem bidaha sövmücem. Sen bene çay ısmalımıcen mi daha, naha senin işlerin, baklava kessin dişlerin”diye cevapladı Garnıyarık Musa’yı Cinbekirlerin Halis. İkisininde keyfi gelmişti gari. Söyledi çayları Garnıyarık Musa. Artık muhabbet zamanıydı, Moramıdın gayfecisi Halilibramın dovşan ganı çaylarınnan bir muhabbet de denk çıkardı gari. Öyle de oldu. Başladı annatmaya Garnıyarık Musa.
“ Bizim o yanda şöfer Balsarı Nuri vardı bildin mi. Mugallip adamcığın biriydi Allah rahmet eylesin. İşi gücü birilerine dakılmakdı. Çoluk çocuk demez, herkesi işletirdi. Bi gün gonşusu ölüyo bunun. Ölen adamcık şöfer. Garısıda safca bi gadıncık. Neyse aradan onbeş gün üç hafta geçiyo. Bi gün kapının önünden geçeken soruyo buna.
-Üle Hanımaşa deyo. Senin adamın ehliyeti duruyomu.
-Bilmeyom Nuri Abe. Hem ne olcek o, neden sordun.
- Üle ehliyetle çok para ediyo, bi adam geldi, çok zengin ona satalım dediydim.
- Üle Nuri Abe hiç ehliyet satılırmı, öyle şey olur mu?
- Naha şaş Hanımaşa, sen ne bilcen bu işlere. Ben satılır deyosam satılır. Hemide çok para etcek. Bulursan bene haba ve hemen satalım ehliyeti-der.
Senin Hanımaşa bi sevinir galan sevincinden sığmeyveririr sen görsen. Her yerleri arar, yıkar yerimirir. Yorganları yatakları bile devirir. Yüklüğün altını üsdünü getirir. Kazan, düzen, gaynatma, iliğen her biyeleri ara yörü buncaz. Bir hafta iki hafta aramadık yer bırakmaz. İşmeli bakkaldan bi okka şeker alıp buruşmaya gelenlere bile “Aman deyenlerin, bakın abal atıyom, siz oturgon, gücenmen bene, ben adamın ehliyetine arayan” deye her yerleri aramış yömüş. Gadıncık şaş olmuş ararken. Neyse aradan onbeş gün üç hafta geçmiş. Senin muzip Balsarı Nuri her gün seslenirmiş buna. “Üle Hanımaşa, ne oldu le ehliyet, ya şaş garı ya. Zaten sen adamıda sahip çıkımadın. Bak bırakdı gitti sene” deye dalgada geçemiş.O zamanla ehliyetle goçan gibe, defter gibe bek gaybolcek gibe değil.
Hanımaşacıkda ,
-Arayyom Nuri abe, arayyomda nahasın bulumeyom, ölgülükde cıbala her yerleri garışdırmışla, buldummuydu hemen haber vecem sene - dermiş.
Neyse gari Hanımaşa ablam bulmuş ehliyeti üç hafta gada sonra. Yalın ayak, başı gabak goşturmuş vamış Balsarı Nuri’nin yanına,
—Buldum Nuri abey, ehliyeti buldum.
— Hadi gızım hadi- demiş bu –Ehliyeti alcek adam sen bulumuyasıya gada başkasından aldı, hemde köpek kafası gibe para verdi, satan adam vurdu vurguna, degidi şaş Hanımaşa de.- deyinceye gada Hanımaşa taslana taslana evcezine gada ırlana ırlana gitmiş vamış.
Yorumlar
Kalan Karakter: