Havalar biraz serinlemeye başlayınca Moramıdın Kahvesinde artık içeri geçilmiş, muhabbetler demli çaylarla koyulaşmaya başlamıştı. Cam kenarındaki masaya lakabı gibi yavaş yavaş ilerleyen Yavaşların Fehmi selamını da sessizce verdi. Aldı selamını Dıgıdıkların Ali.
“Ne yaptın Fehmi abe, epeyledir görünmebbadın ya ortalıklarda? diye sordu Yavaşların Fehmi’ye Dıgıdıkların Ali.
-Üle ne olcek, çarşıya bazara mı çıkarıyola evdeki garıla adamı. Torun va oğlanın, adını benim adımı vedile. Gelinlen oğlan Sarayköy’e gidiyo çalışmaya. Hani burlada iş mi va. Onda torunu bize bırakıyola. Benim garı da ben accık hızmat va elimde, hızmat işleyen sen çocuğu bakı go deyo. Çocuk bakıyoz senin anlıcen. O da bi şer akıdeş, durduk yerde durmeyo gök başlının cıbarı diye cevap verdi Yavaşların Fehmi.
- Eee senin adnı vermişle bakcen gari, nişlicen. Büyüdüp bayıdırsın gari okula gidesiye gada accık eziyetini çekcen. Bizimde başımızda vadı, okula gitti gurtulduk. Beynimi ılıdırdı, bi ağlamaya başladımı gari susmak bilmezdi. Dediğini eddiriydi. Çarşıya bazara çıkdık mıydı gezdiren gelen deye, bi oyuncak görsün yırtadı gari ortalığı, illa alıncek, üle oğlum aynısından va evde derdim, nahasın laf dinnedemezdim, duttururdu illa alıncek, alırdık gari emme benimde burnumdan getirirdi dedi Dıgıdıkların Ali.
İleriki masadan sandalyesini sürüdü geldi Hacasanların Bekir, muhabbeti duymuştu, hemen söze girdi.
-Bizle de çocuk olduk, mazı yoladık ağaçtan, anam bene bi kese dikivedi. Gatadık içine, sokakta, oynaadık . Hinci cıbaların oynucek yerlerimi va. Her ye apardıman. Epey bi mazı biriktirdiydim goca goca,gayboldu gitti. Arayveriyom darayveriyom yok. Gocu nenem bizlen duradı. Ona sorduydum ben aldım onu dedi, saçını boyamış mazıylan zovallı. Üle ne olcek gıtlık va fakirlik va. Hinci ki gızanlara gel de meram annat.
Dıgıdık Ali güldü gevrek gevrek.
- Doğru deyon akıdeş. Nele çekdi o goca garıla. Bizim Yuka Bucak’da nele gödük nele geçirdik. Hiç unutmam ben size annadıverem. Kıncı Ali Şükriye’nin bi daş dibeği va gari. Mahallede başka kimseciklerde yok. Herkes gavesini onun orda dövüyo. Kıncı Ali Şükriye’de böbürlenir gari benim daş dibeğim va deye. Onda Kıncı Ali Fatma’nın yok. Gocası da iki beygirlen Ödemiş’e üslük, peşdimal her şey satmaye gidiyo, bi gidiyo adamcık bir ay gelmeyo. Geldiğinde de yüz, iki yüz gramcık çiğ gave alıggeliyo. Gavuruyo ediyo emme nerde dövcek Kıncı Ali Fatma, daş dibek bi Kıncı Ali Şükriye’nin orda va. Gidiyo utana utana. Hemen lafı yapışdırıyo gari Kıncı Ali Şükrüye. “Daş dibeği benim bubacım çeğizimden gatıvedi. Senin adam Ödemiş esnafı alımadınız mı bi dibek, bi de zengin olcesiniz naha sizin işleriniz” deye gari buncazlan eğlenirdi. Oturur galan Kıncı Ali Fatma dibeğin başına söylene söylene gave dövmeye, onda tın tın deye dibeğin sesini duyan mahallenin garıları üslüğü başına örttüğü gibe doğru Kıncı Ali Şükriye’nin oraya varıla oturula bahçeye. Zaten bi avuç gave çıkmıştır, hepsi hepsi, onda yarısını mahalenin garıları içiverile veleddalin amin. Yok gıtlık va, fakirlik va, nerden bulcen parayı da alcen gaveyi.
Yorumlar
Kalan Karakter: