“Sabah sabah accık uzanıverem dediydim, bi takırtı başladı hey akıdeş, neykim üle bu deye koşdum vadım bizim gonşu Faten Irza’nın oraya. Vadım bakdıydım, marangoz Üsen abe daban çakıpduru. Golay gelsin usda dedim. Sağol akıdeş, dedi. Hayırdır Üsen abe, bunların dabanı iyiydi ya dediydim, hemen cevap vedi Üsen abe. Faten Irza nişlemiş ya. Yattığı yerden cingen keyfi edip duru, hodduk yiyib duruymuş, onda hodduğun birini düşürmüş yere, o da tahtanın yarığından enmiş gitmiş. İnad etmiş bu, ille bulcek hodduğu. Tahtanın birini sökmüş bu, bakmış yok, yanındakini sökmüş onda da yok, onun altındadır, bunun altındadır derken goca evin dabanını sökmüş atmış. İnaddır zaten illaki bulcek o hodduğa. Takva adam bu ya. Hinci gari marangoz ünnemiş de evin dabanına çaktırıbba” deye annadıyodu Fasillelinin Sami gülerek.
Iscakla basdırmışdı artık Buldan’da. Moramıdın Gavesinde de bek gelen olmuyordu, ama ikindi namazından çıkanla dolduruyodu yine de. O günde sabahdan ıscakdı, ama ikindin çıkan serinlikle beraber gavenin dışına accık oturan olmuştu.
“Üle akıdeş öyle deme hodduk gıymetlidir oncazın yanında, hem dışalada bek bilmezle, leblebi derle hodduğa. Bi zamanla Bakkal Musdufa, İstanbul’a her şey götürüp satardı. Kolinin içine hodduklan needek gatmış. Başka mallarlan bir varmış İstanbul’a. Enmiş otobüsden. Bakmış koli yok. Arayvemiş darayvemiş yok. Muavinle toplaşmış başına. Ne vardı amca kolinin içine deye sorarlarmış. Bakkal Musdufa hodduklan, needek vardı dermiş. Neykim bu deye birbirlerine bakalamış muavinle. Anlamazlamış buncazla. Şaşırmışla. Onda bizim bir Buldanlı görüvemiş bizim Musdufa’yı. Goşmuş vamış hemen yanına. Durumu annayınca deyvemiş gari, leblebiylen, salça varmış kolinin içinde debba bu, siz anlamadınız durumu demiş. Epey aramışla bulmuşla gari, Bakkal Musdufa’nın her şeylerini” dedi Camızların Kamil.
Epey bi gülüşdüle gari gavedekinle. Muhabbet sarmıştı onları. Gaveci Halilibram, hem çay boşlarını almaya geldi içerden, hem de bi yandan annadıyodu.
“Üle Sami abe, bu needek yüzünden iki toket yidim öğretmenden hiç aklımdan çıkmaz” diye geldi yanlarına, çekdi sandalyeyi oturdu ve başladı annatmaya.
“Öğretmen ders vedi bize gışın yimek için yazın yaptığınız hazırlıkları analarınıza sorun, defderinize yazın gelin deye. Vadım anamın yanına, ana öğretmenimiz böle böle debba, yazın yicek işcek neler hazırlarız kışın yimek için dedim, anam yaz bakam dedi, nobiye dizeriz, garabalık biberi dizeriz, balcan oyarız, needek ederiz deye yazdırdı bene ırahmetlik. Ben de dersime yapdım ya galan, sabalan gerine gerine bamak kaldırdım. Oku dedi öğretmen, başladım okumaya, balcan oyarız, biber dizeriz, needek ederiz deye okudum. Oğlum iyi tamam da bunları mahalle ağzınnan değil, accık kibar yaz dedi öğretmen. Düşünüvedim, düşünüvedim, ne demek isdeyo öğretmen deye, hani gonuşurken r harfini yuduveriz ya biz goca Buldanlıla, aklıma gelivedi hemen, needek yazısının ortasına r harfini koydum da, tamam öğretmenim doğrusunu yapdım dedim. Oku bakam bi daha dedi.bende, nerdenk öğretmenim dedim. Öğretmen iki toket çıkarddırıvedi, dangalak dedi needek değil, salça decesiniz deye epey gızdı gari bene. Meğersem needek dediğimiz salçaymış.”
Yorumlar
Kalan Karakter: